Her şey çok kötü olacak!

ARTIK diyorum ki...

Ne olacaksa olsun!

Beklemekten daha kötüsü olamaz çünkü.

Kendimi bildim bileli bekliyoruz. Hatta bende artık "ömrümüz vefa etmez de göremezsek" endişesi başladı!

Olacaksa olsun, ne mene bir şeymiş görelim!

Hem bunu görmüş geçirmiş ve hálá görmekte olan ülkelerin, hatta ülkemizin bazı bölgelerinin canı yok mu?

Ne yapalım...

Kaderimizse çekeriz.

"İç"li "dış"lı savaş mı çıkacak, ABD bize de mi teşrif edecek...

Ne olacaksa artık...

Korkunun ecele faydası yok!

* * *

Son günlerde gündeme düşen senaryolardan bahsediyorum. Hani şu ABD kaynaklı olanlardan.

Bir kısım medya mensubu, bunun adı üstünde "senaryo" olduğunu söylerken, çoğunluk, hayata geçmesine kesin gözüyle bakarak uyarılarda bulunuyor.

Fakat uyarıp da "şunu yapın" diyen yok.

Bu durumda bize yine babadan kalma tedbirleri çıkarmak düşüyor sandıktan.

Nedir?

Un, yağ, bulgur, makarna stoklamak!

Başka?

Ha, fazla malzeme gerektirmeyen el becerileri edinebiliriz mesela.

Sığınakta sıkılmamak açısından.

Derya Baykal’la aynı sığınağa düşenler yaşadı tabii. Bakmışsınız şarapnelden çamaşır sepeti, boş kovanlardan düğme kutusu yapmışsınız!

* * *

Hoş, uyarılar bize değil elbet.

Siyasilere.

Kimler onlar?

Yeni dönemde, misal Şebnem Kısaparmak, Suna Vidinli.

Ki komplocularla senaryoculara hakikaten geçmiş olsun!

Suna Vidinli’ye Okan Bayülgen’in NTV’deki programında denk geldim... Şöyle söyleyeyim, Suna Vidinli’yle iki saat bir arada olan, artık kendisini toparlayamaz. Değil senaryo yazmak, adını sorana birden cevap veremez. Öyle tepe sersemi eder adamı Suna Vidinli.

Şebnem Kısaparmak deseniz... "Hoşgeldiniz, sefalar getirdiniz!" diye bir kere bağırması yeter. Başka bir şey yapmasına gerek yok. Bakmışsınız komplocular malulen emekli!

Diyeceğim, sürelim bu iki hanımefendiyi komplocuların üzerine!..

Şimdi "Zaten kadın aday kıtlığı var" diye söylenin bana, bu vesileyle ben de kadın milletvekilleri konusundaki fikrimi beyan edeyim. Efendim, ben, Meclis’teki kadınların sayısına takmış olanlardan değilim. Vekillerin üreme organlarından ziyade "düşünme organları"yla ilgiliyim.

Tamamı kadın olabilir ya da tersi, hiç önemli değil. Hani ne derler ana-baba olacaklar... "Kız, erkek fark etmez, hayırlı evlat olsun." Aynen öyle.

* * *

Bu kadar laga luga yeter, konuyu bağlıyorum. Bir: Kendimi bildim bileli, birileri, bu memlekette "Her şey çok kötü olacak" der durur. Evet, kötü günler gördük, görüyoruz da ama onların çizdikleri tablolar hiç gerçekleşmedi çok şükür.

"Ama her şeyin bir ilki vardır" diyeceksiniz...

O halde...

İki: Kurt, kuzuyu yemeyi kafasına koyduysa artık yapacak bir şey yoktur. Büyükanne kılığına bile girer.

Sahiden de sıra bize geldiyse, birileri düğmeye bastıysa, artık siyasilerin de elinden bir şey gelmez. Kimse o birileri, "gözünüzün üstünde kaşınız var" der, yapacaklarını yaparlar. Çok yakın zamanda, yakın çevremizde şahit olduk.

Senaryoların bu defa da filme alınmadan çöpe atılmasını dileyelim.

MIŞ-MUŞ

Baykal, adaylarına "Allah size güç versin" demiş.Allah’ın şu Türklerden çektiği... İş hep O’na düşüyor.

Eski karısına dönen Tuna Kiremitçi, "Artık evlenmeyeceğim" demiş.Kadınlar açısından isabet etmiş olursunuz.
Yazarın Tüm Yazıları