Cüneyt Ülsever: Mayıs 2000 dedikoduları

Cüneyt ÜLSEVER
Haberin Devamı

Bu haftaya dedikodu yaparak başlamak istiyorum. Geçen haftanın bir bölümünü Ankara'da geçirdim. Siyasiler, gazeteci arkadaşlar, siyaset ile ilgili tüm Ankaralılar ve de bu şehrin kültür boyutu gereği; ayakkabı boyacılarıyla bile ‘‘siyaset’’ konuştum.

Dedikodu esasında iyi bir şey! Her şeyden önce insanın hayal gücünü hem gıdıklıyor, hem de yaratıcı dehasını zorluyor. Hem her türlü dedikoduda muhakkak bir gerçek payı, hadi o olmadı niyet göstergesi var. Hepsi bir yana, sıcak bir çay ile yapılan dedikodu haz veriyor!

Dedikoduların ortak paydası ilginç bir noktada toplanıyor. Kimse esasında cumhurbaşkanının kim olacağını sallamıyor. Kimsenin kafasında kimin bu makamı en iyi şekilde temsil edeceği konusunda bir tartışma yok. Hani İstanbullular zaman zaman ‘‘Bu makamı en iyi kim temsil eder’’ diye zırva(!) bir tartışma yapıyorlar ya; Ankaralılar böyle eğreti bir entelektüel faaliyete girmeyi gereksiz görüyorlar. Onlara göre böyle bir beyin jimnastiği zaman kaybı. Bu konuda oldukça pragmatikler.

‘‘Benim bu işte menfaatim ne olabilir?’’

Sadece milletvekili değil, fişmekan milletvekilinin üç nesil uzaktan akrabası; hiç görmediği köyü milletvekilinin köyüne ovadan bakan memleketlisi bile ‘‘gelişmelere’’ göre kendisinin nasıl etkileneceği hesabında.

Bu düşünce yapısına göre Ecevit Demirel'i istikrar için falan istemiyor. Ecevit kendi partisinden bir aday çıkmasını ve dahi Mesut Yılmaz'ın emrine girmek istemiyor. Ayrıca askeri cenah ile uzak kalmış; bu açığı Demirel kapar diye düşünüyor.

Mesut Yılmaz'ın cumhurbaşkanlığını gönlünde gezdirdiği malum. Ancak, ona destek veren bir takım ANAP'lılar onu bu makam ile yüceltmeyi değil, böylelikle ondan kurtulmayı hayal ediyorlar. Ancak, Yılmaz sonrası partiyi kimsenin taşıyamayacağı, belki bir dağılma olacağı hesapları da mevcut.

Faziletliler, kapanmamanın yolunu arıyorlar ama bir kısım Faziletliler parti kapatılırsa Erbakan'ın güdümündeki yeni bir partiye katılmayacaklar. Bu gelişmeye bazı belediye başkanlarını da dahil ediyorlar. Resmi görüşün, esasında kullanmak üzere, Erbakan'a sahip çıktığı izlenimi bile var.

Merkez sağda partilerinden memnun olmayan önemli bir kitle bulunuyor. Memnun olmayanlar arasında ANAP'lılar olduğu gibi, Faziletliler'i, hatta DYP'lileri görüyorsunuz. Bunlar cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası yeni bir oluşum içinde birleşmeyi gönüllerinden geçiriyorlar. Böyle bir ihtimal için genel başkan toto oynanıyor.

Bülent Ecevit cumhurbaşkanlığı konusunda üç hafta evvel Yılmaz'dan umudu kesmiş. Fazilet ile oturup anlaşmış; durumu Cumhurbaşkanı'na da arz etmiş. Ancak, Uyum Komisyonu'nda Faziletliler odak olma dışında, kapatılan partinin devamı olma konusunda da taviz istiyorlar. Komisyon ‘‘Bu kadar da olmaz!’’ deyince, Faziletliler ‘‘Nasıl olur, Ecevit bize bu konuda da söz vermişti’’ diyorlar. Bakalım bu hafta ne gösterecek?

MHP'lileri tam bilmiyorum ama bazı ANAP'lılar Ecevit'in kendilerinden habersiz pazarlık yaptığına inanıyorlar ve bundan çok rahatsızlar. Ancak, ANAP'ın erken öten kuş misali, Ecevit'i kendi eliyle Fazilet'e ittiği de bir gerçek.

Dedikoduların bir kısmı da cumhurbaşkanlığı seçimlerine hurafelerin değil ama akçelerin karışacağı boyutunda. Bizzat milletvekilleri oy başına 1-1.5 milyon doları telaffuz ediyorlar. ‘‘Olmaz yahu!’’ diye itiraz ettiğimde kıdemli bir milletvekili eskiden yaşadığı örnekleri sıralıyor.

Ankara, Ankara güzel Ankara

Senden medet umar her bahtı kara!

Yazarın Tüm Yazıları