Hadi, tekne alıp Bodrum’a gidelim

Halikarnas Balıkçısı’nın oğlu Suat Kabaağaçlı, son günlerinde yeniden Bodrum’a kavuşmak istiyordu..

HAYALİMDE hep bir ada yaşatmışımdır.. Adı Halikarnas olan bu adaya yüzerek ulaşmayı isterim.. Saatlerce kulaç atarak çıktığımız bu adaya, benden daha iyi yüzen atletik vücutlu ve sportmen Suat ağabeyin ardından çıkmayı tercih etmişimdir..

Suat abi deyip geçmeyin.. Göztepe sahillerinin en unutulmaz yelkencilerinden biriydi.. Sırım gibi güneşten kavrulmuş bir esmer gövde ve o gövdeye çok yakışan kapkara saçlı bir Akdenizli yüzü..

Suat ağabeyin devasa geniş kulaçlarının hemen ardından inatçı kısa kulaçlarla kumsala birkaç dakika geç varsam da olurdu.. Yeter ki, bizi sahilde ihtiyar balıkçı karşılasın ve kucaklasın isterdim..

Kumsalda bizi bekleyen Halikarnas Balıkçısı’nı yaşarken hiç tanımamıştım, ama hiç olmazsa hayalimde onunla karşılaşmayı çok isterdim. Ama mutlaka yanımızda oğlu, sevgili Suat abim olmalıydı.

YÜZYILLARIN SESİ

İşte o adaya vardığımızda, güneşin dönmesi durmalıydı.. Dalgalar sönmeli, martılar uçmaktan vazgeçmeli, kandiller yanmamalıydı.. Gitar susmalıydı.. Kum saati kürek çekmekten bıkmalıydı..

Yanlızca adanın üzerinde asılı duran gümüşi ay, pırıl pırıl parlamalıydı.. Başlayacak şölene hazır olduğunu tüm uzaya ilan etmeliydi.. İhtiyar balıkçı ile birlikte, kumsalın kıyısındaki bir sofraya oturmalıydık.. Yalnızca serin şarabımız ve ıslak rokamız olmalıydı.. Zaman sanki sonsuza kadar durmuş olmalıydı.. İhtiyar balıkçı anlatmaya başlamalıydı.. Bir varmış bir yokmuş..

Eski çağlardan tanrılar alemine, unutulmaz aşklardan kahramanca savaşlara kadar, hep ama hep anlatmalıydı.. Suat abim ile birlikte ağzımız bir karış açık, yüzyıllar boyunca onu dinlemeliydik.. Kumlardaki ayak izlerimiz öylece o adanın kıyılarında donup kalmalıydı..

(Bu hayalimi, 1998 yılında yayınlanan "Meserret Serçesi" isimli şiir kitabımda yayınlanan ve Suat Kabaağaçlı’ya ithaf ettiğim "İhtiyar Balıkçı" şiirimle kağıda dökmüştüm.).

SON ARZUSU

Geçtiğimiz hafta ebediyete uğurladığımız Suat Kabaağaçlı’nın cenazesinde, ablası İsmet Noonan, büyük hastalıkların amansız acıları içinde kıvranan Suat ağabeyin son günlerinde, "Bir tekne alıp Bodrum’a gidelim" diye ısrarcı olduğunu söylediğinde içim sızım sızım sızladı..

Suat abi, son günlerinde tekne ile yine gezmekten söz açarken, erişilmez bir uzaklıkta kalan geçmişi özlüyordu şüphesiz ki..

Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in 27 Mayıs 1937’de Bodrum’da doğan karaoğlanı, son arzu olarak doğal ki, Bodrum’u düşleyecekti.. O efsanevi adaya bir tekne ile ulaşıp, yeniden oradan Aganta deyip Karaada’ya doğru yelken açmak isteyecekti.. Bu son arzu, mavi yolcuların aynı zamanda ilk arzularıydı.. Değil mi?..

USTA YELKENCİ

Halikarnas Balıkçısı ile Hatice’nin oğlu, Sina, İsmet ve Aliye’nin kardeşi, büyük aşkı Işıl’ın eşi, Sibel, Derya ve Tuba’nın babası, Ege ile Cevat Ata’nın biricik dedesi, Haluk Önce ve John Noonan’ın kayınbiraderi, Cevat, Gürcan, Kuki, Dodo, Murat ve Sisi’nin dayıları Suat Kabaağaçlı’yı, ne yazık ki 30 Haziran 2009 günü ebediyete uğurladık.

Amansız hastalığın tahribi ile nihayet son nefesini veren Suat ağabeyimin, Hatay Nokta Durağı Kilise Camii’nde kılınan cenaze namazında onu sevenler buluştu. Sağlığında bana hep sözünü ettiği yakın arkadaşı Arap Muzaffer (Kayıhan), Suat Kabaağaçlı’nın ne kadar usta bir yelken sporcusu olduğunu anlattıktan sonra, eski Mez gazinosunda şahit olduğu Halikarnas Balıkçısı ile Nurullah Ataç’ın felsefe ve edebiyat tartışmalarını o sevimli üslubu ile kulağıma fısıldadı. Balıkçı’nın "Mavi Sürgün" kitabını "Aganta" diye imzalayarak verdiği anı hislenerek nakletti.

Suat ağabeyin çok, ama çok sevdiği torunu, Sibel ile Metin Savaş kardeşimin evladı Ege’nin, dedesinin ardından döktüğü gözyaşlarını izledikçe ben de ağladım. Ege’cik eline aldığı bir Kuran-ı Kerim ile dedesinin başucunda herhangi bir sayfayı açıp Türkçe okurken hislenmemek elde değildi..

