Ergenekon’un faydaları

BİR yanıyla elbette adli bir konudan söz ediyoruz; savcı delilleri toplamış, suç olduğuna kanaat getirmiş, davasını açmış.

Ama bir başka yanıyla siyasi bir konudan da söz ediyoruz; çünkü hem isnat edilen suçların tamamı savcının iddiasına göre siyasi bir amaçla işlenmiş veya planlanmış hem de bu davanın etrafında iktidarla muhalefet arasında güçlü bir siyasi tartışma var.
Konu mahkeme tarafından görüldüğü ve henüz kesin bir hüküm tesis edilmediği için burada davaların içeriğine girip savcı veya avukat gibi yorum yapmak doğru olmaz.
Ancak yine de, bir durum tesbiti olarak, bu davanın, daha soruşturmasının başladığı zamandan beri, belki de Cumhuriyet tarihinin en çok tartışılmış, en çok eleştirilmiş veya desteklenmiş, hakkında en çok yazı yazılmış davası olduğunu söylemem gerek.
İşte bu canlı tartışma, hatta kavga ortamı sayesinde, Türk milletinin tamamı hakkında değilse de, her zaman sesi çok çıkan bir aydın kesimi hakkında bazı gözlemler yapabiliyoruz.
Bu aydın kesim, içerikten önce biçimle ilgilenen, bir tezi tartışmak yerine onu kimin savunduğuna bakıp kendine pozisyon alan, taraftarlığını akıl ve bilgi süzgeci içinde değil düpedüz takım taraftarlığı gibi yaşayan bir kesimmiş. Ergenekon sayesinde bunu gördük.
Ergenekon’un ilk faydası bu oldu. Aydın kesimin önemli bölümünün çok da derin olmadığını anlamak yani.
Bu davanın sosyal siyasal hayatımıza bir başka faydası, solcu, sosyalist, marksist, komünist diye bildiğimiz bazı kişi ve kuruluşların düpedüz Kemalist olduklarını öğrenmemiz oldu. Kemalist olmak kötü olduğu için söylemiyorum bunu, isteyen kendisini elbette Kemalist olarak tanımlayabilir ama daha evrensel bir ideolojiyi savunduğunu söylemek niye, partinin adını ‘İşçi Partisi’ koymak niye...
Yine Ergenekon’un sosyal-siyasal hayatımıza bir başka faydası, ‘liberal’ diye bildiğimiz, kendilerine bu sıfatı uygun gören aydınlarımızın önemli bir bölümünün liberal falan değil düpedüz radikal olduklarını öğrenmemiz oldu. O ismi daha önce Vural Savaş kullanmamış olsa onlara neredeyse ‘Militan Demokrat’ diyeceğim, veya ‘Devrimci Demokrat.’ Veya ‘Jakoben Liberal.’
Hatırlatmama bile gerek yok, demokratın militanı veya devrimcisi olmaz ve liberaller Jakobenlerin tersine devrime değil evrime inanan insanlardır.
Buna fayda denir mi bilmiyorum, Ergenekon sayesinde cennet vatanımızda ‘devlet zulmü’ görmeyen herhangi bir sosyal kesim de kalmamış oldu.
Ve Ergenekon’un bugünlük aklıma gelen son faydası, düne kadar bu konuları gündeme getirenleri bölücülükle, komünistlikle, toplum düşmanlığıyla suçlayan, çünkü henüz ‘devlet zulmü’ ile tanışmamış kesimlere de insan haklarının ve özel olarak da adil yargılanma hakkının ne kadar önemli bir şey olduğunu öğretmesi oldu.
Umarım bütün bu saydığım ‘Ergenekon dersleri’nden faydalı sonuçlar çıkarırız; intikamcılık yerine barış içinde bir arada yaşamanın ortak koşullarını yaratmamıza bu dersler yardımcı olur.

Ergenekon’un esas faydaları

ŞİMDİ gelelim Ergenekon’un esas faydalarına. Bana göre bu faydalar teker teker ve ayrı yazılar halinde yazılmayı hak eden şeyler. O yüzden fırsat buldukça bu köşede bu faydalardan söz edeceğim.
Zaten dün bir tanesini yazdım bile, Ergenekon sayesinde savcılarımızın soruşturma kalitelerini tartışma fırsatı doğduğundan söz ettim. Bugün de, uzun zamandan beri tartışılan bir konuyu, şu tutuklu yargılama meselesini yazacağım.
Tutukluluk halinin cezanın kendisine dönüşmesi konusu uzun yıllardır tartışılan bir konuydu. Geçmişte böyle konular açıldığında hiçbir duyarlık göstermeyen kesimler, Ergenekon’da aynı şeyler olunca seslerini yükselttiler. Yükselttiler ama değişen de fazla bir şey olmadı. Yine de konunun artık daha geniş kesimlerce tartışılır olması çok faydalı elbette.
Burada tutukluluk süreleri en önemli konu olmakla birlikte tek konu değil. Esas mesele, yine Ergenekon’da yaşandığı gibi, soruşturma ve kovuşturma sürelerinin uzunluğu. Bazı şüpheliler, soruşturma süresi çok uzun olduğu için, aslında hangi delillerle suçlandıklarını bile bilmeden çok ama çok uzun süreler tutuklu kaldılar. Kalabalık davaların sorunu bu: Şimdi mahkeme başladı, yani, kovuşturma aşamasına geçildi ama bu uzun süredir tutuklu kalan kişilerin pek çoğu daha savunma bile yapamadı. Bu sefer de mahkemeler uzuyor. Yani yaşanan haksızlıklar katlanarak sürüyor.
Türkiye’nin tutukluluğu sahiden istisnai bir hal kılacak bir düzenlemeye şiddetle ihtiyacı var.
Soruşturma süreleri konusu ise daha geniş tartışılmaya muhtaç bir konu.

Asker kendi işine baksın!

GENELKURMAY Başkanlığı dün gereksiz bir açıklama yaptı. Gereksiz, çünkü ne bir anlamı var bu açıklamanın ne de içerdiği örtülü tehdit bir işe yarar.
Olmaz öyle şey ya, yine de bir an için hayal edin, Meclis’in kahir çoğunluğu Türkçeyi yegane resmi dil olmaktan çıkarmış, bunun için referanduma da gidilmiş çoğunluk ‘Evet’ demiş, asker ne yapacak? Kendi halkının açık tercihine rağmen darbe mi yapacak?
Haa Güneydoğu’da tabelalar çift dilli olmuş, bunun Anayasada yazılı üniter devlet ilkesiyle ilgisi ne? Veya okullarda aynen İngilizce, Almanca, Fransızca dilinde eğitim verildiği gibi Kürt dilinde de eğitim verilmeye başlanmış, bunun üniter devlet ilkesiyle ilgisi ne?
Bu konular siyasi tartışmalardır, siyasi partiler konuşurlar, belki bir yere varırlar belki varmazlar.
Genelkurmay bir siyasi parti değildir, bu tartışmalar içinde siyasi tercih bildiremez.
Yazarın Tüm Yazıları