Diktatörleşme hevesi artık saklanamıyor

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, tarihin gördüğü bütün ünlü demagoglar gibi temel bir varsayımdan hareket ediyor: Sesin yüksek çıkarsa, gerçeklerin işine gelen kısmını gösterir ve gerisini saklarsan, insanların çoğunluğu ayrıntılardan haberdar olmadığı için senin söylediklerine de inanırlar!

Haberin Devamı

Önceki gün “gelişmiş ülkelerin sistemi başkanlık” derken bundan hareket ediyordu. Araya da Osmanlı’yı sıkıştırarak! (Herkesin monarşi zannettiği Osmanlı rejimi meğerse Başkanlık sistemiymiş! Yersen tabii!)
Şöyle diyor: “ABD, Rusya ve Fransa dahil dünyada 100 ülke şu anda başkanlık sistemi yaşıyor!”
Evet, bu doğru ama gerçeğin küçük bir bölümü! Bugün dünyada demokrasiden uzak, diktatörler tarafından yönetilen ülkelerin tümünde de başkanlık sistemi uygulanıyor!
Öte yandan bütün gelişmiş Avrupa demokrasilerinde de parlamenter sistem var, demek ki gelişmenin tek koşulu da başkanlık sistemi değilmiş, bunu da söylemiyor. Japonya’yı da unutuyor, kim bilir belki onu da başkanlık sistemiyle yönetiliyor zannediyordur.
“Başkanlık sisteminde başkan kral değil, ama bazı cahiller başkanı kral olarak takdim edip yalan söylüyorlar” da diyor.
Bence bu cümlede doğru söylemeyen birileri (hadi bazı cahiller demeyelim) varsa onlar da kuşkusuz ki “Türk tipi başkanlık sistemi” diye bir şeyi, “dünyanın gelişmiş başkanlık sistemlerinden daha ileri” diye yutturmaya çalışanlardır.
Başbakan da biliyor olmalı ki sistemler tek başına bir şey ifade etmez. Başkanlık sistemi ile iyi yönetilen ülkeler de var, kötü yönetilenler de! Parlamenter sistem tabu değil, onu da iyi uygulayabilenler var, kötü uygulayanlar var, Türkiye’nin bir “kötü örnek” olduğu gibi.
Mesele şu: Bu sistemler tek başına bir demokrasinin garantisi değil, güçler ayrılığı diye bir temel konu da var.
Başbakan’ın rüyalarını süsleyen “Türk tipi başkanlık sistemi”ne yönelik eleştirilerin temeli şu:
Başkan’ın gücünü sınırlayıp, hesap verilebilir kılan, yürütmeyi denetleyen yapılar yok.
Sistem, güçler ayrılığına dayanmıyor. Yasama ve yargıyı, yürütme organının, yani bir tek kişinin, “Türk tipi başkanın” emrine sokuyor.
“Diktatörleşme eğilimi” dediğimiz şey bu!
Bu önerdiği sistem bir diktatör yaratır, karşı çıktığımız da bu.

Haberin Devamı

Tüzük değiştirmek daha kolaydı

ASLINA bakarsanız Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “Başkanlık sistemi, olmadı partili cumhurbaşkanlığı isterim” diye tutturmasının nedeni memleketi daha iyi yönetmek filan değil.
Kendi adamları, başta Burhan Kuzu Bey olmak üzere, şu anda Erdoğan’ın sahip olduğu yetkilerin Obama’da bile olmadığını söylemediler mi?
Başbakan’ın ısrarının arkasında iki neden var:
1– AKP tüzüğü gereği bir daha milletvekili adayı olmayacağını açıkladı, şimdi tükürdüğünü yalamak istemiyor.
2– “Kardeşim Abdullah” deyip Cumhurbaşkanı yaptığı kişinin makamını istiyor, çünkü ikinciliği içine sindiremiyor.
Bunun için de “başkanlık sistemi” diye tutturdu. O olmazsa “partili cumhurbaşkanı” olmak istiyor ki bugün sahip olduğu pozisyonu bir üst makama çıkarak koruyabilsin.
Yani bütün bu tartışmanın ardında bir kişisel ikbal kaygısı var.
Tamam, anlıyorum, bu genç yaşta Çankaya Köşkü’ne çıkıp “erken emekli” hayatını istemiyor.
Siyasi olarak gücünün zirvesindeyken siyaseti bırakıp inzivaya çekilmek de ona göre değil.
Aslında doğrusu AKP tüzüğünü değiştirmesiydi. Onu değiştirmek yerine bir koca ülkenin 90 yıllık sistemini değiştirmek peşinde.

Haberin Devamı

Nevruz–1 Mayıs: Tahterevalli oyunu

BUGÜN İstanbul’da sokağa çıkmak yasak!
Kelime anlamıyla değil tabii ama yerel yöneticilerimiz sokağa çıkmamamız için ellerinden geleni artlarına koymadılar.
Vapurlar, deniz otobüsleri yasak, metro kapalı.
Taksim, Beyoğlu civarına giderseniz yanınızda iki limon da bulundurun ki biber gazına karşı bir tedbiriniz olsun.
Dün Hürriyet internet sitesi alınan önlemleri “İstanbul’da OHAL” diye duyuruyordu.
Putin Rusya’sına dönüyoruz, iki kişinin bir araya gelmesi bile yasak.
Oysa geçen sene 1 Mayıs’ta herhangi bir olay olmamıştı ve hükümet de bununla övünüyordu.
Şimdi ne oldu da Taksim Meydanı’ndaki inşaat bahane ediliyor. O meydanın inşaat yapılmayan bölümünde işçilerin toplanmalarının kime ne zararı olabilir ki şehirde bir savaş havası estiriliyor?
Geçen sene Nevruz’da da aynı şeyi yapmaya kalktılar ve neler yaşandığını hatırlıyoruz.
Ya bu seneki Nevruz? Polis karışmayınca, yasakçılık yapmayınca olay mı çıktı?
Yoksa bu Nevruz ile 1 Mayıs arasında bir tahterevalli mi var?
Bir sene biri serbest, diğeri yasak! Öbür sene diğeri serbest, biri yasak!

Yazarın Tüm Yazıları