Çocuklarımızın ve çevrenin geleceği Meclis’te oylanacak

YENİLENEBİLİR enerji kaynaklarının elektrik enerjisi üretimi amaçlı kullanımına ilişkin kanun tasarısı bugün Meclis gündemine geliyor.

Bu konuda daha önce çok yazdım çok konuştum. Kanun tasarısı uzun zamandır Meclis’te bekletiliyordu. Çünkü Türkiye’deki milyarlarca dolarlık ‘Termik enerji lobileri’ bu yasanın Meclis’e gelmesini engelliyorlardı.

Şimdi de büyük bir ihtimalle bu yasanın geçmesini engellemeye çalışacaklar. Çünkü bu yasa çıkarsa, bizim değil ama çocuklarımızın geleceği kurtulacak.

Neden mi? Anlatalım.

Yenilenebilir enerji demek doğal kaynaklardan rüzgar, su, yeraltı sıcak suları(jeotermal) gibi kaynaklardan üretilen, çevreye hiçbir zarar vermeyen ve tükenmeyen enerji kaynakları demek.

Bunların ilk yatırım maliyetleri diğer enerji türlerine göre bir miktar daha yüksek olsa da, uzun vadede maliyet neredeyse sıfıra yaklaştığı ve çevreye de hiçbir zarar vermediği için gelecek açısından önemli.

Bugün bir doğalgaz santralı bir kws enerjiyi 10 sente satıyor. Diyelim ki, finansman maliyetleri sıfırlandı sadece işletme ve yakıt maliyeti kaldı. O zaman da bu fiyat 4 sentin altına kolay kolay düşmüyor.

Ama bir rüzgar santralinde veya bir hidroelektrik santralında yatırımın finansmanı tamamlandıktan sonra üretilen enerjinin maliyeti 1 sente ve hatta altına iniyor.

Yani bu yasa Türkiye’nin son 10 yılda sokulduğu ‘pahalı enerji sarmalından’ çıkmasının tek yolu.

Üstelik Avrupa, sadece üretim maliyeti değil, çevre dostu olması ve çevrenin korunması ile ilgili maliyetleri düşürdüğü için ‘yenilenebilir enerji kaynaklarının’ toplam üretimdeki payını artırmak için yıllardır uğraşıyor.

Anlayacağınız bu yasanın oylamasında kalkacak parmaklar kimin Türkiye’nin ve çocuklarımızın geleceğini, kimin ise bugünkü enerji lobilerinin cebini düşündüğünü ortaya çıkaracak.

Hadi hayırlısı.

Cem Yılmaz’ı da yazsaydınız Erkan Bey

ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu kötü başladı. Kötü gidiyor. Mumcu geçen hafta sonunda ANAP Genel Başkanlığı’na seçildi. Mumcu’nun Genel Başkan seçildiği kongrede, Emre Alkin de partinin MKYK’sına, yani Merkez Karar ve Yönetim Kurulu’na girdi.

Emre Alkin adı dikkat çekiciydi.

Çünkü Alkin, hem eski DSP Genel Başkan Yardımcısı ve bakanlardan Hüsamettin Özkan’ın damadı, hem de Türkiye İhracatçılar Meclisi Başkanı Oğuz Satıcı’nın danışmanıydı.

Alkin’in ANAP’taki varlığı bu yüzden farklı yorumlara neden oldu.

Hem Hüsamettin Özkan gibi deneyimli bir politikacının, hem de TİM gibi iş dünyasının güçlü bir kuruluşunun Mumcu’ya ve dolayısıyla ANAP’a destek verdiği düşünüldü.

Ancak kazın ayağının öyle olmadığı kısa sürede ortaya çıktı.

Emre Alkin’in ANAP MKYK’sına seçildiğinden haberi bile yoktu. Bırakın seçilmeyi, aday olduğunu bile bilmiyordu. Kongre sırasında İtalya’da bulunan Emre Alkin, gelişmeyi Oğuz Satıcı’dan öğrendi.

Danışmanının kendisine haber vermeden siyasi bir görevi kabul etmesine anlam veremeyen Satıcı, Alkin’i arayıp durumu sorunca, Alkin’in söz konusu durumdan haberi bile olmadığı ortaya çıktı. Ve Emre Alkin, ANAP Genel Başkanı Erkan Mumcu’ya zehir zemberek bir mektup yazarak tepkisini gösterdi. Mektubunda ‘Bu görevi kabul etmiyorum ve seçildiğim görevden de istifa ediyorum’ dedi.

Anlaşılan o ki, Erkan Mumcu kamuoyunda beğeni toplaması muhtemel, popüler isimleri partisinin organlarına yazmış. Ama bu kişilere sorma gereği bile duymamış.

Madem öyle yapacaktı, Cem Yılmaz’ı falan da yazsaydı.

Öyle ya, o da hayli popüler.

Fenerbahçe’nin önerisi doğru, zamanı yanlış

FENERBAHÇE
yönetimi havuzdan pay alan takımların aldıkları miktarın, ligde topladıkları puanlara göre hesaplanmasını öngören sistemin Türkiye’de uygulanmasını istedi. Çeşitli paylaşım sistemleri gibi, bu da dünyanın değişik ülkelerinde uygulanıyor. Ancak dünyanın başka hiçbir ülkesinde Türkiye’deki gibi bir taraftar profili de yok, bunu unutmamak lazım. Mesela İngiltere’de de benzeri bir sistem var ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Ali Şahin ile yaptığımız bir görüşmede ben de kendisine böyle bir sistemin daha sağlıklı olacağını söylemiştim. Bu açıdan Fenerbahçe’nin önerisi tartışılabilir nitelikte ve bugünkünden daha iyi. En azından teşvik ve şikeyi yok etmese de azaltır.

Fakat Anadolu kulüplerinin ‘sempatisini’ kazanmaya yönelik böyle bir önerinin ligin ‘kritik’ bir döneminde yapılması ilginç.

Daha önce yıllar boyu ‘az pay aldığı gerekçesiyle’ havuzu bozma tehditleri savuran Fenerbahçe yönetimi, birden tavır değiştiriyor ve paylaşım sisteminde değişiklik istiyor.

Üstelik işbaşında Fenerbahçe Başkanı tarafından ‘seçtirildiği’ gazete sütunlarına yansımış bir Federasyon Başkanı varken.

Ve ligin bitmesine 9 hafta kala birdenbire Anadolu takımlarının sempatisini kazanıyor. Oysa bugün zaten değişmesi mümkün olmayan ve lig sonunda konuşulabilecek bir konu.

Açıkçası doğru bir teklif. Fenerbahçe açısından da ‘çok doğru’ bir ‘zamanlama’.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Yalan veya yanlış haberlere prim ve ödül vermediğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları