Edebiyatın her türünü zirveye taşıdı

HULKİ AKTUNÇ da aramızdan ayrıldı, ölümsüz edebiyatçıların ülkesine göçtü.

Haberin Devamı

Onun için en önemli öğe dildi.  
Diyeceksiniz ki bütün yazarlar, şairler için geçerli bir kural değil mi?
Elbette haklısınız ama o eski metinlerden bugüne kadar, kaynakları tarar, ondan çıkan kelimeleri canlandırır, edebiyatın kullanımına sunardı.
Okuduklarının etkisinde kalmakla, onu okuyup özümseme, yeniden yaratma arasında büyük fark vardı, Hulki Aktunç, o farkın sırrını bilenlerdendi.
Dünyaya, türlere geniş açıdan bakar, dil araştırmalarının sonucunda da genel dile özel bir lezzet katardı.
Ondan birçok kelimeyi ilk defa duyarsınız, yeni kelimeler öğrenirsiniz ama şiirin içinde öylesine eritir ki, bir kutsal metin gibi mealen de olsa tadını çıkarırsınız.
Zamana tutsak olmayan şairlerin şiirleri beni daha çok mu etkiler?
Kesin bir yanıt veremem ama Hulki Aktunç için bu gerekçeyi ileri sürebilirim.
Toplu Şiirler’in adı Firak.
Osmanlıca merakından kaynaklanmaz bu ama, bazı kelimeleri de unutmamamızı ister.
Uyarlık şiirindeki bir dize, sanki yalnız poetikasını değil, edebiyat anlayışını da kapsayan genişliktedir:
“Bir ahit de ben yazayım demiştim, güncel bir ahit”

* * *

Rıza Kıraç’ın söyleşi kitabı, Yoldaşım 40 Yıl / Hulki Aktunç onun edebiyatı nasıl dokuduğunu, kendini nasıl yarattığını, bunun içindeki farklı öğeleri nasıl kardığını aktarıyor bize.
Dile verdiği özel önemin göstergesi olan cümlelerden biri bu kitapta yer alıyor.
12 Eylül darbesini birçok açıdan eleştirirsiniz ama o, dil açısından eleştiriyor. Askeri yönetimin bazı kelimeleri yasaklamasından yakınıyor.
Çünkü dil dokunulmazdır onun için.
Bu yasaklama için yaptığı tanımı da yazayım: “Alaturka faşizm”.
Kıraç’ın hazırladığı kitapta bakın neler diyor, dil meselesi için:
“Romanlarımda, öykülerimde, şiirlerimde dil benim en önemli malzemem olduğu için, geçmişimizdeki dil hazinelerini çocukluğumdan beri yuttuğum, değerlendirmeye çalıştığım için, yazdıklarımı, öykülerimi bu çabaların belirlememesi imkânsız. Yazı dilimi de, biçemimi de elbet. İş ki dil ve anlatım geleneklerini dingin ve edilgin biçimde değil devingen ve etkin yaklaşımlarla değerlendirelim... Onlara teslim olmayalım, onları geliştirmeye çabalayalım.

* * *

EDEBİYAT okurlarına bu kısacık yazıda, Hulki Aktunç’un öyküleri, romanı, şiiri üzerine bilgi vermem gereksiz olur. Ancak iki kitabından mutlaka söz etmeli.
Biri Erotologya, diğeri de Büyük Argo Sözlüğü (Tanıklarıyla).

Ertologya’yı yazmak zordur, bildiklerinizi öyle bir kılıkta yazacaksınız ki bayağılığa düşmeden, ama konu gereği üslubunu da ihmal etmeden.
Böyle bir kitabın içine, ince bir ironi katılmadan olur mu? Biraz dalga geçeceksiniz, biraz sarakaya alacaksınız, o zaman bu çalışmanın ciddiyetini daha iyi kavrarsanız.
Büyük Argo Sözlüğü için Andreas Tietze ne demiş?
“Aktunç, bugün mevcut olan en büyük ve en iyi argo sözlüğünü ortaya koydu, açıklamalarındaki itina ve kaynaklardan verdiği misaller çok değerlidir.”

* * *

YAZAR ölümlerinin ne yazık ki tek üzüntüyü alan tarafı, eserlerini yeniden okumaların da başlangıcıdır. Onu yeniden okuyun, edebiyatın ince beğenisinde hangi yerlere uzandığını öğrenin.
Onu bir şiiriyle uğurluyorum.
Yazdıklarında ve anılarında yaşayacak.

KANATLARI ALIŞIR

Güvercinler kumrular annemi soruyor
Pencere pervazlarında küçük yumurtalar
Sonra yakın bir komşuda bir ev düğünü
Gelin güvercinlerle uçan kara damatlar

Haberin Devamı

Annem Abdullah Yüce veremmiş diye ağlıyor
Gözyaşları günlük bir törenden ayrıntılar
Babam ki damatlığını ölene dek saklamıştır
Ah yağmurlar mevsimi ah o alışkın kanatlar

 

 

Yazarın Tüm Yazıları