Girdik, Giriyoruz

Pakize SUDA
Haberin Devamı

Avrupa Birliği'ne kabul edilmemize en çok ben sevinmişimdir herhalde. O fotoğrafı görmüyor muyum, hani o Türk Halk Müziği erkekler korosu gibi olanı; yüreğime su serpiliyor. ‘‘Neden?’’ derseniz, deprem yüzünden. AB sayesinde deprem korkumu yendim.

Birincisi, bizim TV kanalları, kameralarını Kandilli'den Helsinki'ye yolladılarsa, deprem işi tavsadı demektir.

İkincisi, bir sürü aklı başında devlet, en büyük yerleşim merkezinin yerle bir olmasına ramak kalmış bir ülkeyi aralarına alırlar mı? İstanbul'un çökmesi Türkiye'nin çökmesi demek. Her bakımdan. Bunlar adaylığımızı kabul etmeden önce el altından fay hattına baktırmışlardır. Öyle umuyorum.

Ancak sevincimi gölgeleyen ufak bir nokta var. Henüz sadece adaylığımızı kabul ettiler. Tam üyelik için bir süre daha bekleyeceğiz. Korkum, acaba fay hattına baktılar, teşhis koyamadılar da, onun için mi bekletiyorlar? ağzımdan yel alsın.

Gelelim işin başka boyutuna. Ben hiçbir yere böyle taksit taksit girildiğini duymadım; görmedim.

Hiç unutmam 1987 yılıydı. Bir akşam, her akşam olduğu gibi çişimizi yapmış, dişimizi fırçalamış, yataklarımıza yatmıştık. Sabah olup uyandığımızda bizi hiç ummadığımız bir süpriz bekliyordu. Artık Avrupalı'ydık. Gazeteler öyle yazıyordu. Şimdi kim daha iyi bilecek? horul horul uyuyan vatandaş mı; ölürken bile tek gözü açık olan medya mı? haliyle bize sevinmek düşmüştü.

Sevinmiştik sevinmesine de, biraz acele etmişiz. Haberin başlığını okumuş; detayını boşverip altını okumamışız. Meğer daha yalnızca başvuru formunu doldurup, yollamışız.

Bir de Türkiye'de işlerin yavaş işlediğinden şikayet ederiz. Bir evrakın 12 yıl sümen altında bekletildiği bizim bürokrasi tarihimizde bile yoktur.

Akılları sıra uygun olup olmadığımızı sınıyorlar. Ayol insan bir yaştıkta kocayacağı adamı bile bu kadar tartmıyor.

Tarttılar da bitti mi? Ne gezer. Yukarıda dediğim gibi bir süre daha okkalayacaklar.

Diyelim bizi gözleri tuttu; hayırlısıyla Avrupa'yla birlik beraberlik içine girdik. Ne olacak? İşte esas mesele bu. Bana ne faydası dokunacak? Bakalım.

Ölüm cezası sadece savaş zamanında verilecekmiş.

Ben zaten halim selim bir kadınım; değil adam öldürmek, kimsenin tavuğuna kış demem.

Eşcinsellere de eşit haklar tanınacakmış.

Karşıcinsten hoşlanan benim için, hak hukuk AB öncesi neyse, AB sonrası da o; bir değişiklik yok.

Kadınlar meclise pantolonla girebileceklermiş.

Meclise gire çıka bir hal olmuştum da neyle gireceğim sorunu vardı.

Cebime giren parada net bir çoğalma olacakmış.

Katiyen inanmam. Para gökten yağmur niyetine yağsa bile Levent civarı kuraklıktan kırılır. Konu komşu da benim yüzümden yağmurdan nasibini alamadığınla kalır.

Darbe devri kapanacakmış.

27 Mayıs 1960

22 Şubat 1962

21 Mayıs 1963

12 Mart 1971

12 Eylül 1980

Bünyem bu kadarını kaldırdı, bir iki taneyi daha kaldırırdı. Alışmak sevmekten beter, özleyeceğim doğrusu.

Grevi engelleyecek hükümler kalkacakmış.

Bak bu fena değil; grev yapıyorum diye ara sıra yazıdan kaytarabilirim ancak grevin bireysel olarak yapılıp yapılamayacağını araştırmam lazım.

Kokoreç ve tüm sakatat sağlığa zararlı olduğu gerekçesiyle yasaklanacakmış.

Yani artık hayatımda işkembe çorbası olmayacak. Ne damardan tuzlama ne şirden. Sizi bilmem ama benim için çok önemli. Ben gizli gizli yaparım yapacağımı. Kapıya ‘‘bugün ne pişirdiniz?’’ diye heyet yollayacak halleri yok. Tamam sokağa tükürmem ama işkembeli nohutumu pişiririm doğrusu. Gerekirse bu işi ‘‘insan hakları’’na kadar götürürüm.

Görüyorsunuz bana bir faydası yok AB'nin. Ama ne çare ki girip girmeme konusunda bana danışan da yok. Üstelik memleketin dağında bayırında ne yazıyor? ‘‘Önca Vatan.’’ Eh, devlet büyüklerimiz de zil takacak raddeye geldilerse vatan için vardır bir faydası. Bencilliğin alemi yok. Öyleyse vatana millete hayırlı olsun.

Mış muş...

Mahkeme 4 yıldır UZAN'ları bulamıyormuş.

O kadar yüksekteler ki mahkeme UZANamıyordur.

Yeni teknolojiyle işyerinden bile çamaşır yıkayabilecekmişiz.

Maksat kadın kısmı bir dakika boş durmasın.

Avrupa Ecevit'e hayran kalmış.

Kalır tabii. Onların yaşlıları o saatte huzurevinde uyuyorlardı.

Hükümet 200 güne 15 yıllık iş sığdırmış.

Buna 15 yılda 200 günlük iş görmeyenler ne diyecekler acaba?

Genelkurmaya AB makyajı yapılacakmış.

Bu milenyum makyajı gibi bir şeyse paşalarda pek iyi durmaz kanaatindeyim.

Demirel dayakçı Bolu valisini fırçalamış.

Ama samur fırçayla. Tahta fırçasıyla fırçalayacaktı ki, birşeye benzesin.

AB'ye girince yollarımız bile değişecekmiş. Aman ne Arab'ın yüzü ne Şam'ın şekeri. Hiçbir Türk vatandaşının bir kaldırım tadilatına daha dayanacağını sanmıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları