Clinton-Yılmaz ilişkisinde İran pürüzü

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Washington'da 19 Aralık tarihinde yapılan görüşmenin sonuna gelindiğinde, ABD Başkanı Bill Clinton, yanından ayrılmaya hazırlanan Başbakan Mesut Yılmaz'a, şöyle der:

‘‘Birazdan görüşeceğiniz Başkan Yardımcısı Gore, size boru hatları konusundaki görüşlerimizi olabildiğince açık bir şekilde anlatacak...’’

Yılmaz, biraz sonra Beyaz Saray'ın bir başka odasında Gore ile bir araya gelir. Gore'un, Başbakan Yılmaz'dan beklentisi yeteri kadar açıktır.

‘‘Biz Türkmen doğalgazını İran üzerinden taşıyacak bir doğalgaz boru hattına karşıyız’’ diye söze girer ve ekler:

‘‘Çünkü, böyle bir hat, İran'a stratejik değer katar. Bu da, İran'ın uluslararası alanda uzlaşmaz çizgisini sürdürmesine yol açar.’’

ABD Başkan Yardımcısı'nın bundan sonra söyledikleri, doğrudan Bakü-Ceyhan hattını konu alır:

‘‘Biz Amerikan Yönetimi olarak Bakü-Ceyhan boru hattını destekliyoruz. Ancak Trans-Kafkasya'daki bu koridoru hem petrol, hem de doğalgaz olmak üzere birbirine bitişik iki hat olarak görüyoruz. İran güzergâhı, Bakü-Ceyhan'ın projesinin Hazar üzerinden geçirilecek doğalgaz hattı ayağını geçersiz kılar. Bu da petrol boru hattını ekonomik olmaktan çıkartır. Sonuçta bizim Bakü-Ceyhan hattına desteğimizi zora sokar.’’

Al Gore'un bu sözleri tersinden okunduğunda, ‘‘Türkmen doğalgazının nakli için İran güzergâhında ısrar ederseniz, bizim Bakü-Ceyhan'a verdiğimiz desteği kaybedebilirsiniz. Siz kuzeydeki Hazar güzergâhına yönelin...’’ mesajını içerir.

Özetlemek gerekirse, Amerika, Bakü-Ceyhan hattına verdiği desteği, Türkiye'nin İran güzergâhından vazgeçmesi koşuluna bağlamıştır.

Başbakan Yılmaz, Al Gore'un bu mesajına gecikmeli yanıtını Washington'dan tam bir hafta sonra gittiği Türkmenistan'ın başkenti Aşkabat'ta vermiştir.

Yanıt, bir imza törenidir. Türkmen doğalgazının İran üzerinden Türkiye'ye taşınmasına ilişkin bir fizibilite anlaşması, Türk, İran ve Türkmen Enerji Bakanları tarafından ortaklaşa imzalanır.

Ankara, Washington'un telkinlerine kapalı olduğunu gösterir.

Bu anlaşmanın imzalanmasından üç gün sonra ABD Dışişleri Bakanlığı'nın resmi bir açıklamayla ‘‘İran üzerinden geçecek her türlü boru hattına karşı olduğunu’’ duyurması, Washington-Aşkabat ekseninde patlak veren anlaşmazlığın boyutlarını açıkça ortaya koymuştur.

Gelinen noktada, Türkiye'nin İran güzergâhından vazgeçmeme eğilimi, Türk-Amerikan ilişkilerinin 1998 yılı gündemindeki en hassas ve en pürüzlü dosyasını oluşturuyor.

Ankara'nın resmi tutumu, boru hatlarının çeşitlendirilmesi ve Hazar bölgesi enerji kaynaklarının birden çok güzergâh üzerinden uluslararası ticarete açılmasını hedefliyor.

Buna karşılık, Türkiye'nin önümüzdeki yüzyıla dönük en önemli stratejik açılımını oluşturan ve yaşamsal önem taşıyan Bakü-Ceyhan boru hattının tehlikeye atılmaması da önemli bir mülahaza olarak beliriyor.

Koalisyon hükümetinin Amerika'nın telkinlerine nasıl karşılık vereceği ve sonuçta hangi seçeneğin ağır basacağı sorularının, Türkiye ile Amerika arasındaki ilişkiler açısından belirleyici bir önem kazandığı söylenebilir.



Yazarın Tüm Yazıları