Suat ağabeyi, Buca Kaynaklar’da sevgili eşi Işıl ile kayınvalidesi Rukiye Kızılgök’ün yanına teslim ettik.. Böylece bir büyük dostumu daha, en son kalan sırdaşımı da sonsuza kaptırmış oldum.. Artık o kadar yalnızlaştık ki.. Bir tekne bulup Bodrum’a gitmeye kalksak, teknenin içi bomboş olacak..

BENİ YARATAN KİŞİ

Suat Kabaağaçlı’ya sarılırken, sanki Halikarnas Balıkçısı’na sarıldığımı sanırdım.. Onu hiç tanımamıştım, ama beni yaratan adamdı.. Onun eserleriyle büyümüş, onun fikirleriyle gönlüm coşmuş, onun ilkeleriyle Anadolu’ya, halkıma, toprağıma ve çevreme cesurca bakmıştım.. Eğer Halikarnas Balıkçısı’nı fark etmemiş olsaydım, bağnaz bir şoven veya ruhsuz bir devlet-millet-ülke düşmanı olabilirdim.. Tam tersine hiçbiri olmadım, yurtsever oldum!.. Bunun en birinci yaratıcısı, Mustafa Kemal Paşa’dan sonra Halikarnas Balıkçısı olmuştur.. Ona çok şey borçlu değil miyim?..

HALK ÇOCUĞU

Yine Suat Kabaağaçlı, torunumu kucağına aldığı zaman, Halikarnas Balıkçısı’nın torunum Adilcan’ı kucağına aldığını sanırdım. Nasıl bir tarifsiz keyif yaşardım anlatamam.. Çünkü, Suat abi ile Halikarnas Balıkçısı’nı, zaman zaman aynı kişi sanırdım..

Suat abi, yazar değildi.. Edebiyat ve entelektüel çevrelere katılmayan bir aile babasıydı.. Hiç öne çıkmazdı. Hayatı boyunca çalışıp çabalamış evlatlarının iyi yaşaması için emek harcamıştı.. Ama özel yaşamında tıpkı Halikarnas Balıkçısı gibi içinde engin deryaları, sonsuz mavilikleri, bitmez tükenmez serüvenleri ve caaanım Anadolu’nun tüm tarihi güzelliklerini barındıran bir halk çocuğuydu.. Tıpkı babası gibi mütevazi ve yardımseverdi..

Onu kaybettik. Biliyorum.. Bu yazım çok kişisel bir yazı oldu.. Ne yapayım?.. Yıllar boyu vatan-millet için kalem oynattım, artık bir kere de kendim için yazdım, beni affedin.. Çünkü en yakın dostumu, sırdaşımı kaybettim.. Bundan sonra, işim bitik yani anlayacağınız.. Kimsem kalmadı..

Özlemin ve aşkın simgesi efsanevi Bodrum

Antik çağlardan günümüze efsanevi bir ölümsüz şehir kimliği ile kavimleri, her türden insanı büyülemiş olan "Bodrum", özlemle anılan bir aşk şehri olarak her döneme damgasını vurmuştur. Herkes ona kavuşmak için can atar.. Hala büyü devam eder gider. Modern zamanlarda Bodrum aşkının yaratıcısı olarak tarihe geçen "Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı"nın kendisi de efsanevi bir yazar olarak ün yaptı.

Suat Kabaağaçlı Denize aşıktı

Halikarnas Balıkçısı’nın oğlu Suat, Bodrum’un maviliklerinde doğmuş, İzmir’in Göztepe sahillerinde komple bir yelkenci olarak ün yapmıştı. Hatay semtindeki evinde en sevdiği yer, ressam Nurettin Ergüven’in yelkenliler tablosunun bulunduğu köşeydi..

İHTİYAR BALIKÇI

(Suat Kabaağaçlı’ya)

bir ada olsa

ve ihtiyar bir balıkçı kumsalında

dalgalar dursa ve martılar uçmasa

kandil yanmasa ve gitar çalmasa

bıksa kürek çekmekten kum saati

dursa güneşin dönmesi

ay, her şeye inat çılgınca parlasa

yalnızca ikimiz vursak sahile

*

o ada halikarnas olsa

şarap serin

roka ıslak

sofra üç kişilik olsa

ihtiyar balıkçı anlatsa geceler boyu

bir varmış bir yokmuş

zaman sonsuza kadar dursa

kumlarda ayak izleri öylece kalsa..

Yaşar Aksoy

("Meserret Serçesi" kitabından-1998)

Unutulmaz hatıralar.. Tatlı yıllar..

1991 yılında Karşıyaka Temizocak Sanat Galerisi’nde açtığım "Halikarnas Balıkçısı Belgeseli" sergisindeyiz. Ayaktakiler: Yılmaz ve Ayla Temizocak, Halikarnas Balıkçısı’nın evlatları İsmet Noonan, Suat Kabaağaçlı, Aliye Önce, damadı Haluk Önce, gelini Işıl Kabaağaçlı ve Yalçın Temizocak. Oturanlar: İsmet Hanım’ın kızı Deniz (Dodo), Suat Bey’in oğlu Derya, Yaşar Aksoy ve sevimli ve eşsiz ablamız Dr.Ayşe Mayda.. Ne unutulmaz, ne tatlı günlerdi..
Yazarın Tüm Yazıları