Güldane

İLK “çocuk gelin-güvey”i, çocukken gördüm.

Kızın adı Güldane’ydi.
Kapıcının kızıydı, 14-15 yaşında...
On yedisinde bir çocukla evlendirdiler.
Ve kapıcı dairesine onlar da sığdı.
İçgüveysinden hallice...

Sonra damadı sık sık oyunlarımızda gördük.
Arada kayınpederi ile atışıyordu, ekmek-gazete servisinden kaçıp, bakkala gitmeyi sallayıp misket oynadığı için.
Sonra bir gün Güldane’yi gördük, mosmordu gözü.
Çocuk damadın dövdüğünü öğrendik.
Belki misketleri paylaşamadılar.
Belki Güldane şakalaştı bakkal çırağıyla...
Sonra ayrıldılar mahalleden.
Bir daha hiç görmedik onları.

Güldane’ye düğününde gelinlik yerine beyaz bir elbise giydirmişlerdi.
Ama başındaki duvak benzeri çiçekleri hatırlıyorum.
Bir de içini çeke çeke ağlayışını...
Davullu-zurnalı düğününde, mahallenin çocuklarının avuçlarına da kına yakmışlardı.
Heves ettik.
Yıkayınca çıkar sanıyordum, yaptırırken.
Bir hafta, ellerimiz kınalı gezdik.

“Çocuk gelinler” ile ilgili manşetimizi hazırlarken, Uçan Süpürge’nin fotoğraflarına baktım.
Sonra arşivde Batı’dan apartma “çocuk nedimeler”in fotoğraflarına, minnacık ama “tıpa tıp” gelinlikleriyle salınan çocuklara...
“Büyümüş de küçülmüş”ün tersi bir vaziyet.

Çocuk “giydirilen” bir şeylerle büyümüyor.
İster giydirilen gelinlik olsun, ister töre, ekonomi, gelenek.
Yazarın Tüm Yazıları