Hayatın İçinden

Tuğrul ŞAVKAY
Haberin Devamı

Yeni bir sanatevi: Maçka Palas 4. Kapı 4 numara

İSTANBUL'un en güzel yapılarından Maçka Palas, Körfezbank'ın genel müdürlük binası olarak kullanılmaya başlandı. Eski ve değerli binaların ayakta kalabilmeleri için yeni işlevler kazanmaları vazgeçilmez bir şart. Kullanılmayan yapı zamanla bakımsızlıktan çöküp gidiyor. Bir başka deyişle binaların turşusu kurulamıyor.

Bu arada Körfezbank, Maçka Palas'taki Abdülhak Hamit'in dairesini bir sanatevine dönüştürmüş. Böylece mekana yeni bir işlev kazandırmış. Hem de geçmişine uygun bir işlev. Edebiyatımızın değerli bir adına saygı gösterilmiş.

Yapılan işte altı çizilmesi gereken birkaç önemli nokta var...

Birincisi, sanatın desteklenmesi. Osmanlı, ’’Marifet iltifata tabidir, iltifatsız mal zayidir’’ demiş. Bu söz en çok sanat için geçerli. Sanatçı maddi olarak desteklenmezse sanat hayatının süregitmesi düşünülemez. Bu konudaki aykırı görüşlerin tümü birer efsaneden ibaret.

İkinci önemli nokta ise, sanatçının toplumda onurlandırılması. Sanata ve sanatçıya saygı, en az maddi destek kadar önemli. Hamit'in adının ve anısının yaşatılması bunun şık ve zarif bir örneği. Zenginler adlarını yaşatabilmek için çuvalla para döküyorlar. Sanatçı ise bunu eserleriyle sağlayabilmekte.

Körfezbank'ın Abdülhak Hamit Tarhan'ın evini Sanatevi'ne dönüştürmüş olmasını bu bakımdan çok önemli buldum.

Düşünen ve gerçekleştirenleri gönülden kutlarım.

Taha Toros’la bir sohbet

GEÇEN hafta Maçka Palas'ta Abdülhak Hamit Tarhan ile ilgili bir konuşmayı dinlemeye gittim. Edebiyatımızın yaşayan hafızalarından Taha Toros, Şari-i azam'ın konukları üzerine anılarından bir demeti bizimle paylaştı.

Taha Toros'la ilgili Ayşen Gür'ün köşesini okumanızı önereceğim. Ben sadece o gün Hamit'in büyüklüğünün kendi sanatının ötesinde adı konmamış bir edebi topluluğu yaşatmış olmasında saklı olduğunu hatırladım. Maçka Palas 4. kapı 4 numaradaki Hamit'in evi edebiyat ve sanat çevrelerinin uğrak yeriymiş. Taha Toros, bazen konukların merdiven sahanlığına taştığını söyledi.

Bugün kültür ve sanat hayatının kalbinin attığı İstanbul'da bile böyle bir edebiyat salonu var mı?

Galiba yok. Varsa da ben bilmiyorum. Demek ki, varsa bile gözden uzak bir yerlerde gizli kalmış.

Edebiyatçıların kendi aralarında buluşmaları kadar, edebiyatla ilgilenenlerin edebiyatçılarla buluştuklarına da günümüzde nadiren tanık olmaktayız.

Taha Toros'un ağzından bal damlayan sohbetini dinlerken bunları aklımdan geçirdim.

Çok iyi duyuruyla, ilgi çekmeyi becererek bu tür toplantılar düzenlense ne iyi olur.

Mesela Orhan Kemal'in Cihangir'de yeni açılan müzesinde, ya da mesela Tevfik Fikret'in Aşiyan'da yeniden düzenlenen evinde.

İstanbul'un bu tür girişimlere çok ihtiyacı var.

Bir sergi ve bir dinleti

BUGÜNKÜ köşeyi Abdülhak Hamit'i anarak doldurduk ama, söylemeden geçemeyeceğim. Körfezbank Sanatevi'nde şairi anmak üzere düzenlenen sergiyi gerçekten gezip görmek gerek. Fotoğraflar ve metinlerle evin içinde bir düzenleme yapılmış. On beş, bilemediniz yirmi dakika içinde gezilip görülecek bir sergi bu. Ama kapıdan çıkarken bir döneme ait sanat ve edebiyat dünyamıza ilişkin bilgiyle donatıldığınızı fark ediyorsunuz. Öğrenmenin kolay, ama daha önemlisi zevkli bir hale getirilmesi, serginin başarısını gösteriyor.

Bu arada Taha Toros'un konuşmasının ardından tiyatro sanatçımız ve amatör bir taş plak kolleksiyoncusu Cemal Ünlü'nün üç bin plaklık arşivinden Abdülhak Hamit'e ait bir eseri dinledik. Türk Müziği'nin yüz yıllık taş plak kayıtlarının Cemal Ünlü gibi titiz ve meraklı kolleksiyoncuların ellerinde olması bir şans. Ancak şansı da fazla zorlamamak lazım. Bu eserler bir an önce çağdaş ortamlarda kayıt altına alınmalı. Bunun için bir arşiv vakfı kurulamaz mı acaba?

Yazarın Tüm Yazıları