Hadisler uydurma mıdır?

PEYGAMBERİMİZİN (sav) hadisleri dinimizin ikinci kaynağını oluşturur.

Haberin Devamı

Bu nedenle de hadislere güven son derece önemlidir. Peki, genel anlamda peygamberimizin sözleri, konuşmaları, eylemleri veya huzurunda başkalarınca yapılan hareketler ile konuşmalara onay verip vermemesi anlamına gelen hadisler, doğru kanallardan bizlere ulaşmış mıdır? Yoksa çoğu uydurma mıdır? Peygamberimiz dönemindeki hadis sayısı sadece 500-600 civarında mıydı? Çoğu sonradan mı uyduruldu? O dönemde hadisler yazılmadı mı? Hadis sayısı 600-700 bine ulaştı mı? Bütün bu sorular uzun süreden beridir izleyici ve okuyucularımızın bana ilettiği sorulardı. Ben de bugünkü yazımda, birazda rutin tarzımın dışına çıkarak kısaca bu konuyla ilgili notlar iletmek istiyorum. Ve şunu da ekleyeyim ki bu mesele bir Cuma makalesinin değil, uzun bir ilmi makalenin konusudur.Sahabenin çoğunluğunun okur-yazar olmadığı biliniyor. Bu nedenle de peygamberimiz döneminde sima (işiterek, duyarak bilgi edinme) kitabetten  (yazılı kayıttan) daha ön plandaydı. Sahabe, müşafehe (peygamberimizin ağzından duyma) ile müşahede (peygamberimizin eylem ve onaylarını takip etme) yöntemleriyle dinini öğreniyor, imkân bulduğunu da kayıt altına alıyordu. Sahabenin bir kısmı Ebu Hureyre (r.a) gibileri sürekli peygamberimizi takip ederek ondan duyduklarını ezberlerdi. Hz. Ömer (r.a) ve bir komşusunun işleri çıkınca- nöbetleşe peygamberimizi dinlemeye gittiklerini ve sonra birbirlerine bilgi aktardıklarını biliyoruz. Peygamberimiz (sav) kadınlara özel gün ayırmıştı. Bilgi aktarmak için. Kısaca, peygamberimizin (sav) günlük konuşması, Kuran-ı Kerimi açıklaması, hitabeleri, oturması, kalkması, ahlakı, sorulara verdiği cevaplar, yani 23 yıllık bütün hayatı kayıt altına alınıyordu. Nesilden nesle aktarılan bu bilgilerin Müslümanları bağlayan kısmı, dini birer prensip olarak kitaplara yansıyacaktır sonraları.

Haberin Devamı

Peki, hadis yazımı yasaklanmış mıdır?

Hz. Peygamber (sav) ilk yıllarda Kuran-ı Kerim dışında herhangi bir şeyin yazılmasını yasakladı. Çünkü yazılı herhangi metnin Kuran’la karışmasını istemiyordu. Ayrıca sayısı az olan okur-yazarları da Kuran’a yoğunlaştırmak arzusundaydı. Daha sonraki yıllarda bu tehlikeler bertaraf edilince hadis yazımına sınırlı olarak müsaade edildi. Nitekim peygamberimiz (sav) döneminde Kuran dışında yazılmış resmi vesikalardan -yeni yitirdiğimiz- büyük alim Prof.Dr. Muhammed Hamidullah bahseder. Peygamberimizin diğer kavim ve ülke liderlerine yazdırdığı mektuplar, bazı hitabelerinde “falancaya dediklerimi yazın” emri (Buhari, İlim, 39; Lukata, 7; Ebu Davud, Menasik 19, diyat, 4; Tirmizi, İlim 12), Amr b. Hazm’a yazdığı mektup (Malik, Muvatta, Kur’an 15:1) ve bazı heyetlere verdiği yazılı akidlerin hepsi Kuran-ı Kerim dışındaki yazımla ilgili vesikalardır. Abdullah b. Amr (ra) der ki: “Ben peygamberimizden duyduğum her şeyi yazardım. Bana dediler ki: Ondan duyduğun her şeyi yazma. Çünkü O da (sav) insandır. Bazen sinirlenir, bazen iyi söyler. Ben bunun üzerine peygamberimize (sav) kendisinden duyduğum her şeyi yazıp yazmamayı sordum: O’da (sav) şöyle buyurdu: - Yaz. Allah’a yemin ederim ki benden hakkın -gerçeğin- dışında bir söz çıkmaz.”

