‘Devlet ayağa kalk!’

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Susurluk davasını otomobilde radyodan dinledim. Radyoyu benden daha dikkatle dinleyen biri daha vardı ve bu, arabayı kullanan sürücüydü.

Meral Çatlı'nın söyledikleri onda öyle bir bomba etkisi yaptı ki, bir ara gayri ihtiyari direksiyonu bırakır gibi oldu ve araba aniden yalpaladı.

Sürücü can havliyle direksiyonu yakalayıp toparladı ve dikiz aynasından göz göze geldik. Benden bakışlarıyla özür diledikten sonra, ‘‘Kulaklarıma inanamadım’’ dedi.

Ben bütün bu süreç sırasında soğukkanlılığımı bozmamıştım, çünkü Meral Çatlı'nın söylediklerinin hiçbiri benim için sürpriz değildi.

Susurluk olayı işte buydu: Çeteleri bizzat bürokratik devlet kurmuş, yönetmiş, tüm emirleri vermiş ve sonra olayların suçunu kendi yarattığı bir avuç adama yüklemek istemişti.

Meral Çatlı, kadın başıyla işte bunu söylüyordu.

* * *

Bu düzen ve devletin artık kokuştuğunu defalarca yazıp çizdik. Ancak bu gerçek, ben ve benim gibi birkaç kalemin yazmasıyla ortaya çıkmıyordu.

Biz bunları yazdıkça karşımızdakiler hemen isyan ediyor ve bizi akıl almaz ithamlarla suçluyorlardı. Bu gerçek bir tek şekilde ortaya çıkabilirdi; eğer otoyolda saatte 140 kilometre süratle giden bir şoför duyduklarına inanamayıp, ellerini iki yana açmak için gayri ihtiyari direksiyonu bırakıyorsa, halk meseleyi anlamış demektir.

Bundan böyle Susurluk olayını örtmek hiçbir şekilde mümkün olamazdı.

Mümkün olamazdı, çünkü artık herkes balığın baştan koktuğunu biliyor ve bürokratik devlet eliyle yaratılan tahtakurularının asıl suçlular olmadığını görüyordu.

Devlet kendi kendini soruşturmalı, kendi kendini yargılamalıydı. İşte ancak o zaman çağdaş uygarlık düzeyine ulaşmak amacıyla kurulan bu devlet, amacına uygun bir öz ve biçime dönüşecek, ‘‘demokratik devlet’’ haline gelecekti. Aksi halde, çürüme ve kokuşma artarak sürecek ve maalesef batıp gidecekti.

Önemli olan, suçların üzerindeki karanlık perdenin kaldırılmasıydı.

* * *

Demek ki, uzun yıllar öncesinde işlenen bir dolu tek ve seri cinayet yukarıdan verilen emirlerle ve yukarıdan örgütlenen çeteler aracılığıyla işlenmiş.

Demek ki, yozlaşmış düzenindeki kalan saltanatını sürdürmek amacıyla birtakım insanlar, halkımızın yüreğine saldıkları öcü motiflerini güçlendirmek amacıyla oluk oluk kanlar akıtmışlar.

Demek ki, bu öcülerle korkutulan halkın hakları, özgürlüğü ve alınteri böylesi yöntemlerle hunharca sömürülmüş.

Demek ki, yıllar yılı korkular, palavralar ve kurt masalları arasında dönenip durmuşuz.

Bu çemberi kıramazsak, yazıklar olsun.

Yazarın Tüm Yazıları