Faiz kararında hükümet etkisi

MERKEZ Bankası Para Politikası Kurulu’nun önceki gün, piyasadaki genel beklentilerin aksine, faizleri sabit bırakma kararı alması, bir çok yönden tartışılıyor.

Bankacılar teknik yönden değerlendirme yapıyor ve banka iktisatçılarının çoğu, Merkez’in hata yaptığını, iyileşme başladığı yolundaki gözleminin fazla iyimser olduğunu söylüyorlar.

Yani teknik açıdan eleştirmeye çalışıyorlar ama bazı şeyleri yine de açıkca söyleyemiyorlar. Açık açık tartışamadıkları unsur şu: Merkez Bankası Hükümetin dediği gibi mi karar alıyor?

Henüz faiz kararı açıklanmadan önce, ne olabileceğini tartıştığımız bir bankacı arkadaşım, şöyle bir yorumda bulundu: "Bence faizleri artıracaklar çünkü Hükümet gizli gizli faizin artışını destekliyor. Seçime gidileceği için faizlerin yukarda kalmasını, sıcak para girişinin hızlanmasını, dolayısıyla piyasaların rahat edeceği bir ortamda seçime girmek istiyor. O nedenle Hükümetin kararına uyup Merkez Bankası bugün faiz artırır."

Kendisine de söylediğim gibi; böyle ince düşünceler oluşturacak, tezgahlar planlayacak bir yönetimden kesinlikle söz edemeyiz. Hükümet, bırakın faizleri artırmayı, kendisine gelen şikayetlerin çoğunluğu nedeniyle faizlerin artık durmasını hatta yakında indirime başlanmasını istiyor. Bu nedenle Merkez Bankası’nın Hükümetin de isteği doğrultusunda faizleri sabit bırakmasının çok büyük ihtimal olduğunu söylemiştim.

Sonuçta Merkez Bankası Para Politikası Kurulu faizleri artırmama kararı aldı.

Ancak bu karar, ne bankacı arkadaşımın ne de benim yorumlarımın, tek başına doğru ya da doğru olmadığını göstermiyor, elbette.

Ancak piyasalarda bu karar siyasi olarak da değerlendiriliyor ve giderek daha yoğun biçimde "Merkez Bankası’nın aldığı kararlar, artık hükümetin kararları" yargısı güçleniyor.

Peki böyle bir etki var mı, ya da eskiye kıyasla Hükümetin etkisi Merkez Bankası kararlarında artık daha mı fazla ağırlık taşıyor? Bu soruya gönül rahatlığı ile evet yanıtını verebiliriz.

Her şeyden önce Merkez Bankası’nın İstanbul’a taşınması konusunda Başkan Durmuş Yılmaz’ın gösterdiği ikircikli tutum, bu konudaki şüpheleri çok büyük ölçüde artırdı. Tam "Merkez Bankası hala bağımsız" denmeye başlanırken, Yılmaz’ın Bakan Ali Babacan’ın uyarısı üzerine "Evet böyle bir şey olabilir, hükümetin kararı" demesi, Merkez Bankası bağımsızlığı açısından gösterilen bütün çabaların, çabalarımızın heba olmasına neden oldu.

TEMKİNLİ TUTUM BU MU?

Peki son kararda Bakan Babacan’ın etkisi var mı? Somut olarak bir şey bildiğimizi iddia edemeyiz ama tahminimize göre; Başkan Durmuş Yılmaz olmasa bile yardımcıları ve bazı Kurul üyeleri tarafından Babacan’ın görüşü soruldu ve Bakanın görüşü de bu yöndeydi.

Geçen ayki açıklama, yeni bir faiz artırımı sinyali verse de, beklenti anketindeki küçük iyileşmenin faizleri sabit tutmak için bahane yapılacağını tahmin etmiştik.

Para Politikası Kurulu açıklamasında orta vadeli enflasyon görünümünde bir önceki aya kıyasla görülen iyileşmeye dikkat çekilerek, alınan tedbirlerin sonuç vermeye başladığı kaydedildi. Buna karşılık bazı banka iktisatçıları bu gözleme karşı çıkarak beklentilerdeki iyileşmenin çok sınırlı olduğunu söylediler ve bazı yorumcular tersine, önümüzdeki yılın yüzde 4’lük enflasyon hedefiyle uyumlu senaryo çizildiğinde, önceki aya göre kötüleşmeden bile söz edilebileceğine dikkat çektiler

Peki, Merkez Bankası’nın faizi değiştirmeyip, "Ama temkinli tutumuz devam edecek, gerekirse mali sıkılaştırma yaparız" demesi piyasalarda nasıl algılandı?

Bizce "temkinliyiz" demekle temkinli olunmuyor, bunu davranışlarla göstermek gerekiyor. Örneğin dünkü Fortisbank değerlendirmesinde, "Açıklamadaki ifadeler açıklanacak veriler ve global gelişmelerin sonraki faiz kararlarında etkili olacağının ancak belirgin bir bozulma olmadığı durumda da yeniden faiz artırımı beklenmemesi gerektiğinin sinyalini veriyor" deniyordu.

Merkez Bankası, doğru ya da yanlış, bu kararla kendini büyük bir riske soktu.
Yazarın Tüm Yazıları