Hayata tersinden bakmak

Artan vergilerle, şiddet-taciz olaylarıyla, çevre konularıyla, estetik duygularımızla dalga geçen şehirlerimizle nasıl başa çıkacağız derken, acaba kendimize bir yöntem bulsak ve ona sarılıp kalsak daha mı iyi olacak, ne dersiniz?

Haberin Devamı

Madem hayatımızdaki bazı saçmalıklar değişmiyor, onlarla yaşamayı öğrensek?
Onları sevsek, sinirlenmesek, aksine “gülüp geçsek”?
Mesela, otomobil alacaktınız ama ÖTV, KDV derken bir otomobilin size esasında iki buçuk otomobil fiyatına geleceğini keşfettiniz.
“Ne güzel, trafiğe daha az otomobil çıkar belki” diye düşünebilirsiniz. “Arazi aracını tank olarak kullanan sürücü sayısı azalır belki” diye sevinmeyi deneyebilirsiniz. Çok zorlarsanız tabii.
Mahvettiğimiz canım İstanbul’a bakıp içiniz mi cızlıyor mesela?
Cızlamasın. İstanbul’u yıkıp yeniden inşa edemeyeceğimize göre şehri sevmek için bakış açısını değiştirmeli. Şu geldiği son haliyle onu sevmeyi öğrenmeli.
“Sen de böyle garip bir şehre döndün ama ben seni olduğun gibi seviyorum” diyebilmeli.
Trafikte her gün sinirleniyor musunuz?
Sinirlenmeyin. Eğer sabah 7-8 civarı işe gidiyor, 6-7 civarı çıkıyorsanız yoğun trafikte kalacağınız gerçeğini değiştiremeyeceksiniz.
Trafikle savaşmak yerine sevişmeyi denemenizi öneriyorum.
Bakınız, “trafik siniri” bir tek erken yaşlanmaya yarıyor, sinirlenip sövdüğünüz adam bunu beş dakika sonra hatırlamıyor. Olan size oluyor.
Pollyannacılığın bilinen kötü bir yan etkisi yok, ben İngiliz bilim adamlarının yalancısıyım.

Haberin Devamı

Yok artık!

“İki eş” meşru oldu da biz mi bilmiyoruz?
Yılmaz Vural “İki eşim var, ikisine de gidiyorum, kıskançlık yok, çok mutluyuz” dedi ve bunu sanki dünyanın en normal hadisesisiymiş-çesine söyledi biliyorsunuz.
Artık gündeme ne “bomba gibi” düşse bomba etkisi yaratamıyor, şaşıramıyoruz artık, sanki sinirlerimiz alınmış gibi.
Vural’ın “İki eşim var, çok mesuduz” rahatlığı nereden geliyor Allah aşkına, söyler misiniz?
Aklıma mukayyet ol sevgili tek eşli Habitus okuru, yoksa çıldıracağım!

Acıyı yenecek tarif lazım!

Sizce aşk acısına ne yeseniz iyi gelirdi? Bana sorarsanız bir acının üstesinden gelmek için o acıyı bastıracak bir duygu/bir tat lazım. Mesela çok acı kırmızı biber. Ya da koca bir kaşık wasabi. Acı biber sosunu kafaya dikmek.
Ya da ne bileyim, Dijon hardalı kaşıklamak... Bunu neden söyledim biliyor musunuz?
L’era Fresca bir yarışma düzenlemiş. www.facebook/lerafresca adresine giriyor, “Aşk acısına iyi gelen dondurma tarifi” veriyorsunuz, Pucca, Ezgi Mola ve Alp Kırşan da en iyi tarifi seçiyor. Son tarih 28 Ekim.
Bence “acılı dondurma” hiç
fena bir yenilik olmazdı, ne dersiniz? Valla, fikir benden, geliştirmesi sizden.

Yazarın Tüm Yazıları