Destek ama nereye kadar?

Türkiye'nin mevcut askeri operasyonlarına uluslararası alanda verilen desteğin açık çek niteliğinde olmadığını ve doğru adımlar atılmaması halinde rüzgarın her an tersine dönme riskinin bulunduğunu gözden kaçırmamakta fayda var.

Haberin Devamı

Türkiye’nin IŞİD’e ilişkin yaklaşımı ve bu örgütle mücadele için oluşturulan uluslararası koalisyona yeterince aktif destek vermemesi çok uzun süredir eleştiriliyordu. IŞİD’e yönelik operasyon ve İncirlik Üssü’nün uluslararası koalisyona açılması ilk aşamada “oyun değiştirici” olarak görüldü. Buna rağmen soru işaretlerinin devreye girmesi çok zaman almadı.

IŞİD’e yönelik operasyonun ardından odağa PKK hedeflerinin yerleştirilmesi Avrupa’da, “IŞİD işin kılıfı mı?” sorusunun sıkça sorulması sonucunu doğuruyor. Türkiye’nin terör tehditlerine karşı gerekli önlemleri alma ve kendini savunma hakkı doğal olarak var. Gelinen aşamada yaşanan ise, en azından Avrupa ülkeleri açısından, dozaj sorunu.

Haberin Devamı

Türkiye’yle yapılan görüşmelerde verilen mesajlara dikkat edilecek olunursa bu çok net şekilde hissediliyor. Avrupa Birliği Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini konuya ilişkin yaptığı açıklamada terörle mücadeleye destek vermekle birlikte ağırlığın neredeyse tamamını çözüm sürecinin devamına verdi. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ittifakın kurucu belgesi olan Washington Antlaşması’nın danışma amaçlı 4. maddesi bağlamında yapılan toplantıdan bir-iki gün önce basına yaptığı açıklamada orantılı meşru müdafaa vurgusunda bulundu. Almanya ve Hollanda’dan gelen mesajlar da benzer içerikli. Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande’ın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la yaptığı görüşmede “hedeflerin karıştırılmaması gerektiği” üzerinde durması Avrupa’daki havayı özetler nitelikte.

Yoğun ve uzun pazarlıklar sonucu İncirlik Üssü için yeşil ışık yakılması ABD’den gelen mesajların içeriğinde önemli rol oynuyor ve Avrupa’dan gelen mesajlardan farklılaşmalarına katkı sağlıyor. Ancak ABD ile Avrupa ülkeleri arasındaki yaklaşımın kısa vadede kesişmesi ve Avrupa’nın benimsediği çizginin öne çıkması ihtimal dışı değil.

Haberin Devamı

Son gelişmeler ve Türkiye’nin askeri operasyonlarına uluslararası destek arayışı bağlamında NATO’nun son toplantısına değinmekte fayda var.

Gerek Amerikan gerekse Avrupa medya organlarında NATO toplantısından sonra yapılan açıklamanın göstermelik olduğu ve içinde PKK kelimesinin bile geçmemesinin eleştiri konusu yapıldığı haberlere rastlamak mümkün. Bu haberlere imza atanların unuttuğu ya da görmezden geldiği bir nokta var. O da Türkiye’nin NATO üyesi olduğu ve bu örgütte kararların oybirliğiyle alındığı.

Bildiri son dakikada hazırlanmış bir bildiri değil. Üzerinde önceden çalışılmış, kelimeleri dikkatle seçilmiş ve önceden müttefik ülkelerin onayına sunulmuş bir belge söz konusu. Bu belgede Türkiye’nin hoşuna gitmeyecek ya da politikalarının sorgulanmasına neden olabilecek bir vurgunun yer almasını beklemek ya da bu tür bir bildirinin yayımlanabileceğini düşünmek boşa hayal kurmak anlamı taşır.

Haberin Devamı

Türkiye’nin yaklaşımına yönelik olarak NATO içinde her ülkenin aynı çizgide olduğunu söylemek mümkün değil. Ancak bu aşamada önemli olan Kuzey Atlantik Konseyi toplantısından çıkan bildiri ve o bildirinin unsurlarıdır. Mevcut parametrelere bakılacak olursa Türkiye’nin aslında 4. maddeyi işletmesini gerektirecek nitelikte bir durumla karşı karşıya olunduğu sonucuna varmak oldukça zor. Türkiye, müttefik ülkelerden bir dayanışma jesti görmek ve bu konuda yalnız değilim mesajı vermek istemiştir ve bunu da elde etmiştir.

Değinilmesi gereken bir başka nokta da 5. madde meselesi. NATO’nun başından bu yana politikası belli. Suriye konusuna “bulaşmak” istemiyor ve mevcut mücadelenin uluslararası koalisyon aracılığıyla yürütülmesini tercih ediyor. Bu politikanın kısa vadede değişeceğini gösteren bir sinyal de henüz yok. Böyle bir ortamda NATO’nun ana maddesi olan ve bir üyeye yapılan saldırının tüm üyelere yapılmış sayılması ilkesine dayanan 5. maddenin gereksiz yere ve sıklıkla gündeme getirilmesinin etkisi olmayacağı gibi yararı da olmuyor.

Haberin Devamı

Türkiye’nin yürüttüğü operasyonlar küçümsenemeyecek kadar kapsamlı. Bu operasyonların Türkiye’ye yönelik tehdit var oldukça ve aynı seviyede devam etmesi gibi bir opsiyonun sürdürülebilirliği ise yok. Türkiye kısa vadede mevcut politikasını tekrar gözden geçirip masadaki kartları yeniden dağıtmak durumunda kalacak. Bunun, içeride ve dışarıda “ülkenin uzun vadeli istikrarının kısa vadeli siyasi kazanımlar için kurban edildiği” algısı akıllarda iyice yer tutmadan yapılmasında yarar var.

Yazarın Tüm Yazıları