Garantili pazartesi

Bir pazartesi yazısı.

Karnım ağrıyarak geçti tüm okul yılları,

Pazartesi sabahları .

Adı üstünde o güzel tembel pazarın ertesi

Yayılmacalı saatlerin bitimi

Sonrası, güneşli’ kendin’ gününün.

Pazartesi,

Anneli, babalı, sucuklu kahvaltının yerini

Bir bardak ılık suya bıraktığı sabahtır.

Rutine düşen hayatların,

Planlı programlı kimlik çeşitlemelerin arasında

Yalnızca bir başlangıç sandığımız,

Adını sanını koyduğumuz

Aslında kendi gidişimizi hafiften kandırdığımız,

Adı Pazar, tersi olmazsa bu hayat hanesine boş yazar

Bir yeni 24 saat durumudur.

***

Karakaplı küçük defterimin bu pazartesi sayfasına bakıyorum. Her satırı bölmüşüm saatlere ve kurşun kalemle randevularımı yazmışım. Bu saatte falanca, şu saatte oraya gitmece, arada büyük harfle UNUTMA ! demişim kendi kendime. Onu aramayı unutma. Takip edilesi sonsuz iş güç. Bir baktım sayfa dolmuş da gün yetmemiş. Aman ne saçmalık!

Nedir bendeki böyle bilmiş durum?

Sanki bir saniye sonrasına soluğumun garantisi varmış gibi, sanki ben tüm sonraki saatlerde dünyada neler olacağını biliyormuşum gibi, bir kendime güven gelmiş, ben de doldurmuşum günümü yapılacak işlerle!

Silgi aradım dağınık masamda. Hepsini silmek istedim bilmişliğimin. Sandığım, kandığım, biliyormuşum gibi yaptığım tüm satırları temizlemek istedim. Arınmak istedim diktatörlüğümden. Kendi kendime yaptırım uyguluyorum da farkında değilim. Gereklilikten oldum olası sıkılırım. Neye göre, kime göre gerek ki bunlar ben de omzuma konduruyorum yapılacak diye satırlar dolusu lüzumsuz saatleri acaba?

Garantisi yok ki hayatın. Garantisi yok ki bir adım sonrasının. Aslında garantilik yok evrende. Sade bir şekilde olmak var ya da olmamak var. Hepsi bu !

***

Daha yukarıdaki pencereden bakalım haydi bu pazartesi sabahı sizinle. Kendi katımızdan değil de, bir kat yukarıdan. Boyumuzun üstünden bakınca kuş bakışı, aslında hayatımızı garanti komikliğinin üzerine kurduğumuzu daha net görebiliyorum. Hayatımı garantiye aldım diye konuşur bir dost yanınızda bazen. Maaşım iyi, yeni ev aldım. Çocukların geleceği garantide diye düşünür bir diğeri.

Neyin garantisi dostlar?

Nasıl bir garanti oyunudur ki bu oynadığımız, biz gerçekten inanıyoruz. Hayatımızın günlerini biliyormuş gibi fiksliyoruz. Perçin perçin aylar evvelden gün alıp evleniyoruz örneğin. O gün gelecek nasılsa, oyunun adı garanti ya! Bildiğimizi sanıyoruz. O gün gelirse mutlu olup, aksilik olursa kader diyoruz.

Hayvanlar daha şanslı aslında. Hiç randevu vermiyorlar, önceden verilmiş sözleri yok ki tutma zorunlulukları olsun. Küçük kara kaplı defterleri de yok. Yaşasın onlar. Şu saatte orda burada olma gibi bir durumdan müthiş bir varlık farkı ile sıyrılıyorlar. Onların iç yankılanmalarını dinleyecek özel bir güdüleri var. Ne olacaksa o zaten oluyor. Hayvanlar kurulu düzenle bağlantılı yaşamayı becermiş varlıklar. Sonradan kapılmacalı garantililik oyununu hiiç oynamıyorlar. Onun için hepsini çok seviyorum.

Yukarıdan bakınca bir soluk. Kimi zaman akışı anlamadan, başka oyunların içine düştüğümüzü görüyorum. Garanti olmamalı bence hedef. Daha çok farkındalık olmalı. Daha çok anlayınca etrafı, insanları, içinde varolduğumuz henüz de başka bir tane daha olmayan dünyayı, o zaman daha varlığımıza yakışır pozisyonlara kavuşuruz. Bu akıl, mantık ve şuur üçgenine sahip insanlık 2004 yılında keşke daha az garanti konuşur olsaydı. Keşke garanti olmak uğruna bencil insan modeli yaratmasaydı.

***

Adını unuttuğum ve yıllar evvel okuduğum bir kitaptan hatırladığım çok güzel bir anlayışı aktarmak istiyorum. Bir inanışa göre çok ileri bilinç taşıyan varlıklar, yaşamları süresince sahip olma dürtüsünden arınırlarmış. Yaşam süresince ihtiyaç duydukları her ne ise onu ödünç kullanmak üzere alırlarmış. Örneğin bir ev yapmak ve ekip bir şeyler yetiştirmek için toprağa ihtiyaçları var.Toprak evrenin bir parçası, onların bilincine göre buna para karşılığı nasıl sahip olunabilinir ki. Yalnızca ihtiyaç karşılamak için ödünç kullanıyorlar. Öldükten sonra ihtiyacı olan başka bir insana geçiyor ve ödünç aldığı her şeye iyi bakmak sorumluluğunu da yüksek bir bilinç olarak edinmişler. Kendinden sonrakilere dünyalarını temiz ve bereketli bırakma bilinci bu. 2004 yılında kazanç garantisinden dolayı yok olmuş orman alanlarını düşününce içim sızlıyor maalesef!

***

Bir pazartesi iç dökme yazısı bu.

Etraftan fazlaca etkilenme

İyi şeyler olsun dünyada yazısı bu

Garantili ihtiyaçlar için, O güzel yüzlü fokları öldürmeme istek yazısı bu,

Gereklilik dolu yaşamımızı sevgi ile zenginleştirme yazısı bu.

Bu köşede olup, sizlerle dertleşmenin mutluğunu yaşama durumu bu.

Artık işimin başına dönüp,

Küçükkarakaplı defterimin pazartesi sayfasını uygulama zamanı bu.

Hep ama hep sevgi ile kalın lütfen...
Yazarın Tüm Yazıları