Haberin Devamı

Demek ki Hz. Peygamber hadis yazımızdan haberdardı ve buna engel de olmadı.

Hz. Peygamber (sav) döneminde hadisler toplandı mı?

Disiplinli bir derlemeden bahsetmek pek doğru olmaz. Disiplinli ve resmi kimlikli derlemenin her ne kadar Emevi Halifesi Ömer b. Abdülaziz (H: 61-101) döneminde yani hicri 2. asır başlarında yapıldığı söyleniyorsa da; bu Prof. Dr. Accac Hatib’in de (v: 2007) dediği gibi tam isabetli değildir. Çünkü Ebu Kalabe gibi alimler bu resmi derlemeden çok evvel Ömer b. Abdülaziz’in elinde sahifeler halinde hadis notlarını gördüklerini söyler. Ömer’in bunu Avn’den duydum dediğini nakleder. (Darimi, c. 1, s. 130; Acar Hatib, es-Sünnetü Kable’t-Tedvin, s. 350) Bunun benzeri örnekleri kitaplarda bolca görebiliriz. Demek ki hadisler bu dönemden çok önce kaleme alınmaya başlanmıştır. Sahabe ve daha sonraki dönemlerde kaleme alınmış hadis sahifelerine dair birkaç örneği verelim:

Haberin Devamı

Abdullah b. Amr b. El-As (H; 7-65) Sahabe olan Abdullah, peygamberimizle sık sık görüşürdü. Hz. Peygamber’den (sav) kendisinden duyduklarını yazmak müsaade istemiş, Efendimiz (sav) de ona bu müsaadeyi vermiştir. Bu yazılan kitaba ‘es-Sadıka’ adı verildi. Bu çalışma Muhammed Alliş tarafından Mısır’da yayınladı. Hz. Abdullah (ra) der ki: Ben buraya Peygamberimiz’le (sav) baş başa kaldığım zaman duyduğum hadisleri yazdım (el-Muhaddisul Fasıl,2,4; İbn Sa’d, Tabakat, 89).

Peki, bunda kaç hadis vardır? İbn-ül Esir bu kitapta 1000 hadis olduğunu söyler (Üsdü’l gabe, c, 3, s. 233). Bu sayının 500 olduğu da söylenir. Önemli olan bir nokta da Abdullah’ın (ra) Kütüb-i Sitte dediğimiz hadis kitaplarında geçen hadislerindeki ravilerle, Abdullah’ın ‘es-Sadıka’sının ravisinin (Amr b Şuayb) aynı olmadığıdır. Yani bu şu demektir: Abdullah’ın rivayetleri sanıldığından daha fazladır. Kendisi peygamberimizden bin(mesele) konu öğrendim der. (Zehebi, Tarih, c. 3, s. 37)

Haberin Devamı

Hz. Ebubekir’in (ra) hadis kitabı   

Hz. Ebubekir’in (ra) kızı Hz. Aişe (ra) babasının 500hadis topladığını sonra yaktığını söyler. (Zeheb; Tezkiretü’l Hüffüz, c. 1, s. 5)

Hz. Ali’nin (ra) hadis sahifesi

Hz. Ali’nin (ra) muhafızı Hülas b. Amr bazı hadisleri yazılı olarak derlemiştir. Kaç hadis olduğu bilinmemektedir.

