Emin Çölaşan: Bölügiray'ın mektubu (2)

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

DÜNKÜ yazımda size emekli Korgeneral Nevzat Bölügiray'dan aldığım mektubun bir bölümünü aktarmıştım.

Bölügiray Paşa 12 Eylül öncesi anarşi ve terör döneminde, olayların en yoğun biçimde yaşandığı Adana'da Sıkıyönetim Komutanı olarak görev yapıyordu.

O günleri anlatan ve bir solukta okunan muhteşem kitapların yazarıdır. O kitaplardan burada sık sık söz etmiştim.

Nevzat Bölügiray daha sonra, 12 Eylül döneminde Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı olarak görev yaptı.

Türkiye'nin terörle ilgili bütün açık ve gizli dosyaları, alınması gereken kararlar, bu doğrultuda hazırlanan en önemli belge ve raporlar onun önünden geçti.

Dolayısıyla, anarşi ve terör konularında en büyük uzmanlardan biridir.

Bugün size Bölügiray'ın mektubunun ikinci bölümünü iletiyorum.

Bu bölümde cezaevleri konusunu irdeliyor ve bu konuda yıllardan beri sergilenen vurdumduymazlığı sergiliyor.

Hep birlikte okuyalım.

***

‘‘Haftalardan beri cezaevlerinde yaşanan olayları ve son durumu gördükçe, 20 yıl önce yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçiyor.

İçimin nasıl daraldığını, yüreğimin nasıl sıkıldığını ve bunaldığını anlatamam.

Çünkü bugün yaşananları 20 yıl önce de aynen yaşamıştım. Bu duygularla içimi size döküyorum.

İlgili bakanın (Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk) bazı cezaevlerine devletin 9 yıldan bu yana egemen olamadığını açıklamasına ve medyanın da bu görüşe katıldığına üzülerek tanık oldum.

Üzüldüm, çünkü anarşi ve terörün tırmanmaya başladığı 1978 yılından günümüze kadar tam 22 yıl geçti. Bu süre içerisinde devlet bazı cezaevlerine egemen olamadı. Nedenini kısaca açıklamak istiyorum.

1978-1980 yıllarında Sıkıyönetim Komutanları, Ecevit ve Demirel hükümetlerine, bazı cezaevlerinin kurtarılmış bölge durumunda olduğunu ve bu durumun terörün tırmanmasında önemli bir etken oluşturduğunu, bir an önce ciddi önlemler alınması gerektiğini defalarca anlatmışlardır. Ama hiçbir önlem alınmamış, ya da alınamamıştır.

1981-1983 yıllarında Genelkurmay Sıkıyönetim Koordinasyon Başkanı olarak benim koordinatörlüğümde Adalet, İçişleri ve diğer bakanlıkların ilgili genel müdürlerinden oluşan bir çalışma kurulu kuruldu. İki buçuk yıl boyunca cezaevlerinin düzeltilmesi konusunda geniş bir çalışma yapıldı.

Büyük Batılı ülkelerdeki askeri ataşelerimizden, oralardaki cezaevlerine ait bilgi ve belgeler getirtildi ve onlardan da yararlanıldı.

Sonuçta, kaçmayı, topluca terör eğitimi yapılmasını ve içerideki dayanışmayı önleyecek, güvenli oda sistemine geçişi, içeridekilerin insanca yaşamı için gerekli sosyal koşulları, kişilerin orada bir beceri sahibi olmasını sağlayacak, onları topluma yeniden kazandırma çarelerini içeren geniş kapsamlı bir reform paketi hazırlandı.

Bu paket askeri hükümete gönderildi.

O dönemde cezaevlerine şiddet ve baskıyla egemen olunmuştur. Ama ne yazık ki, buraların ıslahı yönünde önemli hiçbir adım atılmamıştır. Bu dosya herhalde Özal hükümetine ve Adalet Bakanlığı'na iletilmiştir.

1983'ten günümüze kadar bu yönde birçok çalışmaların bürokratlar tarafından hükümetlere sunulduğuna ve gereken uyarıların yapıldığına hiç kuşkum yok.

Ama yine de, dişe dokunur hiçbir önlem alınmadı.

Bunun en çarpıcı kanıtı ise 1983 sonrasındaki yıllarda onlarca metre tüneller kazıldığına, içeride infazların yapıldığına, çeşitli silah ve suç aletlerinin ele geçtiğine ilişkin olarak gazetelerde çıkan haberlerdir.

Böylece, devletin cezaevlerine 1991 öncesinde de egemen olamadığı gözden kaçmaktadır.

İşin özeti şudur:

1978'den günümüze kadar birçok konuda olduğu gibi, cezaevleri reformu konusunda da devlet çalıştırılmamış ve bugünkü aciz duruma düşürülmüştür.

Nedeni ise devleti çalıştıracak olan gelmiş geçmiş tüm Meclis ve hükümetlerin bu konuda duyarsız kalmış olmalarıdır.

Son cezaevleri operasyonlarında akan kanda ve tahrip olan milli servette onların da payı büyüktür.

Dilerim bundan sonra devlet sorumluluğunun gereği yapılır ve bir daha böylesine skandallar ve acı olaylar yaşanmaz.’’

***

Bölügiray Paşa bu işlerin içinde yaşamış en yetkili kişilerden biri. Yazdıkları, bir ibret belgesi.

Gerçekleri bugüne kadar anlamayan siyasetçi ve bürokrat takımı, acaba bundan sonra anlayacak mı?

Hükümetler durumu görecek mi?

Gereken adımlar hiç değilse bundan sonra atılacak mı?

Hiç sanmıyorum. Bu yaşadıklarımız bir süre sonra unutulur ve her şey, eski hamam eski tas devam edip eder.

İnşallah ben yanılırım ve özür dilemek zorunda kalırım.

Yazarın Tüm Yazıları