Goran-Sezen

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Bizim memlekette her durumda entelektüel olmakta ısrarlı olan insanlar var.

Bu insanlar için hayatta hiçbir şey basit değil.

Örneğin benim bir arkadaşım var. Kendisi Marksisttir.

Onunla beraberken benim temelde sosyo kültürel dinamiklerle sınırlanmamış, kapitalist üretim süreci ve üretim ilişkileriyle belirlenmemiş, sonuçta da ideolojik olmayan herhangi bir hareket yapmamam imkânsız.

Diyelim ki pizacıya gittik ve ben biraz açgözlülük yaptım. Bu onun için benim temelde karşı devrimci olduğumun en büyük kanıtıdır.

Tabii bütün entelektüellerimiz Marksist değiller.

Çok çeşitli türdeler onlar.

Ama hepsinin temel özelliği ne yapıp ne edip, şu zaten zor olan hayatı daha da zorlaştırmak için var güçleriyle çalışmalarıdır.

Son örneğini ‘Sevgililer Günü’nde yaşadım.

İşte yani bu sonuçta insanların hayatını birazcık güzelleştirmek için icat edilmiş bir şıklık.

Marksist arkadaşıma o günle ilgili görüşlerini sormadım. Ben de eskilerden olduğumdan kendisinin ‘Sevgililer Günü’ yorumunun ‘Kapitalizmin elindeki mal fazlasını satarak artık-değer realizasyonunu hızlandırmak için emperyalistler tarafından empoze edilen bir gün’ şeklinde olduğuna eminim.

Diğer enteller ise o gece sevgililerini bir güzel yemeğe çıkarıp hafif mutlu olmak yerine TRT'de yayınlanan bir tartışma programına katıldılar.

Öylesine aşk tanımları yapıldı ki bu programda anlatılanların tek bir kelimesinin bile akılda kalmasına imkân yoktu.

Programın ne kadar anlaşılmaz olduğunu size anlatabilmek için bazı cümleleri aktarmak isterdim ama dediğim gibi aklımda tutamadım.

Ancak programa katılanlardan bir tanesinin Enis Batur olduğunu söylersem umarım dediğimi anlarsınız.

Gerçi Enis Batur bu memleketin yetiştirdiği en önemli entelektüellerden bir tanesi olarak bilinir ama açıkça söyleyeyim, ben onun kitaplarında yazılan cümlelerin yüzde 80'ine mantık düzeyinde bile fazla anlam veremiyorum.

Ama olsun, anlaşılmaz cümleler yazmak da entelektüelizmin en önemli göstergesidir, değil mi ama?

***

Enis Batur örneği asıl konumuza geçmek için iyi oldu.

Bizim memlekette şu anda enteller ile sosyete arasında bir tuhaf tarihi uzlaşma var.

Bu tarihi cephenin üzerinde hemfikir olduğu bazı isimler seçiliyor ve bunlar belirli bir şekilde tanımlanıyor.

Örneğin ‘‘Yaşar Kemal büyük romancıdır’’ deniliyor. Diyenlerin yüzde 90'ı tek bir Yaşar Kemal romanını sonuna kadar okumasalar da bu konuda ısrar ediliyor.

Enis Batur'un büyük düşünür olduğu varsayımı da böyle. Onun yazılarını ben anlamıyorsam kimse anlamıyordur, bundan kesin emin olun.

Sibel Can'ın skandallar yaratacağı yolunda da bir toplumsal uzlaşma var. Onu sürekli takip eden sosyete ve katiyen takip etmediğini söyledikleri halde her fotoğrafını büyük bir merakla bekleyen entellerin bu ortak kanısı o kadar yaygın ki geçen gün bir magazin dergisinde ‘‘Sibel Can ilerde yaratacağı skandallara hazırlanıyor’’ diye bir özel haber vardı.

Yemin ediyorum böyleydi haber.

***

Entel-sosyete ittifakının son günlerdeki yeni gözdesi Goran Bregoviç.

Bu ithal takıntımız aslında Türkiye'ye gelmekte geç bile kaldı.

Bizim entel-sosyete ittifakı son analizde dibine kadar şövenist olsalar da, konuşmalarında değişik kültürlere ne kadar ehemmiyet verdiklerini anlatıp dururlar.

Goran Bregoviç onlar için ideal bir sevgi odağı, çünkü kendisi çeşitli kültürlerin sentezi olmak iddiasında.

Bu sentez sonucunda adamın müziği temelde ‘Selamsız Bandosu’ndaki kasaba bandosunun icraatına çok benziyor.

Ama olsun, müzikte bir canlılık olduğu kesin ve bizimkiler müzik duyduklarında kendilerini tutamayıp göbek atmaya alışık olduklarından o canlılık onlara pek de güzel geliyor.

Goran da orkestranın ortasında ipinden kopmuş Muppet kuklası gibi sallanıp durduğundan bütün görünüm entelektüel bir boyut da kazanıyor.

***

Meselenin bir de Sezen Aksu boyutu var tabii...

Sezen Aksu'nun yaptığı herhangi bir müziğin kötü olarak algılanması Türkiye'de neredeyse ‘kanun hükmünde kararnameyle’ yasaklanmış durumda.

Kendisini sabah gargara yaparken bile duysalar ‘Aman Allahım şu sese bak’ diye yazmaya, konuşmaya hazır olan binlerce insan var ortalıkta.

Gerçi son iki yıldır yaptığı tek bir müzik bile akılda kalmadı. Sahnede ise performansı giderek düşüyor.

Ama olsun o yine de büyük ve hatta en büyük.

Sezen'in dört yıl önceki haline dönebilmesi için bu Goran takıntısından bir an önce kurtulması, bize mesajlar vermekten vazgeçmesi ve bizi sadece eğlendirmekle yetinmesi gerekiyor.













Yazarın Tüm Yazıları