Disney köyünde bıyıklı bir Cim bom

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Bu ülkede altı yılım geçti. Nedense futbolla Fransa'yı, hele hele Paris'i hiç yan yana getiremedim. Dünya Kupası'na rağmen, hâlâ getiremiyorum.

O yüzden Champs-Elysee'nin ortasında, elinde Fransız Bayrağı ile çığlıklar atan genç çocuklar, kafamdaki Fransa fotoğrafına hiç girmiyor.

* * *

Oysa futbol, Fransa'nın kılcal damarlarına kadar girmiş.

Hatta hiç giremeyeceği kapıları bile kırmış.

Mesela Paris yakınındaki Avrupa Disneyland'ının girişi bile futbolun işgalinde.

Köyün girişine, Magnum Fotoğraf Ajansı'nın, dünyanın çeşitli ülkelerinde çektiği çok ilginç futbol fotoğraflarını koymuşlar.

Mesela Brezilya'da, futbol oynayan rahiplerin fotoğrafını çekmişler.

Fotoğrafın ön tarafında, uzun cüppesi ile şut atan bir rahip görünüyor.

Arkada iki başka rahip onu izliyor.

Yan tarafta ise kilisenin duvarı ve üzerindeki haç var.

Futbol ve din, sadece Hıristiyan dünyası ile sınırlı kalmamış.

Bir fotoğraf da İran'a ayrılmış.

O karede de bir başka kontrast yakalanmış.

Tahran sokaklarında futbol oynayan, kapkara çarşaflar içindeki genç kızlar görünüyor.

Disney köyünde İslamı temsil eden bir başka fotoğraf da Fas'a ait.

O fotoğrafta ise top oynayan insanlar yok. Taraftarlar var.

Dua eden Faslı taraftarlar.

* * *

Dev panolar arasında dolaşarak Türkiye'yi arıyorum.

Ve sonunda buluyorum.

Türkiye'ye ait fotoğraf, Ali Sami Yen'de çekilmiş.

Fotoğrafta, Galatasaray taraftarları görülüyor.

Üstlerinde ise kıpkırmızı bir tavan.

Ve üzerinde dev bir Galatasaray yazısı...

Fotoğrafta ne kara cüppeli bir rahip var, ne de kara çarşaflı bir kız.

Ne dua eden bir taraftar, ne de üzerinde ay yıldızlı forması ile bir futbolcu...

Öyleyse bu fotoğrafta Türkiye'yi temsil eden sembol ne?..

Fotoğrafın en görünen yerinde, yani ön planda bıyıklı bir adam duruyor.

Acaba Türkiye'yi temsil eden sembol bu mu?

Yani, yakamızı bırakmayan bu simsiyah bıyık mı?

Yakamızdan düşmeyen, bir türlü düşmeyen bu siyah kıllar mı?

* * *

Oysa daha geçenlerde Türk erkeklerinin giderek bıyıklarını kesmeye başladığını gösteren bir istatistik görmüştüm.

Hatta yabancı ajanslar da bu haberle çok ilgilenip bültenlerine almışlardı.

Ama demek ki biz bıyıklarımızı kessek bile, fotoğraflarımız bıyıklı kalıyor.

Hınzır, önyargılı, hergele bir el, duvardaki fotoğraflarımıza hemen o bıyığı ekleyiveriyor.

Biz bıraksak da bıyık bizi bırakmıyor.

Hem dudağımızın üstündeki, hem kafamızın içindeki o kara püskül, kader gibi yakamıza yapışmış.

Ne yapalım... Bununla yaşamayı öğreneceğiz. Daha kimlerle, nelerle birlikte yaşamayı öğrenmedik mi?

* * *

Allah'tan Disneyland'ın hayal dünyası beni bu bıyık meselesinden çabucak kurtarıyor.

Kendimi bir anda tavşan kardeşlerin içinde buluyorum.

Bugs Bunny, yani Disney dünyasındaki en büyük idolüm, gerçek kahramanım.

Dünyaya nanik yapan o muhteşem hergele, o kenar mahalle zıpırı, eline kolonyalı bir mendil alıp, burnumun altına yapışmış lekeyi silip temizliyor.

Ve birlikte inanılmaz bir hayal köyüne giriyoruz...

Birlikte, el ele...

* * *

Bütün bir gece boyunca, gerçek ve gerçekçilik denilen, güya iyi karakter, kötü bir ruh gibi içimden çıkıp gidiyor.

Kurtuluyorum.

Hürriyetime kavuşuyorum.

George Lucas'ın yıldızlar âlemine uçuyorum.

Hayal bana iyi geliyor.

Hayal etmek, gerçeklerin kötü ruhunu inkâr etmek, bana huzur veriyor.

* * *

Bu gece final maçını izliyorum.

Hayatımda ilk defa global bir finalde, ‘‘orada oluyorum.’’

Bugün pazar.

Bugün beni ilk defa hayaller âlemine çıkarıyorlar.

Bugün futbol, hayal, tavşan kardeş ve ben...

Bahtiyarım...













Yazarın Tüm Yazıları