Ertuğrul Özkök: Gazeteciler Cemiyeti'ni kutluyorum

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

ANADOLU Ajansı'nın içimi açan haberi önüme düştüğünde, siyasi haberlerin karanlık labirentlerinde dolaşıyordum. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti bu yılki ‘‘Basın Özgürlüğü Ödülünü’’, Hacettepe Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. İoanna Kuçuradi'ye vermiş.

Böylece basın ödülü ilk defa bir felsefeciye gidiyor.

SESSİZ PROFESÖR

Bu ödülü veren cemiyeti ve seçiciler kurulunu kutluyorum.

Prof. Kuçuradi gerçekten bu ödülü, hatta daha birçok ödülü hak etmiş bir öğretim üyesidir.

Mütevazı kişiliği nedeniyle yıllar boyu hep gölgede kalarak cesur girişimlere imza atmıştır.

Bu haber beni alıp gerilere, 1970'li yıllara ve 1980'lerin başlarına götürdü.

O yıllarda Hacettepe Üniversitesi Sosyal ve İdari Bilimler Fakültesi'nde öğretim üyesiydim.

Prof. Kuçuradi'yi o yıllarda tanıdım.

Beyazlaşmış saçları, mavi gözleri ve Fransızların ‘‘pale’’ dedikleri türden beyaz yüzü ile hemen dikkatimi çekmişti.

Hálá anlamını tam olarak çıkaramadığım bir bakışı vardı.

Muzip miydi, yoksa başka bir şeyler mi anlatmak istiyordu bilemiyorum.

Felsefe Bölümü Başkanı'ydı.

Müthiş bir kadrosu vardı.

Bilge Karasu, Oruç ve Zeynep Aruoba, Füsun Akatlı bu bölümde çalışıyordu.

Hemen hepsi çeşitli dergilerde yazı yazıyorlardı.

Çalıştığım İşletme Bölümü'nün hemen üst katındaki bu bölüm, doğal olarak benim cazibe merkezimdi.

Ekonominin sıkıntılı günleriydi.

Yakıt sıkıntısı vardı.

Kaloriferler yanmadığı için, nöbet sistemi uyguluyorduk.

TENHA İNSANLAR

Terör bütün Türkiye gibi bizim kampusumuzu da kasıp kavuruyordu.

Terör, çok sevdiğimiz arkadaşımız Doç. Bedrettin Cömert'i o yıllarda bizden almıştı.

İoanna Kuçuradi, işte o karanlık günlerde bile insan hakları için çalışıyordu.

Çünkü içindeki insan, kendi cüssesinden çok daha büyüktü.

Bilge Karasu'nun kanser pençesindeki acı günlerinde yanında hep o vardı.

Kendi hastası olarak evinde bakıyordu.

Her ikisi de bir zamanların mozaik Türkiye'sinin Ankara'da kalmış tek tük güzelliklerindendi.

Beni felsefeye o soktu.

Türkiye Felsefe Kurumu'nun üyesi yaptı. O üyeliği hálá şerefle taşıyorum.

DEVLETE FELSEFE

12 Eylül'ün durgun günlerinde kendimizi felsefeye verdik.

Bulgaristan'ın Varna şehrindeki dünya felsefe toplantısına hep birlikte gittik.

İoanna Kuçuradi hakkında hep şunu düşünürüm.

Bu kadar tenhalıkta, yalnız başına yaşayan bir insanın iç dünyası nasıl olup da bu kadar kalabalık olabilir?

Evet, onun iç zenginliğinde, hepimiz tarafından meskun edilmiş ruhunda hep bu açıklanması güç çelişkiyi okudum.

Prof. Kuçuradi son yıllarda müthiş bir çabaya girişti.

Türk Devleti'ne, bazılarının ‘‘derin’’ dediği bu devlete insan hakları kavramını anlatmaya çalıştı.

Onlarca, yirmilerce toplantı yaptı.

Devletin ilk insan hakları kurulunda görev aldı.

Bazılarının yaptığı yanlışa düşmeden, marjinal bir anlam vermeden, sadece bazı siyasi kişilere ve örgütlere değil, herkese teşmil ederek insan hakları kavramını gerçek ve üstün yerine oturtmaya çalıştı.

En önemlisi de, bütün bunları kendine hiç paye vermeden, kendi kariyeri için kullanmadan yaptı.

O hep, geri planın, sessiz ve sakin insanı olarak kaldı.

Onu, gelen her yabancı heyetin tantanalı şekilde görüştüğü sözde insan hakları derneklerinin fotoğrafında görmediniz.

Ama demek ki onu gerçek yerinde, gerçek fotoğrafında görebilenler varmış.

O nedenle, Gazeteciler Cemiyeti seçici kurul üyelerini içten kutluyorum.

Verdikleri bu ödülü, ülkemizde insan hakları kavramını, siyasi özürlü olmaktan, marjinal esaretten kurtaracak bir işaret olarak görüyorum.

UTANGAÇ KAHRAMANLAR

Toplumlar, sadece ortadaki şovmenleri değil, perde arkasındaki gerçek kahramanları bulup çıkarabildikleri zaman büyüyorlar.

Bu çok önemli.

Çünkü çoğu kez gerçek kahramanlar çok utangaçtır.

Birilerinin onları bulup çıkarması gerekir.

Yazarın Tüm Yazıları