‘Demokratik özerklik doğru değildir’ demek bu kadar mı zor?

EFENDİM biliyorsunuz Diyarbakır merkezli çalışan bir ‘Demokratik Toplum Kongresi’ var.

Haberin Devamı

Daha adından başlayarak bu kuruluşa sinir olabilirsiniz, bu ‘kongre’nin Abdullah Öcalan’ın görüşlerini hayata geçirmeye çalıştığını söyleyebilirsiniz.
Nitekim bütün bunları söyleyenler var.
Hatta daha ileri gidip ‘kongre’nin ayrılıkçı terör örgütü PKK’nın ‘legal’ görüntüsü olduğunu öne sürebilirsiniz. Bunu da söyleyenler var.
Daha da ilginci, Kürt siyasi hareketini epeydir yakından izleyen biri olarak, ‘kongre’ ile ilgili getirilen eleştirilerin hepsinin yanlış olmadığını ben de söyleyebilirim.
Ama bir şey değişmiyor: Şimdi karşımızda bu ‘oluşum’ var; bütün Kürtler adına konuştuğunu söyleyen, hatta PKK ile Türkiye Cumhuriyeti arasında bir nevi arabuluculuk görevine soyunan.
Bu oluşumu tümden reddetmek bir seçenek. Nitekim Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İçişleri Bakanı Beşir Atalay, aralarında bazı ufak tefek farklılıklar olmakla birlikte bu topyekûn reddetme işini yaptılar pazar akşamı Meclis’te.
Bu anlamda son 26 yıldır değişen bir şey yok.
Son olarak Başbakan Erdoğan’ın Meclis’teki bütçe konuşmasına da yansıyan bu tavra bir isim koymak gerekirse şöyle isimlendirebiliriz: Kürtler için neyi iyi ve doğru olduğunu da biz biliriz.
Başbakan Erdoğan
öteden beri kendi partisinin Kürt nüfus üzerindeki temsil gücünün PKK’dan daha fazla olduğunu öne sürüyor. Salt rakamlara bakınca, özellikle son 12 Eylül referandumu rakamları, Başbakanın bu iddiasının temelsiz olmadığını gösteriyor
Gösteriyor ama yine de, salt oy veren insan rakamlarıyla ölçülemeyecek bir asimetri de var. PKK elinde silah tutuyor ve bu silahlı gücü bastırmak için yapılan her sert hareket AK Parti’nin Kürtler nezdindeki temsilini azaltma, PKK’nınkini yükseltme potansiyelini
taşıyor.
Zaten PKK elinde silah tuttuğu için kendi gündemini, Kürt sorununun çözümüne ilişkin kendi önerilerini bütün ülkeye dayatma cesaretini de buluyor.
Ortada silahların bulunması ve silahlı eylemlerin her an yeniden başlatılma şantajı (veya açmazı) yüzünden, tam da ihtiyacımız olan şey, açıkçası aslında en çok AK Parti’nin ihtiyacı olan şey, düz ovada siyaset yoluyla görüşlerin dile getirilmesi, silahların yeniden konuşmasına fırsat verilmemesi.
Demokratik Toplum Kongresi, beğenin beğenmeyin bir dizi görüş ortaya koydu, daha da koyacak. Bu görüşlere karşıt görüşlerle itiraz etmek mümkün.
Mesela, ‘Demokratik özerklik adını verdiğiniz şey uzun dönemde Kürtlerin çıkarına değildir’ diyebilirsiniz.
Mesela, ‘Kürtçenin yaşaması yaşatılması hepimizin boynunun borcudur ama bu dili devletin ve belediyeler dahil kamu kuruluşlarının hizmet dili haline getirmek beraberinde başka sakıncalara yol açar, o yüzden yapmamalıyız’ diyebilirsiniz.
Mesela, ‘Öz savunma gücü diye bir şey olmaz, suç ve suçluyla mücadeleyi polis yapar’ diyebilirsiniz.
Ama bakın, iktidar cephesinden bu çeşit karşıt görüşlerin hiçbiri söylenmiyor, onun yerine DTK toptan reddediliyor.
İşte bu topyekûn reddetme, elinde silah tutan o gücü bir anlamda köşeye sıkıştırıyor, ona silahına yeniden sarılma isteği veriyor.
Biz Kürt sorununu ve ayrılıkçı Kürt terörü sorununu konuşarak mı aşacağız, savaşarak mı?
Savaşarak aşamadık. Bunca yıllık deneyimiz var.
Konuşmayaysa bir türlü başlayamıyoruz.

Haberin Devamı

Sıkıldım bu AK Parti’nin beka derdinden

Haberin Devamı

ADALET ve Kalkınma Partisi sekiz yıldır iktidarda, altı ay sonra yeni bir seçime girecek ve büyük olasılıkla dört yıllığına daha yetki alacak halktan.
Ülkeyi uzun zamandır görülmemiş uzunlukta bir süre boyunca yönetmiş, yönetimi sırasında bin çeşit bela atlatmış olsa da sonuç olarak atlatmayı da başarmış olan bir siyasi partiden ve bir iktidardan biraz daha kendine güvenli olmasını bekleme hakkımız yok mu? Bence var.
Ama bakın Başbakan dahil iktidar sözcülerine, biraz olsun toplumsallaşma eğilimi gösteren her türlü muhalefeti, ‘Bunlar bizim canımıza kastedenler’ diye yaftalıyorlar hemen.
150 öğrenci yumurta atıyor, birden orantısız bir güç beliriyor, öğrencileri de Ergenekon işbirlikçisi yapıyor. Bir kısım Kürt toplanıyor bazı görüşler açıklıyor, ‘Demokratikleşmeye suikast girişimi’ içindeki insanlar oluyor. Üç köşe yazarı yazı yazıyor, ‘Malum medya’ oluyor.
Son olarak 20 yıldır toplanan Cumartesi Anneleri de iktidarın hedefine girdi. Annelere kızacağınıza bulsanıza evlatlarının akıbetini?

Haberin Devamı

‘PKK ağzıyla konuşma...’

İKTİDAR, gelen her talebe ‘PKK ağzıyla konuşuyorlar, bunlar PKK talepleri’ demeyi marifet sayıyor.
Ben de soruyorum: Yarın sabah PKK, ‘Herkes dişini fırçalasın’ dese, buna da mı karşı çıkacağız sırf talimat PKK’dan geldi diye?
‘Kürt sorunu’ diye bir sorunun varlığını kabul ediyorsak, beğenmesek de, PKK’dan da bu konuda talepler geleceğini bilmeliyiz.
Kaldı ki PKK bu psikolojik sorunu aşmak için kendince yollar geliştiriyor, işte Demokratik Toplum Kongresi de bu yollardan biri.
Ama biz onlara da dönüp ‘PKK ağzıyla konuşuyor, terör örgütünün taleplerini söylüyorsunuz’ dersek, aslında bu konuyu kimseyle konuşmak istemediğimizi, kim ne derse desin kendi doğru bildiğimizi yapacağımızı söylemiş olmuyor muyuz?

Yazarın Tüm Yazıları