Hislerime tercüman oldun Woody Abi

Meşhur müzik dergisi Rolling Stone’un 2003’te yayınladığı ‘En Baba 500 Albüm’ listesi temalı özel sayısı sık sık dönüp başvurduğum bir kaynak. Liste web üzerinde de varlığını koruyor. Merak edenler bir arama motoruna ‘Rolling Stone 500 Greatest Albums of All Time’ yazarak ‘malın menbaı’na seyahat düzenleyebilir

Haberin Devamı

Geçen hafta bir dostumdan gelen paketten iki adet Eric Clapton plağı çıktı.
Clapton’ın uyuşturucu bağımlılığından silkinip yeniden doğmasına giden yoldaki iki kilometre taşının (Slowhand ve 461 Ocean Boulevard) Japonya baskıları.
“Japonya baskısı” deyip geçmemek gerektiğini plak meraklıları bilir. 200 gramlık, çok kral baskılar bunlar.
Kuruçeşme Arena’da Steve Winwood’la verdiği konserin öncesinde ve sonrasındaki yıllar da dahil olmak üzere çooook uzun süredir bir Eric Clapton albümünü baştan sona dinlememiştim.
Oysa 15-16 yaşlarındayken Ortaköy Meydanı’ndaki tezgahlardan ‘entel abiler’in elleriyle hazırladıkları kasetlerden kaç tane tüketmiştim.
“Hımm, Japonca Eric Clapton böyle yazılıyormuş demek...” diyerek kapağı bir süre plağın içinden çıkan şarkı sözü ilavesini inceledikten sonra plağı döndürmeye başladım.
Ve çok tuhaf bir şekilde ‘Willie and the Hand Jive’ı, ‘Steady Rollin’ Man’i, ‘May You Never’ı ve hatta ‘Lay Down Sally’yi ve dahi ‘I Shot The Sheriff’i özlemiş olduğumu fark ettim.
Nesi tuhaf bunun?
Açıklayayım...
Kendimden başkasını bağlamak istemem ama bazı müzik manyakları, kendilerince haklı nedenler bulmakta ustalaşmış ukala dümbelekleridir.
15-16 yaşlarında boya kutusu ve fırçayı kapıp meşhur ‘Clapton is god’ sloganını İstanbul sokaklarına yazacak seviyede Clapton seven bir tipken; punk’la tanışınca “Ay Clapton mu? Bayık o be!” demeye başlayan birini yakından tanırım!
Aynı şekilde geçmişte sevip sonradan küçümsediğim isimlerin, grupların sayısı buradan Memphis’e yol olur.
Gerekçelerim, argümanlarım sağlamdı tabii canım kendime göre!
Müzik zevki geçmişimi tamamen reddetmiyordum bir kere. İyi olanlar hep kalıyordu.
Bob Dylan’a sırtımı dönmüş müydüm mesela? Haşa! Hatta bağım her geçen gün, ay, yıl artmıştı.
Cream’i veya John Mayall & The Bluesbreakers’ı veya Yardbirds’ü unutmuş muydum mesela? Haşa! Clapton oralarda da vardı.
The Band’in efsane ‘The Last Waltz’unda sıra Clapton’a geldiğinde sırtımı dönüyor muydum? Olur mu hiç öyle şey...
The Clash’i tanıdığım günden sonra hayatıma ne Radiohead’ler, ne Green On Red’ler, ne Sonic Youth’lar, The Smiths’ler neler neler girdi ama yeri sarsıldı mı? İmkansız!
Ama bazı isimleri, bazı dönemleri, bazı albümleri kolayca silebiliyordum ve E.C. de bunlardan biriydi işte...
Ergenlik yıllarında küçük odanda yüzlerce kez dinlediğin albümün ipini üniversite kantinindeki geyik muhabbeti sırasında çekiveriyordum.
Böyle de fena bir insandım!
Değiştim mi?
Tabii ki hayır, ukalalığa aynen devam. Ama postadan çıkan Eric Clapton plakları ve Woody Allen sayesinde küçük bir aydınlanma yaşadığımı söyleyebilirim.

Haberin Devamı

BAŞKA ESKİ DOSTLAR

Haberin Devamı

Woody Allen nereden çıktı?
Mojo’nun Ramones kapaklı son sayısını karıştırıyorum.
Derginin sabit sorulardan oluşan mini-röportajlar yayınladığı ‘All Back To My Place’ sayfalarında elinde klarnetiyle Woody Allen çıktı karşıma.
Anket soruları malum: “Şu sıralar neler dinliyorsunuz? İlk aldığınız plağı hatırlıyor musunuz? Duşta hangi şarkıyı söylersiniz? Cumartesi gecesi albümünüz hangisidir? Pazar sabahı albümünüz hangisidir?..”
Woody’nin cevapları biraz tanıyanların hemen tahmin edebileceği gibi ‘Sidney Bechet, Jelly Roll Morton, Louis Armstrong, George Lewis, Robert Johnson’ gibi 1920’lerin, 1930’ların öncü isimlerinden oluşuyor.
Pazar sabahı albümü sorulduğunda Woody Allen şu cevabı veriyor:
“Yatağımın başucunda bir pikabım vardı eskiden. Uyanır uyanmaz caz dinlemeye başlardım. Sadece gençken dinlediğiniz şarkılar hayat boyu sizinle kalıyor. Artık yatağımın başucunda pikap yok ama yine kahvaltıda, güne başlarken aynı şarkıları dinliyorum. Yine Sidney Bechet ve Louis Armstrong. Bir Pazar sabahına veya herhangi bir güne başlamak için daha iyi bir yol bilmiyorum...”
Bende yerini koruyan isimler Bob Dylan, Creedence Clearwater Revival, The Band ve Miles Davis.
Woody’nin dediği gibi “Pazar veya herhangi bir gün...”
Sanırım ara sıra başka eski dostlarla da buluşmak gerekiyor.
Postadan çıkan iki plak ve bir mini röportajdan öğrendiğim bundan ibarettir.

Yazarın Tüm Yazıları