En eski hemşehrim

YİNE amblem, logo tartışması derken Ankara Kedisi gürültüye gidiyordu ki, AOÇ sahip çıktı.

Kanımca çok yerinde bir uygulama. Ankara Kedisi’nin neslinin sadece yalıtılmış ortamlara değil, Ankaralı’ya emanet edilmesiyle kurtulabileceğini düşünüyorum.
Çünkü orada sahiplenme var.
Ankara Kedisi meselesi, yıllar önce arkadaşım Levent Seğmen’in yaptığı haberi getirdi aklıma, gülümsedim.
“Ankara’nın nesi meşhur?” diye sorsak. Yanıtların çoğu, “Kedisi, keçisi, tavşanı...” olacaktır.
Oysa tarihsel olarak böyle değilmiş. Ankara’nın asıl maymunu meşhurmuş.
Ötesi tekmiş dünyada. Ankarapithecus. Yani Ankara Maymunu.
Üstelik literatürde de, Ancyra ya da Angora ismiyle değil, doğrudan Ankara olarak yer alıyor.

O dönem müzedeki uzun bilgi yazısında, çok anlamlı bir satır geliyor aklıma.
Da Vinci şifresine ulaşmış gibi oluyorum.
Bilimsel açıklamadaki cümle aynen şöyle:
Morfolojik olarak karma özellikler göstermektedir. Ve farklı bir evrim çizgisine oturmaktadır...
Karma ve farklı... Eşi benzeri yok.
Ankara Maymunu’nun yüz iskeletine bakıyorum uzun uzun.
Hınzırca evrim teorilerini düşünüyorum.

Artık bana “Ankara’nın nesi meşhur” diye sorarlarsa. “Maymunu” diyeceğim mutlulukla. Ve Ankara’nın bozkır değil orman olduğu dönemleri anlatacağım.
Ankara’nın Afrikasındaki Ankarapithecus’ları.
Bir tür soyağacından bahseder gibi.
Barış Manço “Arkadaşım Eşek” diyerek, bir tabuyu yıkmıştı.
Bir küfrün altını oymuştu.
Bakıyorum yeniden pithecus’un fotoğrafına.
Hemşehrim maymun...
Yazarın Tüm Yazıları