‘Fırçamızda eser-i marifetten başka ne kaldı’

TÜRK resminin büyük ve özgün adlarından Fikret Mualla’nın (Moualla) yalnızlığını, tek dayanağının resim yapmak olduğunu simgeleyen bu cümle, belki de sanatçının kısa yaşam öyküsünün özetidir.

Türkiye’de resmi seven, bilen herkesin tanıdığı bir ressamdır Fikret Mualla. Türk koleksiyoncuların evinde epey tablosu vardır.

Dün İstanbul Modern’de Fikret Mualla Retrospektifi’ni gezerken, sanatçının hayatı ile eserleri arasındaki paralellikler, yaratmanın çılgınlıkla hatta delilikle bıçak sırtındaki buluşmaları, zihnimde tabloların renkleriyle örtüştü. Hemen hemen her tablonun önünde, belliğim onun hakkında yazılmış yazılardan birkaç cümleyi anımsamaya beni zorladı.

Fikret Mualla Retrospektifi’ni, genel müdür Emin Mahir Balcıoğlu ve serginin küratörlerinden Levent Çalıkoğlu ile birlikte gezdim.

Her sanatçıyı, toplu eserleriyle tanımak, onun dünyasını daha iyi anlayabilmenin en iyi yolu. Benim değil, sergiyi gezenlerin ortak yargıları da bu.

Değişik dönemlere ait, değişik ruh halinde yaptığı eserlerin, tadını çıkararak gezebilmeniz için, biraz zamanınızı buraya adamanız gerekecek.

Yoruldunuzsa oturun, biraz dinlenin müze yorgunluğunu üzerinizden attıktan sonra, yeniden dolaşmaya başlayın, hem ‘tema’lara göre hem tarihsel sıra gözetilerek düzenlenmiş sergi, sanatçının dünyasının ayrıntısını keşfedebilmek için size kolaylık sağlıyor.

Sergiden sonra, müzenin içindeki mağazaya uğrayın, Fikret Mualla eserleri baskılı tişörtünüzü seçin, isterseniz saatlerinden, yastıklarından alın.

* * *

SERGİLERİN
kalıcılığı için her zaman katalogları savunurum. Fikret Mualla Retrospektifi için kapsamlı, onun hakkında yazılmış yazıların yer aldığı bir de katalog hazırlanmış. Sergiyi gezdikten sonra da, istediğiniz zaman, bu kataloğu kitaplığınızdan çıkarıp renk belleğinizi tazeleyecek eserleri görebileceksiniz.

Müzenin sinema bölümünde de Fikret Mualla Belgeseli’ni seyredebilir, isterseniz DVD’sini de alabilirsiniz. Yaşamındaki trajedilerin, onun yaratıcılığını nasıl etkilediğini, yalnızlığın ne demek olduğunu, vatan hasretinin yakıcılığını bu belgeselden öğrenebilirsiniz.

16 yaşında akıl hastanesine düşerseniz, bir daha ruh dengenizi nasıl kurabilirsiniz?

Size sadece taşrada resim öğretmenliğini layık bulanlarla nasıl mücadele edersiniz?

Ayvalık’taki görevinden istifa ederken şu gerekçeyi ileri sürmüştü: ‘Elektriği olmayan bir yerin resim hocasına ihtiyacı yoktur.’

İyi ressam dostları onu hep destekledi. ‘O bir Surname ressamı gibidir’ diyen Abidin Dino, New York sergisi için İstanbul’la ilgili 30 pano ısmarladı. Babasından kalan miras ve bu panoların parası olmasaydı Paris’e gidemeyecekti. Dönmemek üzere...

Eşref Üren, onu Paris’teki küçük odasında ziyaret ettiğinde karşılaştığı manzaradan çok etkilenmişti: Odanın bir köşesinde Türk bayrağı ve Atatürk’ün fotoğrafı duruyordu.

Turan Erol, ‘O bizim için bir efsaneydi’ diyordu belgeselde.

Ferit Edgü’nün kitabında yayınlanan; son zamanlarda yaşadığı Reillane’a Heykeltıraş Hadi Bey’in (Bara) gönderdiği yiyecek paketiyle ilgili mektubun son cümlesi şöyle: ‘Tam 25 senedir pastırmaya hasretim.’

Hiç kuşkusuz Ferit Edgü’nün Fikret Mualla’nın eserlerinin sergilenmesi, tanıtılması konusunda yaptıklarını ve yazdıklarını burada anımsatmalıyım.

* * *

1903’
te İstanbul’da doğdu, 1967’de Reillane’da öldü, kimsesizler mezarlığına gömüldü. Sonradan Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün çabasıyla İstanbul’a getirildi ve Karacaahmet Mezarlığı’na defnedildi.

Zamanın cumhurbaşkanının sanatçıya gösterdiği bu saygının ardında, eşi Emel Korutürk’ün de büyük emeği olduğu kanısındayım.
Yazarın Tüm Yazıları