Çemberin içine itilmek...

BİRAZ ışık göründü... Piyasa biraz canlanacak gibi oldu... IMF'nin önümüzdeki yıl karşılacağımız finansal sorunları göğüsleyebilmemiz için 10 milyar dolar tutarında yeni bir kaynak tahsis edeceği belli oldu ya...

Türkiye, bir yandan ‘‘Kıbrıs’’ sorunu, öte yandan Avrupa Güvenlik ve Savunma Politikası denen sorun ve son olarak ABD'nin başını çekeceği bir Irak operasyonu ihtimali yüzünden yeni bir bunalıma itiliyor.

Gerçekten insan bazen hayret ediyor... Sanki biraz rahatlama fırsatı verilmek istenmiyormuş gibi bir ortamda yaşıyoruz.

Samimiyetle söyleyelim:

Böylesine aşırı kuşkucu bir düşünceye sahip değiliz. Hele komplo teorilerinden nefret ederiz.

Velakin olayları üst üste koyunca da, bizi ilgilendiren yeni bir sürecin başlatıldığını düşünmekten kendimizi alamıyoruz.

İsterseniz şöyle son günlerin gelişmelerine bir göz atalım:

Önce Washington'daki Büyükelçimiz, kulağına sanki birileri bir şeyler fısıldamış gibi, şimdiye kadar ‘‘Irak'a saldırı yapılması’’ önerilerine kategorik şekilde karşı çıkan Ankara'dan farklı bir görüş ortaya koydu ve:

‘‘Kanıt ortaya konursa Türkiye de Irak'a ilişkin tutumunu gözden geçirir’’ anlamında bir açıklama yaptı.

Ve dün Milli Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu Irak'a bir operasyon yapılması ihtimali konusunda ‘‘Yeni şartlar, yeni değerlendirmeleri gündemimize getirebilir’’ dedi. Tabii olayları izleyenler hemen, ‘‘Renksiz demeç verme ustası Çakmakoğlu böyle bir laf ettiyse, o boşa değildir’’ diye düşündüler.

Irak'la ilgili olarak sadece bizde değil, daha önce ‘‘Irak'a operasyon konusunda biz ABD'ye olumlu yanıt vermedik’’ türü açıklamalar yapan İngiltere de sanki virajı dönme eğilimine girmiş gibi.

Ötede Avrupa Birliği'nin hem ‘‘AB tarafından kurulacak 60 bin kişilik gücün Türkiye ile Yunanistan arasındaki ihtilaflarda (Kıbrıs'ta, Ege'de) kullanılmaması yolundaki garanti talebimize net bir yanıt veremediği hem de ‘‘Ama yine de siz, gereğinde NATO olanaklarından da yararlanacak bu birliğin Türkiye'nin hayati çıkarlarını ilgilendirebilecek operasyonlarıyla ilgili karara katılmayın’’ diye ısrar ettiği görülüyor.

Dahası... Avrupa Birliği eğer Türkiye'nin tezini kabul ederse Yunanistan bunu veto edeceğini resmen açıkladı.

Görüldüğü gibi Türkiye bir veya iki değil, dört taraftan sıkıştırılmaya başladı.

Yanılmıyorsak bu bir tesadüf değil. Bu bir süreç. Yani karşımıza ‘‘Ona evet demezsen burada istediğini alamazsın’’ şıklarının sık sık konulacağı bir senaryonun çıkarıldığı anlaşılıyor. Şimdilik bunu görmek zorundayız. Gereken tavrı ona göre almalıyız.
Yazarın Tüm Yazıları