Çocukla çocuk olmayın!

Çarşamba günü Anadolu Ajansı’nın geçtiği, "Diziye özenen ilkokul öğrencisi, sınıf arkadaşına 300 bin dolar teklif etti" haberini okuyunca, bir gün sonranın gazete manşetleri gözümün önüne geldi.

Haberi okuyunca, "Sabah gazetesi perşembe günkü manşetini buldu" dedim.

Adım gibi emindim, bu tek sütun haber değeri olmayan mevzuyu manşete taşıyacaklarından.

Takvim, Star, Bugün gibi küçük gazetelerin de mal bulmuş mağribi gibi bu işin üzerine atlayacaklarından...

Aynen öyle oldu.

* * *

Perşembe günü başta Sabah olmak üzere konu, "İlkokul öğrencisinin ahlaksız teklifi" başlıklarıyla adı geçen bütün gazetelerde ya manşete taşındı ya da sürmanşete...

Dedim ya, oysa tek sütun haber değeri bile yok bunun.

Neden mi?

Bin kere yazdım, yine yazacağım.

Bu gazeteler rakip kanalın dizisini karalamak adına hiçbir dayanağı olmayan iddiaları manşetlerine taşıdıkları sürece de yazmaya devam edeceğim.

Olay Adana’da bir ilköğretim okulunda geçiyor.

5’inci sınıf öğrencisi, bir kız öğrenciye "Bir gece için 300 bin dolar" diyor.

Bu lafı oradan geçen bir öğretmen duyuyor, "durum vahim" diyerek velileri toplantıya çağırıyor.

İki çocuk arasında geçen bu diyaloğu da ülkenin anlı şanlı gazeteleri, "Bakın dizi çocuklara ne kadar kötü örnek oluyor" diyerek manşetlere taşıyor.

Kimse bu lafı çocuğun nasıl söylediğini (okul yönetimi bile çocuğun şaka yaptığını söylüyor), hatta söyleyip söylemediğini, öğretmenin nasıl duyduğunu, iki çocuk arasındaki bu diyalogdan Anadolu Ajansı’nın nasıl haberi olduğunu sorgulamıyor...

Belki de öğretmen Şengül Hanım şöhret peşinde, onu bile bilmiyoruz (Kaldı ki oldukça alımlı gözüküyor, bir dizide çok rahat rol alabilir).

* * *

Diyelim ki bu haberi manşetlere taşıyanlar benim kadar şüpheci değil...

Diyelim ki 11 yaşındaki çocuk, kız öğrenciye gerçekten böyle bir teklifte bulundu.

Bu bile durumu değiştirmez.

Adana’nın Nigahi Soykan İlköğretim Okulu’nda yaşanan sıradan bir olay, gazetelerin yaptığı gibi genelleştirilemez.

Bu münferit olaydan hareketle "her kötülüğün anası televiyondur" denemez.

Bizim medyanın en büyük hatalarından biri budur.

Tek tek örnekleri genelleştirmeyi büyük gazetecilik başarısı olarak görüyorlar.

Eğer bu yola çıkarsak, televizyondaki her program için aynı iddiaları söyleyebiliriz...

* * *

İsterseniz bir kaç örnek vereyim;

Konya’da da bir öğretmen çıkıp, öğrencilerinin Gaffur gibi konuşmaya başladığını, dolayısıyla Avrupa Yakası’nın çocuklarımızın dilini bozduğunu söyleyebilir.

Bir diğeri çıkıp, Oryantal Star’ın çocuklarımızı dansözlüğe özendirdiğini iddia edebilir.

Bir başkası sihir yapan bir çocuğu gösterip, "Bakın Selena ne kadar kötü bir dizi" diyebilir.

Ve bunların hepsi manşet olur ha?..

Çocuk kadar aklınız yok derim size!

İşin ilginci benim bu söylediklerimin altına imza atacağını bildiğim Emre Aköz gibi yazarlar var Sabah’ta...

Onlar ne düşünüyor üzerinde hiç düşünülmemiş popülist manşetler hakkında gerçekten merak ediyorum...

Habertürk... Sansür...

Aziz Yıldırım ve Cihan Oskay’la ilgili olduğu söylenen bant yayınlanmadığı için Tuğrul Yenidoğan, canlı yayını yarıda bırakarak Habertürk’e hazırladığı programından ayrıldı.

Habertürk sansür mü uyguladı deniyor.

Kanalın Genel Yayın Yönetmeni Melih Meriç de diyor ki; "Tuğrul Yenidoğan’la gündüz konuştuğumda böyle bir kasetten bana bahsetmedi, canlı yayında alt yazı geçince öğrendim ve ne olduğunu bilmediğim kaseti de yayınlatmadım".

Bunun nesi sansür?

Ben Hürriyet’e manşet atacağım, Ertuğrul Özkök’ün haberi olmayacak.

Nerede görülmüş böyle bir şey.

Bu yüzden bir yayın yönetmeni olarak Melih Meriç kaseti yayınlatmadığı için yerden göğe kadar haklıdır.

Tuğrul Yenidoğan belki de haklı olacağı durumda, yayın yönetmenine canlı yayında gol atmaya kalktığı için haksız duruma düşmüştür.

Melih’e bu kasetten bahsetse...

Melih de izleyip yayınlatmasa...

Yenidoğan da bunun üzerine canlı yayında ya da öncesinde "Bu yüzden programı bırakıyorum" dese...

Ancak o zaman sansürü konuşacak noktaya gelebilirdik.

Gazeteciysen sırtını duvara ver!

Dün, "Restoranda duvar tarafına kadın mı oturur, erkek mi" yazısını yazınca Akşam’ın Yazişleri Müdürü sevgili dostum Levent Ertem aradı;

"Gazeteciysen mutlaka sırtını duvara vermen lazım. Yoksa seni sevmeyen bir köşe yazarı kafeyi basıp kafana odunu indirebilir" dedi.

Öldüm gülmekten.
Yazarın Tüm Yazıları