Eski gurbetçi yeni istihdam

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Babamın matbaası Tophane'deki İş ve İşçi Bulma Kurumu'na pek yakın olduğu için atmışlı yıllar ortasından itibaren iyicene hatırlıyorum, o sıralar henüz yeni yeni Avrupa'ya gitmeye başlamış öncü muhacirlerimizin sosyolojik yapısı biraz sonra yola çıkacak olan köylü ‘‘gurbetçiler’’den son derece farklıydı.

Kurum kapısında birinci başvuru kuyruğuna giren veya Köln plakalı ve elden düşme Vosvos direksiyonunda geldikleri ilk sıla izninde hafiften hava basan bu cevval insanlar kentli çehre taşıyorlardı. Toprak hantallığından uzaktılar.

Atölyeden, fabrikadan, tezgahtan geçmişlerdi ve vasıflı ya da yarı vasıflı iş gücünü temsil ediyorlardı. Tornacısı, frezecisi, mürettibi, terzisi vardı.

Dışarıdan gelen talep kısmen kalifiye unsurlara yöneldiğinden, birinci kuşak göçmenlerimiz o dönem mevcut Türk el emeğinin kaymak tabakasına dahildi.

Nitekim, bunların önemli bir bölümü ilk fırsatta öteye vınladılar. Kendi ayakları üzerinde durdular ve bulundukları ülkelerde sınıf atladılar.

Oysa, madenden inşaata kaba istihdam talebine cevap veren ve çoğu zaman da kaçak olarak giden daha sonraki ‘gurbetçi’ köylü kitle ilk akıma oranla çok daha zor uyum sağladı. Belki Münih'te bakkal dükkanı açacak ortalama tutturdu.

Konjonktür noktalanıp, muhacerat dondurulup, kepenkler indirildiğinde de Eski Kıta'dan en önce onların ayağı kesildi. En önce onlar kapı önüne konuldu.

Hem Türkiye'den Avrupa'ya olan göç nihayete erdi, hem de köylü ve vasıfsız ‘gurbetçiler’ bu Avrupa'daki işsizler ordusuna yığınsal nefer yazıldı.

* * *

DÜNKÜ ‘European’ dergisinin yayınladığı dosyada okudum, AB ülkelerindeki işsizlik oranının yüzde on beş gibi çok üst düzeylerde seyretmesine rağmen aslında bugün bile aynı ülkelerde büyük istihdam açığı var.

Yaşlı Kıta'nın daha da yaşlanmasına paralel olarak söz konusu açık 2015 yılından itibaren zirveye vuracak ve Avrupa mutlaka yeni göçmen talep edecek.

Lakin bu defaki talep köylü ‘gurbetçileri’ hiç mi hiç kapsamayacak.

Çünkü, üretim dokusunun radikal biçimde dönüşümümden dolayı yukarıdaki açık en önce ‘bilitişim toplumu’ uzmanlarını kapsıyor.

Bilgisayar programcısı veya medya operatörü müsünüz, Hollanda'da, İrlanda'da, Almanya'da, Fransa'da işiniz derhal hazır. Kapanın elinde kalıyorsunuz.

Philips'in, Aerospace'nin, Telefonica'nın, Siemens'in ‘kelle avcıları’ sizi daha üniversite anfisinde tavlıyor. Bu devasa firmalar lise sınıflarında fen dersi zorunluluğu kaldırıldığı için kendi hükümetlerine ateş püskürüyor.

Dolayısıyla, Hint'tan, Çin'den, Patagonya'dan adam ayartmaya çalışıyor.

Ama istihdam açığı bununla sınırlı değil. Avrupa, biraz atmışlı yıllardaki şehirli ve ilk kuşak göçmenlerimizin vasıflarıyla donanmış bir işgücü istiyor.

Mevcut işsizlerin bir bölümü teorik diploma sahibi olduklarından, Batı el emeği piyasası torna ustası, terzi kalfası, pastane fırıncısı talep ediyor.

Özetle, bilim toplumuna üst, sanayi toplumuna ise orta düzey insan arıyor. Fakat vasıfsızlar zaten ibadullah, köylü ‘gurbetçi’ye ihtiyaç duymuyor.

* * *

KESİN, Avrupa açığı kapatmak için önce AB adayı eski Doğu Bloku ülkelerine yönelecek. Lakin bunların potansiyeli nüfus ve yaş skalası itibariyle sınırlı.

Dolayısıyla, Türkiye tekrar talihli konuma geçiyor. Ancak bu defa hantal köylülerin ‘gurbete çıkmak’ şansı yok. Zira böyle bir talep zerre kadar yok.

Bu yüzden bilgi üniversitesi, iletişim fakültesi, teknik okul, kalfa kursu ve lisan enstitüsü, ülkemizin hem kendi ihtiyacını karşılayacak, hem de kol ve beyin gücü ihraç edebilecek altyapıyı büyük bir hızla oluşturması gerekiyor.

Artık asla ‘gurbetçi’ olamayacak köylü kitleleri vasıflı kılmanın ve onları torna ustası olarak Batı'ya göndermenin tek yöntemi burada odaklaşıyor.

‘Gurbetçi’ defteri kapandı, şimdi evrensel Türkleri üretmek dayatıyor.













Yazarın Tüm Yazıları