Semure b. Cündüb kitabı

Bu sahabenin de hadis derlemesinde bahsedilir. Ancak detayları bilinmemektedir. (Aridetü’l Ahvezi s. 34)

Bunların dışında Sa’d b. Ubade (ra) ve diğer sahabe Abdullah b. Mesud’un (ra) adları ifade edilebilir. (İbn Mesud (ra)yazdığı eserine es-Sahihaadını vermiştir). Cabir b. Abdillah (h. 16-78); Urve b.Zübeyr (h. 22-93), Hemmam b. Münebbih’in (v.103) eserleri ve daha nicesi Hz. Peygamber (sav) ve sonraki dönemde hadislerin kayıt altına alınmaya çalışıldığını gösterir. Bu faaliyetlerdeki hadisler elbette ki yüz binlere varmıyordu. Ama 500-600 rakamlarıyla da ifade edilemezdi. Ezberlenen ve söylenegelen hadisler bu kapsamın çok dışındadır. Bugün elimizde bulunan ve en güvenilir olan altı hadis kitabından bir kısmındaki hadislerin sayısını verdiğimizde maksadımız daha net anlaşılır. Buhari’deki hadis sayısı 7124, İbn Mace’deki hadis sayısı 4341, Nesai’deki hadis sayısı 5758, Tirmizi’deki hadis sayısı 3953 civarındadır. Demek ki bu kitaplardaki mükerrer (tekrarlanan) hadisler aradan çıkarıldığında elimizde kalan hadis sayısı on bin hadisin altındadır. Bu şu demek değildir. Peygamberimiz’in (sav) nakledilen hadis sayısı bu kadardır, diğerleri uydurmadır. Böyle bir kanıya varmak mümkün değildir. Ve sahih hadislerin sayısı bu yazımızın ana konusu değildir.

Haberin Devamı

Son söz: Hadisler konusunda seçici ve ihtiyatlı olmamız tabii ki şarttır. Âlimler yüzyıllarca bu anlayışla hadisleri metin ve sened açısından ayıklamaya tabii tutmuşlardır. Hatta ilk dönemlerde bu hassasiyet üst sınırdaydı. Bazı sahabenin yazdıklarını yakması da bu endişeden kaynaklanmaktadır. Ama buna rağmen yazılı metinler nesilden nesle aktarıldı. O halde sahih hadisleri ortada bırakacak, değersizleştirecek yorumlardan uzak durmamız lazım. Peygamberimiz’den (sav) sahih yollarla bize ulaşan hadislerin sayısını çok ufak rakamlarla ifade etmekte doğru değildir.

Hz. Peygamber (sav) 23 sene boyunca konuştu. Sadece bir ay konuşmadı. 23 sene boyunca bütün hayatı ve sözleri ezberlenircesine takip edildi. İşte elimizdeki sahih hadisler, bu uzun mesainin ürünüdür. Bu nedenle de böyle bir konuyu ortaya koyarken artı ve eksileriyle tartışmamız gerekir.

 

SORALIM ÖĞRENELİM

 

Hz. İsa’ya (as) neden Allah’ın kelimesi ve ruhu denildi? Semir ATAK/İZMİR

Hz. İsa’ya (as) “Kelimullah” -Allah’ın kelimesi- denmiştir. Zira O (as) baba-anne ilişkisi olmadan ‘Ol!’ emriyle oluştuğu için O’na “Kelimullah” sıfatı verilmiştir. Peki, neden ruh denmiştir? Zira Hz. İsa’nın yaratılması genel fiziki kuralların dışında arada bir sperm olmadan meydana gelmiştir. Bu noktada ruhun varlığı vücudun oluşumundan daha ön planda bir anlam taşımaktadır. Hz. İsa’ya (as) ‘ruh’ sıfatının da verilmesi bu noktaya dikkat çekmek içindir. Kelimullah ile vücut oluşumu; Ruhullah ile de ruh oluşumu ön plana çıkarılmaktadır.

 

 

Yazarın Tüm Yazıları