Hadi Uluengin: Arzu etmeyen kim?

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

KAMERA Başbakan'ı zumluyor. Başının üzerindeki mikrofon haresinin arasından Başbakan gazetecilerin sorularını yanıtlıyor.

Şırnak'ta kent köy projesini hayata geçiren bir köy gezilmiş, ardından Eruh'a gidilmiş. PKK terörünün habercisi ilk eylemin gerçekleştiği Eruh'tan otobüslerle geri dönülüyor.

Bir meslektaşımız soruyor: 'TRT'de Kürtçe yayınlara başlamayı düşünüyor musunuz?'

'Maalesef' diyor Başbakan, 'Doğru dürüst bir planımız yok. Olması da pek arzu edilmiyor?'

Efendim? Bir tuhaflık var yanıtta.

Yoksa Başbakan, aniden kendisini muhalefet lideri mi sanmaya başlıyor?

Başbakan'ın bu soruya vermesi gereken iki yanıt var.

Ya, 'Evet TRT'de Kürtçe yayın başlatmayı düşünüyoruz' diyebilir, ya da 'Hayır daha düşünmüyoruz.'

'Doğru dürüst bir planımız yok' da olabilir. İnsanlık hali. Sorun belki daha hükümetin gündemine girmemiştir.

Ama 'Olması da pek arzu edilmiyor' deyince işler karışıyor.

Arzu etmeyen kim? Siyasi irade kimde?

Bu soruların yanıtsız kalmaması gerekiyor.

* * *

ELİMDE bir rapor var. ANAP Diyarbakır Milletvekili Abdülbaki Erdoğmuş tarafından hazırlanmış ve Başbakan'a sunulmuş. Sadece ona değil, siyasi parti liderlerine de.

Yüzlerce güneydoğu raporundan biri daha diyebilirsiniz. Ama bu kez biraz farklı çünkü bu, bir bölge milletvekili tarafından kaleme alınmış.

'Bu çalışmayı, milletvekillerinin de bir şeyler söylemesi gerektiği inancıyla hazırladık' diyor.

Şimdiye kadar hep başkaları bölgeyle ilgili bir şeyler söyledi, yazdı, hazırladı, arzu etti ya da etmedi. Bakalım bölge halkının temsilcisi neler söylüyor?

'Bugüne kadar sorun yalnızca ekonomik ve toplumsal boyutuyla ele alınıp değerlendirilmiş ve bu çerçevede tedbirler alınmaya çalışılmıştır. Kuşkusuz ekonomik ve sosyal tedbirler, bölge refahını hedefleyen ve herkes tarafından paylaşılan bir öneridir. Ancak belirtmek gerekir ki, hiçbir tedbir paketi bölge gerçeğini oluşturan diğer unsurları dışlayarak başarıya ulaşamaz...'

Devam ediyorum.

'...Bugün yapılması gereken şey, demokratik hak ve özgürlüklerin tanınmasıdır. Kürtçe radyo, TV, gazete, araştırma enstitüsü, okul gibi haklar bu özgürlükler çerçevesinde değerlendirilmelidir.'

* * *

ERDOĞMUŞ benim tanıdığım kadarıyla bölgenin en ciddi, en ölçülü temsilcilerindendir. Olaylara ılımlı ve sağduyulu yaklaşır.

Rapordan birkaç satır daha aktarıyorum:

'Güneydoğu sorununun kültürel ve siyasal boyutunu oluşturan Kürt sorunu siyasi bir sorun olduğu kadar psikolojik bir sorundur da. Bunun için ise Kürt kökenli yurttaşlarımızın tanınması, farklılıklarının korunması ve güvence altına alınması gerekir. Bir başka anlatımla, yaşanan psikolojik sorunun aşılması, ancak kültürel ve siyasal yöntemlerle ve Kürt kimliğine yönelik kucaklayıcı tavır ve adımlarla mümkün olabilir.'

Güneydoğulu milletvekilinin sesi, sorunların aşılmasında dikkate alınması gereken arzuları dile getiriyor.

Kulak verilmesi gereken ses onunki değil mi?

* * *

BU arada dün, sevgili arkadaşım ve meslektaşım Meral Tamer, depremden sora yazdığı iki yazı nedeniyle bir yıl dört aya mahkum oldu.

Meral ne demiş? 'Dileyenin dilediği gibi at koşturabildiği, yasaların fütursuzca çiğnendiği, kamuyu kollama adına hiçbir adımın atılmayıp tam tersine halkı soyup cepleri doldurma adına bir tezgahın düzen haline getirildiği bu ülkede rahmetli Özal'ın hakkını kimse yiyemez. Ama Demirel'in 40 yıla yayılmış kilit rolünü de artık telaffuz etmenin zamanı geldi galiba' demiş ve hapis cezasını yemiş.

Meral hatalı. Bu ülkede hiç kimseye sorumluluk ve yetkilerini hatırlatmayacaksın. Başın derde girer!

Yazarın Tüm Yazıları