Eduardo’nun ruh pansumanı

ANKARA’daki arkadaşımızdan gelen mektuptan (elektronik postadan önceki çağlardan bahsediyorum, o zaman mektup geliyordu) çıkan şiir, dönemin öğrenci evi dekorasyonunun değişmez parçalarından “hasır pano”ya asılmıştı.

Haberin Devamı

Bir düelloda 26 yaşında ölen Lermontov’un “Düşünce” adlı şiiri şöyle başlıyordu:
“Kaygıyla bakıyorum bizim kuşağa!
Geleceği ya boş ya karanlık görünüyor...”
Elimizi aklımıza, fikrimize, vicdanımıza koyup ülkemize ve yaşadığımız çağa bakınca “kaygı” duyan, “Koşarak uzaklaşmak istiyorum oralardan buralardan” diye yaşayan bir grup arkadaş için durum pek değişmedi, sadece yeni rehberler aradık o günden sonra.
*
Bu rehberlere (ki sağ olsunlar sayıları az değildir) Eduardo Galeano’nun eklenmesi çok vakit almadı.
Dikta sürgünü bu Uruguaylı gazeteci-yazarın cümleleri ruh ve vicdan pansumanı yaptı yıllarca.
Şimdi, şu içinde deli gömleği giydirilmiş gibi sıkılarak dönüp durduğumuz gündeme kaygıyla bakarken de imdada yetişti Eduardo Abi...
“Ve Günler Yürümeye Başladı” adlı yeni kitabı, bir yılın her gününe düşülmüş notların derlemesi.
Kitap adını Mayalara göre “Yaradılış”tan alıyor:
“Ve günler yürümeye başladı.
Ve onlar, yani günler, bizi yaptı. Ve bu şekilde doğduk biz, yani günlerin çocukları, sorgulayıcılar, yaşamı arayanlar.”
*
Eduardo Galeano, dünyanın bir yılında tarihe, kahramanlara, alçaklara, inançlara, kör inanışlara, kabul edilmiş saçmalıklara, boyun eğilmiş/dayatılmış “gerçek”lere su gibi berrak bir pencereden bakıyor.
Kitabın sayfaları ruhun kaygılı vicdan duvarlarına çarparak devriliyor.
Medeniyet maskesinin ardında yapılan haksızlıklar, zulümler, sömürüler, göz yumulan kötülükleri bir yıla yayarak okurken hiçbir haksızlığın bir ülkeye, bir sisteme, bir döneme, bir inanışa, bir siyasete özgü olmadığını görüyoruz.
Ancak Eduardo Galeano okuyucusunu “Bu ne umutsuz bir dünya!” noktasında bırakıp çekip giden bir yazar değil. Arada bir yerde mutlaka onuru, gerçek kahramanlığı ve umut ışığını gösteriyor.
*
Sert konuşmayı, efelenmeyi, böbürlenmeyi, diyalogsuzluğu korkuyla karışık bir hayranlıkla izlemeye alıştığımız, bir marifet sandığımız çağda gerçek bir hikâyeyle yardıma koşuyor, bakmaya zahmet etmediğimiz bir yeri işaret ediyor.
“Onlar dinlemesini bildiler” başlıklı bölümde olduğu gibi:
*
“Karl ve Gudrun Lenkersdorf, Almanya’da doğdular ve yaşadılar.
1973 yılında, bu ünlü profesörler Meksika’ya gittiler ve Maya dünyasına, bir Tojolabal kabilesine kendilerini takdim edip şöyle dediler:
- Öğrenmeye geldik.
Yerliler sustu.
Kısa bir süre sonra, içlerinden biri sessizliğin sebebini açıkladı:
- Biri bize bunu ilk kez söylüyor.
Ve Gudrun’la Karl yıllarca orada kalıp öğrendiler. Maya dilinde özneyle nesneyi ayıran bir hiyerarşi olmadığını öğrendiler çünkü ‘Ben beni içen suyu içiyorum’ ve ‘Ben baktığım her şey tarafından bakılıyorum’; ve şöyle selamlaşmayı öğrendiler:
- Ben diğer bir senim.
- Sen diğer bir bensin.”

Haberin Devamı

(Eduardo Galeano, “Ve Günler Yürümeye Başladı”, Çeviri: Süleyman Doğru, Sel Yayıncılık, 2012.)

Yazarın Tüm Yazıları