Hayal defterini dolduran insanlar

BAZI insanlar bana hayatın matematik olmadığını öğretti.

Haberin Devamı

Neyi kastediyorum? İnsanın içindeki enerjinin zaman içinde nasıl şekilleneceğini kimsenin bilemeyeceğini, planların bazen tutmayacağını, bazen de çok farklı bir ufuk turuna çıkılabileceğini... Minik adımlarla büyük işler yapılabileceğini... Bazen hayat kurgusunun elimizde olmadığını...
Kötü tesadüfler kadar hayatta iyi tesadüflerin de olduğunu...

* * *

Yıllar önce okul arkadaşlarımla buluşup hayata yeni başlayacağımız bir dönemde önümüzdeki deftere ileride neler yapmak istediklerimizi yazmıştık.
O gün önümüzde duran hepimiz için bir “hayal defteri”ydi.
Arkadaşlarımın tamamını çok küçük yaşlardan itibaren tanıyordum; ilkokulda beraber olmuş, bazılarıyla lisede, üniversitede de aynı ortamları paylaşmıştık.
Şimdi hepimizin önünde yeni bir dönem vardı. Üniversite bitmiş, kendimize yeni bir yol haritası çizmek üzereydik.
İşte böyle bir dönemde oturup, önümüze aldığımız “hayal defteri”ne kendi dünyamızı açmıştık. Aslında o akşam yemeğinde yapmak istediğimiz yıllar sonra tekrar bir araya gelip hangimizin bu yazdıklarımızı hayata geçirip geçmediğine bakıp biraz da dalga geçmekti.
Önümdeki beyaz sayfaya beni anlatan dünyayı ve isteklerimi bir çırpıda sıraladım. Hayatla ilgili tutkularımı, arzularımı; olmazsa olmazlarımı yazdım. Uzun olmayan ama kendime göre bir anayasayı o deftere karaladım. Arkadaşlarım da öyle yaptı.
Hayata atılmak üzere olan biz gençlerin manifestolarını o defter de toplayıp bir kenara koyduk.

* * *

Haberin Devamı

Yıllar sonra da baktık.
Kimin hesabı doğru çıkmış, kimin tahmini isabetli olmuş, kimin hayali gerçeğe dönüşmüş diye...
O defteri her elime aldığımda işte aynı şeyi düşünüyorum.
“Hayat matematik değildir” diye...
Gerçeği söylemeliyim. Çoğumuzun kurguları tutmamıştı. Keskin ifadeler kullanıp atıp tutanlar yazdıklarını okuyunca sadece garip bir kahkaha atmaktan başka bir şey yapamadılar. Evet, o akşam çok güldük. Geçmişin hesabını belki o an yapamadık ama eve gidip yatağa yattığımda, o gün deftere yazdıklarımla geçen hayatım arasındaki paralelliği ya da çelişkileri uzun uzun düşündüm.
Hayat böyleydi işte... Matematik değildi. Hayatın gerçeğinde iki artı iki; dört yapmıyordu. Bazen üçtü, bazen beş... Elbette bazen de dört...

* * *

Haberin Devamı

Defterin fotokopisini her zaman saklıyorum. Neredeyse 30 yıl önce yazdıklarım da hemen yanı başımda ve her zaman aklımda...
O gün yazdığım manifestoda şöyle bir cümle kullanmışım:
“Ben hayallerimin peşinden koşacağım... Ve tutkulu insanları izleyip ruhen onlarla olacağım...”
Yazdıklarımın bazılarını eksik ya da fazla yapmış olabilirim.
Ama tutkulu insanları hep izleyerek, okuyarak, takip ederek, gözlemleyerek hayatımı geçirdim.
Bazılarını tanıdım, bazılarını tanımam bile mümkün değildi.
Neler yapıyorlar, nasıl düşünüyorlar, neleri başka insanlardan farklı yapıyorlar diye...
Düşünmeden edemedim.
İşte o insanlardan biri de Steve Jobs’tu.
Gazetecilik bana normal şartlarda tanıyamayacağım insanlarla bir arada olma şansı verdi. Bazılarıyla arkadaş, dost olduk.
Hayatta tanışıp röportaj yapmak istediğim insanların başında Steve Jobs geliyordu.
İnternete girip yaşam öyküsünü okuyun; bugün gazeteler büyük ihtimalle Jobs’un ölümünü manşetten, sürmanşetten vereceklerdir. Televizyonlar ölüm haberinin verildiği ilk dakikadan bu yana Steve Jobs’un nasıl bir insan olduğunu anlatıyorlar.
Okuyun, izleyin... Bakın...
Hayalin gerçeğe nasıl dönüştüğünü görürsünüz.
Hayatın matematik olmadığını görürsünüz.
Tutkunun, farklı olmanın, ezber bozmanın, hayata yön vermenin, bazen bir insanın dünyaya bedel nasıl olduğunu görürsünüz.
Dünya tarihi yazıldığında, güncellendiğinde; 2001’den sonra hepimizin hayatının nasıl yeniden şekillendiği anlatıldığında bahsi geçecek birkaç kişiden biri hiç kuşkusuz Steve Jobs olacak.
Steve Jobs’u saygıyla anıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları