Hadi Uluengin: Savaş, kamuoyu demokrasi

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Cuma akşamı bütün Batı televizyonları gösterdi, müttefik kuvvetlere mensup uçaklar Yugoslavya'daki stratejik ve taktik hedefleri bombalamak için İtalya'daki Aviano üssünden havalanırken, aynı anda ve piste paralel yolun üzerinde protesto yürüyüşü yapılıyordu.

Çetnik faşistlerden, arlanmaz komünistlerden, Kürt teröristlerden ve ahmak ekolojistlerden oluşan güruh NATO harekatına karşı vaveyla kopartırken hem Sırp bayrağını, hem orak - çekiçli armayı, hem de PKK flamasını sallıyordu.

Slobodan Miloseviç'in portresinin yanında Apo'nun fotoğrafı sırıtıyordu.

Aynı Miloseviç'in cadı karısına yaltaklanmak için yine Belgrad'a mı gittiklerinden nedir, ajan provokatörlüğe ek olarak Çetniklerin Türkiye şubesi olarak faaliyet yürüten bizim Maocu ‘karanlıkçı’lara ise ekranda rastlayamadım.

Fakat New York'tan Sydney'e ve Madrid'den Londra'ya, operasyonu protesto eden ve yukarıdaki genel yelpazeye mensup bir dizi başka nümayişçi gördüm.

Yok, yok, sayıları kabarık değildi... Tükürükle boğulacak kadardı...

Ne var ki, zevat fazla tantana çıkardığından, cahil ve alık gazeteciler özgürlük şehirlerinden ulaşan bu imajları yorumlarken, ikide bir, ‘kamuoyu tedirginliği ifade ediyor’ türünden cümleler kullanmaktan kaçınmadılar.

Kamuoyuna kitakse !

* * *

KAMUOYUNA kitakse, çünkü irrasyonel bir Slav ve Ortodoks dayanışmasının hüküm sürdüğü ülkeler hariç, Sırp faşistlerden Maocu ‘karanlıkçı’lara uzanan yukarıdaki ‘azılı azınlık’ asla ve asla halk vicdanını temsil etmiyor.

Ama şu da gerçek ki, savaş uçaklarının kalktığı pistin yanıbaşında bu savaşa karşı düzenlenmiş protesto gösterilerine izin veren ve vermek zorunda olan demokrasiler, böyle bir şeyin zinhar tasavvur edilemeyeceği Sırbistan türü totaliter devletlere oranla muazzam bir ‘kamuoyu zaafı’ yansıtıyorlar.

Özellikle de yaşadığımız ‘televizyon çağı’nda yansıtıyorlar.

Miloseviç Kosova'daki yabancı gazetecileri kovdu ve şu sıralar katledilen yüzlerce, belki binlerce Arnavut'un tek bir imajı dahi ekranlara gelmedi.

Sınırdaki mülteciler hariç orada olan bitenin görüntüsü yok.

Buna karşılık, mübareğin ne hızır ambülansı varmış ki, Çetnikbaşı ilk bombalamadan yarım saat sonra dünyaya ‘hastanedeki yaralılar’ (!) sekansını dağıtıyor. Sırp milislerin Priştine'de yaktığı matbaanın filmini ise dışarıya, bunun NATO operasyonunda tahrip edildiği haberiyle yolluyor. Eh ‘direnen halk’ efsanesi için de bulunmaz fırsat, tabii Belgrad'daki rock konserini unutmuyor.

Durum böyle olunca, başka imaj yokluğundan, yarım ağızla ‘propaganda olabileceği’ uyarısını yapsalar bile TV istasyonları bu sahtekarlıklara mal bulmuş Mağribi gibi atlıyorlar. ‘Azılı azınlık’ı da şişirip duruyorlar.

Buna karşılık Müttefik Komutanlık, sanki pek gerekliymiş gibi, şu ‘akıllı bomba’nın nasıl bitişikteki eve zarar vermeden askeri cephaneliği ‘cerrahi şekilde’ yok ettiğine dair saçma sapan brifingler düzenliyor.

Demiyor ki, ‘Arkadaş bu herif önce Boşnakları kesti, şimdi de Arnavutları boğazlıyor. Ben onları kurtarmak için savaşıyorum. Sivillere mümkün mertebe zarar vermemeye çalışıyorum ama heyhat, savaşta istenmeyen şeyler de olabilir. Sen Hatice’ye değil, neticeye bak ve Miloseviç'in dalaveralarına kanma'.

* * *

ŞUNA karar vermeliyiz:

Müttefik kuvvetlerin sürdürdüğü savaş ahlaken haklı mıdır, değil midir ?

Haklı diyorsak, ‘azılı azınlık’ın yaygarasına ve tarafların ekran imajına aldırmadan kesin saf tutacağız. Zalimle uzlaşmayacağız ve kararlı davranacağız.

Yok eğer haksız olduğunu düşünüyorsak, ‘azılı azınlık’ olarak, müttefik uçakların savaşmak için kalktığı bir pistin bitişiğinde yaygara kopartacağız.

Demokrasilerde bu da mümkündür ve şükür, demokrasiler bu özgürlüğü sağladıkları için savaşları eninde sonunda kazanır.



Yazarın Tüm Yazıları