Faiz indirimleri işadamlarını sevindiriyor ama...

GEÇEN hafta Merkez Bankası’nın faiz indirdiği gün, artık “büyük” sıfatını alan bir işadamı ile karşılaştım.

Haberin Devamı

Merkez Bankası’nın faiz indirimini hatırlatıp, “Sen indirmeyin, tehlikeli dedikçe faiz indiriyorlar” diye hatırlatıp, “Merkez Bankası’nın çok iyi yaptığını” söyledi. Merkez faiz indirdikçe bankaların artık dönüp kendilerine kredi vermeye başlayacağını söyledi.

Kendisine de söyledim; bu hızlı indirimlerin sonucunu şimdi değil bir süre sonra göreceğiz.  Yarar mı getirdiğini yoksa orta vadede zarar mı verdiğini, hep birlikte yaşayıp göreceğiz. Bu işadamına göre faiz indirimlerinin aynı hızla devam etmesi gerekiyor.

Daha sonra işadamının ne kadar haklı olabileceğini düşünürken, aklıma, Başbakan’ın bir toplantıda söylediği “Faiz sebeptir, enflasyon sonuç, bu bana göre böyledir” sözü geldi.

Peki, bu sözünü ettiğim işadamı, işaleminin genelini temsil ediyor mu? Tümü değil ama çoğunun böyle düşündüğünü, faiz indirimlerine ne olursa olsun olumlu baktıklarını, faiz indikçe kendilerinin kolay ve ucuz kredi bulacaklarını sandıklarını biliyorum. Tabi ki olaya orta-uzun dönem bakanlar, iktisatçı kadroları yetkin olanlar, bu kadar olumlu değiller. Hatta tedirgin olanlar var. Ancak bunların genele göre daha az olduğunu söylemem de gerekir.

Haberin Devamı

Peki, gerçekten Merkez Bankası faiz indirdikçe bankalar tutup da işalemine daha rahat mı kredi verecekler, kredi maliyetleri ve şartları iyileşecek mi?

BANKALARIN KÂRI AZALACAK

Soruyu birkaç üst düzey bankacıya yönelttim; çoğu “Biz kredi vermiyoruz diye bir şey yok ki, talep eden yok” yanıtı verdiler. İyi de o zaman reel sektör temsilcileri neden ağlıyor, bankalardan şikayet ediyorlar? Bankaların söylediği şu ki; sağlam müşteri için her zaman verecek kredileri var. Bu sağlam müşterilerden gelen kredi taleplerini karşılıyorlar ama riskli gördükleri şirketlerden gelen kredi talepleri ne, kriz öncesi de olumlu yanıt vermiyorlardı, şimdi de veremiyorlar. Krizdeki fark riskli gördükleri şirketlerin artmış olması.

Bankalar geçmiş krizden de ders alarak, Hazine’ye borç vermelerine rağmen ellerinde atıl para bulunmasına rağmen, doğal olarak kredi vermekte çok çekimser davrandılar. Ancak bu dönemde bile büyük ve sağlam şirketler kredi buldu, bilançoları şeffaf olmayan, hâlâ “varlıkları kişide borçları şirket üzerinde” gözüken çoğu KOBİ, reel sektör şirketleri ise kredi bulamadı. Zaten rakamlar gösteriyor ki; dış talep hâlâ yok, içeride de gerekli adımlar atılmayıp tüketici güveni sağlanamadı yani iç talep de geliştirilemedi. Böyle olunca yeni yatırım talebi de ortadan kayboldu.

Haberin Devamı

Bankacıların dediği, kredi talebinin olmaması da işte güven verilemediği için, üretim ve yatırım talebinin olmamasından kaynaklanıyor.

Hâlâ Hazine borçlanması yüksek devam ediyor ama artık bankaların buradan elde edecekleri karlar çok sınırlandı. Bankaların Hazine’den değişken faizli kağıt talebi, artık işlerin tersine dönmeye başlayacağını düşündükleri için, her geçen gün artıyor. Yani, banka karlarına gözünü diken  politikacı ve işadamlarına müjde; bankaların karı artık azalmaya başlayacak.

Bu nedenle kredi vermek konusunda biraz daha esnek davranır, koşulları yumuşatırlar mı derseniz, doğal olarak bu yaşanır. Ancak yine de, küresel krizin
yeni diplerinin tartışıldığı bu ortamda, henüz orta vadeli bir program bile yokken, bankaların çok rahat biçimde kredi vermeleri beklenmemeli. Son günlerde konut kredilerine yüklenmelerinin nedeni de bu.

Haberin Devamı

Diyelim ki; işler umulduğundan iyi gitti, talep arttı, krediler de açılmaya başladı. O zaman da Merkez Bankası, beklediğinden ve taahhüt ettiğinden çok daha önce faizleri artırmak zorunda kalacak, kimsenin şüphesi olmasın. Bu ihtimalde kredilerin nasıl etkileneceği de açık.

İşler keşke, “faizi indir enflasyon da düşsün, krediler de artsın” gibi basit bir mantıkla halledilebiliyor olsaydı, hayat herkes için ne kadar kolay olurdu değil mi?

Yazarın Tüm Yazıları