Gazetecilerin gözü önünde bir SMS

FRANSA’da Cumhurbaşkanlığı seçiminden az önce...

Tam tamına 4 Nisan 2012 günü.

Haberin Devamı

TGV denilen hızlı tren gazetecilerle dolu.

Vagonların birinde, saçları dökülmüş bir adam, önündeki dosyaları inceliyor.

Hızlı trenin ray gürültüsünden başka ses duyulmuyor.

İşte tam o anda “Bzzz” diye bir ses duyuluyor.

Gazetecilerin dikkati anında dosyaları okumakta olan adamın önündeki cep telefonuna dönüyor.

Bu bir SMS mesaj sesidir.

Çalışan adam telefonun ekranına bakıyor ve iki kelime görüyor:

“Mon amour... ”
Aslında dünyanın her tarafında bilinen iki kelime. “Aşkım” anlamına geliyor.

Adam telefonu koyup, tekrar önündeki dosyalara eğiliyor.

İşte tam o sırada, vagondaki gazetecileri şaşırtan bir şey oluyor.

50 santim yakınında oturan kadın, adamın kulağına eğilip, gazetecilerin de duyacağı şekilde “Aşkım” diyor ve devam ediyor:

“Aşkım, sana bir mesaj gönderdim... ”

Trendeki adam, kısa süre sonra Fransa Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturacak olan Sosyalist aday François Hollande’dır.

Ona yan koltuktan “Aşkım” diye mesaj atan kadın ise birlikte yaşadığı sevgilisi Valerie Trierweiler’dir.

Elysee Sarayı’nın, Anglosakson medyanın taktığı isimle yeni “First girl friend”i işte böyle bir kadındır.

O gün 50 santim öteden gönderilen o aşk mesajı ise aynı gün yaşanacak olan bir olayın ilk işaretidir.

Çünkü Fransa’nın müstakbel cumhurbaşkanı o gün, bir başka kadınla buluşacaktır.

Bu ilginç hikâyenin gerisi için yan tarafa geçiyoruz.

Haberin Devamı

Bir kadının 5 yıl sonraki kıskançlık komplosu

FRANSA Cumhurbaşkanı François Hollande ilginç bir erkek.

Sevdiği kadınla uzun yıllar birlikte yaşıyor ama evlenemiyor.

Bundan önceki seçimde Sosyalist Parti’nin cumhurbaşkanı adayı olan Segolene Royal’le resmi ve dini nikâh kıymadan 30 yıl birlikte yaşamıştı.

Bu beraberlik, bundan önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde bitmişti.

Hollande bu ayrılıktan bir yıl sonra Paris Match dergisinin muhabirlerinden Valerie Trierweiler ile tanışmış ve birlikte yaşamaya başlamıştı.

O günün önemine gelince, Hollande, 5 yıl aradan sonra eski sevgilisiyle ilk defa bir araya gelecekti.

Sosyalist Parti’nin düzenleyeceği kapalı salon mitinginde, Segolene Royal de bir konuşma yapacaktı. İki kadın için de bu sahnenin kolay olmayacağını tahmin edebilirsiniz.

Aslında her şey, iki kadının karşı karşıya gelmemesi üzerine ayarlanmıştı.

Gerekli uyarılar yapılmış, oturma düzeni buna göre planlanmıştı.

Segolene Royal, işte bu yüzden, o an etrafta niye o kadar çok fotoğrafçı bulunduğuna bir anlam verememişti.

Konuşmasını yapmak için kürsüye gidene kadar her şey normaldi ve önceden planlanan “iki kadın protokolüne” uygun şekilde gelişiyordu.

Ne olduysa, konuşmasını bitirip, yerine oturduğunda oldu.

Ex sevgili, bir anda 30 yıl yaşadığı erkeğin yeni sevgilisini karşısında buldu.

Valerie Trierweiler aniden kalkıp, karşısına dikilmiş ve elini ona uzatmıştı.

Bir an tereddüt etti... Bütün gözler, bütün kameralar üzerine çevrilmişti.

Mecburen elini uzattı.

Yeni sevgili, daha Elysee Sarayı’na girmeden, maharetini göstermişti.

Haberin Devamı

O “komplekssiz bir kadındı”.

Gereksiz kıskançlıklara hiç ihtiyaç yoktu.

İki gün sonra VSD dergisinde yayınlanan fotoğraf her şeyi açıkça gösteriyordu.

Tereddüt eden, elini hemen uzatmayan eski kadın, kalkıp elini uzatan yeni kadın...

Sosyalist seçmen üzerinde amaç hasıl olmuştur.

Segolene Royal’e gelince, bu oldubitti karşısında yapabileceği tek şey kalmıştı.

O akşam Hollande’ın basın müşavirine şu mesajı atacaktı:

Böyle bir şeyi ilk ve son defa yaptın...”

Mesaj şöyle devam edecekti:

“Ben halk değilim, önemli bir politik şahsiyetim ve bu yaptığın, aşağılayıcı bir şeydi...”

Şimdi düşünün...

Burada kıskançlık yapan hangi kadındır?

Bir oldubitti yapıp, elini uzatıp bekleyen kadın mı?

Yoksa o eli sıkıp sıkmakta tereddüt eden mi?

L’Express dergisinin yorumu şu:

Ayrılıklarının üzerinden 5 yıl geçmesine rağmen, yeni sevgili, eski kadını hâlâ kıskanmaktadır.

Yani yeni “First leydi”nin yaptığı resmen bir “kıskançlık komplosudur”.

Siz de öyle mi düşünüyorsunuz?

Ben kararsızım.

Haberin Devamı

Bu yazıyı, L’Express dergisinin 16-22 Mayıs 2012 sayılı nüshasındaki bir yazıdan derledim.

Yazarın Tüm Yazıları