Büyük kentlerin trafik dramları

ŞEHİRLER, tarihin her döneminde insanlara mutlu ve huzurlu bir yaşam ortamı oluşturmuşlardır. Antik çağlarda Agora ve Forumlar; ortaçağlarda dini yapılar çevresindeki meydanlar; Rönesans ve Barok şehirlerinde daima insanlar önceliklidir.

Haberin Devamı

Ancak 20 yy'da otomobilin icadıyla süratle artan motorlu araçlar, çağın ikinci yarısından itibaren ön plana geçmiş ve 21. yy'dan şehirlerin mutlak hakimi olmuştur.

Öncelikle, kendi yollarını dolduran otolar, giderek bahçeleri de kaplamış, sonunda da insanlara ait olan yaya kaldırımlarını da otopark olarak kullanmaya başlamışlardır.

Korumasız, zavallı insanlar da hayatlarını tehlikeye atarak oto yollarında yürümeye çalışıyorlar.

SÜRÜCÜLER, YAYALAR HERKES MUTSUZ

Sorumlu yöneticiler de, otoların rahat dolaşımını sağlamak için hâlâ yolları genişletmek, kavşaklar yapmak vb. çarelerle günü kurtarmaya çalışıyorlar.

Radikal çözümü ise artık herkes anlamış olmalı. Toplu taşınım sistemi kurmak; insanları metro, otobüs vs. araçlarla taşımak.

Tıpkı, kan damarları zararlı kolesterol ile tıkanmış ve ölümü bekleyen hastalar gibi yollar da otolarla tıkanmış durumda.

Haberin Devamı

Şimdi yapılacak işler, insana ve onun mutluluğuna yönelik stratejik bir planlama olmalıdır ki bunlar:

İŞTE ÖNERİLER

- Özel otoların şehir içinde dolaşımını caydırıcı önlemler almak (paralı yollar, park yasağı, yaya kaldırımlarına park edenlere yüksek cezalar vs.),

- Sürücülere trafik kurallarını öğretmek. Onlar yayalara saygı göstermiyor, yok sayıyorlar. Bir örnek; yayalar için yeşil yanarken, otolarını üzerlerine sürüyorlar.

- Toplu taşıma araçları için yollarda özel şeritler ayırmak. (Bir zamanlar Ankara'da yapılmıştı, sonra kaldırıldı.)

- Otoyollarını üstten geçen yaya geçitlerini çoğaltmak; fakat bunlar mutlaka 'yürüyen merdivenli olmalı.

- Olabilecek yerlerde otoyolunu daraltarak yaya yolunu genişletmek. (İstanbul'da, Nişantaşı Ihlamur yolunda yapılmış olduğu gibi.)

- Oto trafiğinin çok yoğun olduğu caddelerde, yolun sınırlarına 2 m. yüksekliğinde sekürit ve gürültü kesici (kırılmaz cam) perdeler yapmak. Örneğin, Cumhuriyet Caddesi'ne, Taksim'le Nişantaşı arasında.

Bir gözlem, Ankara'nın birincil trafik arterlerinden olan Atatürk Bulvarı, ABD Sefareti önünden itibaren aylardır trafiğe kapalı durumda; fakat, trafik yine de çalışıyor!

Bir özdeyiş, "Akıllı insanlar, başkalarının hatalarından ders alırlar, aptallar ise kendi hatalarından..."

Peki, ya kendi hatalarından da ders almayanlara ne demeli?

İnsanları otoların tehlikelerinden korumak ön şart olmalı.

Prof. Dr. Enis KORTAN

GÜNÜN SÖZÜ

"Her zaman ve her yerde eline geçen bütün saadeti yakala, en ufak bir parçanın bile kaçmasına izin verme."

(W. Shakespeare)

Biliyor musunuz

- İSTANBUL Müftülüğü'nün 'iyi günler, merhaba, günaydın' gibi sözcüklerin esenlik temennisinde yeterli olmadığını savunarak önümüzdeki günlerde camilerden hutbelerde 'selamün aleyküm' ifadesinin kullanılmasını isteyeceğini...

13 koruya nasıl bakılıyor

İSTANBUL Büyükşehir Belediye Başkanlığı, İstanbul’da 13 koruya Prof. Ünal Aslan başkanlığındaki yedi öğretim üyesinin baktığını açıkladı. Açıklamada bir itirafta da bulunuyor; “Geçmişten bugüne kadar yapılmayan bakım ve budamalar koruları her gün ölüme götürmekte... Kaldı ki yapılan budama işlemleri orman ve ziraat mühendisleri kontrolünde yapılmakta, kaldırılacak ağaçlar Orman Bölge Müdürlüğü tarafından damgalanmakta. Damgalanmamış hiçbir ağaç kaldırılmakta. İlgili rapor ve izinler doğrultusunda yapılan çalışmalar 5 yıllık bir süreyi kapsamakta.”

Peki AKP zihniyeti 13 yıldır İstanbul’u yönettiğine göre bu ihmal Erdoğan, Gürtuna ve Topbaş’a ait değil mi?

“Mehmet Sandıkçı'nın, Yıldız Parkı'nda 'başlarında hiçbir teknik elemanın olmadığı işçi gurubunun bilinçsizce ağaç budamakta oldukları' iddiası doğruları yansıtmamaktadır. İstanbul'da Büyükşehir sorumluluğunda bulunan 13 korudan birisi de Yıldız Parkı'dır. Yıllardır kendi kaderine terk edilen koruların gelecek nesillere sağlıklı bir şekilde ulaşması için İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Ünal Aslan başkanlığında 7 öğretim üyesi tarafından korulardaki kuruyan ağaç ve dalları ile sağlıksız ağaçların budamaları, devrilen ağaçların kaldırılması ve yenilerin dikilmesi için 'Silvikültür ve Amenajman' planları hazırlanmış, Orman Genel Müdürlüğü tarafından 2003'te onaylanmıştır. Ayrıca koruların tarihi özellikleri nedeniyle İstanbul Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Bölge Müdürlüğü'nün 25.4.2006 tarihli 1567 sayılı kararı ile planlar onaylanmıştır.2006’dan itibaren planlar kapsamında korularda bölümler halinde kuru, sarkan dallar ve hastalıklı gövdeler alandan uzaklaştırılmaktadır. Geçmişten bugüne kadar yapılmayan bakım ve budamalar koruları hergün ölüme götürmektedir. Kaldı ki yapılan budama işlemleri orman ve ziraat mühendisleri kontrolünde yapılmakta, kaldırılacak ağaçlar Orman Bölge Müdürlüğü tarafından damgalanmaktadır. Damgalanmamış hiçbir ağaç kaldırılmaktadır. İlgili rapor ve izinler doğrultusunda yapılan çalışmalar 5 yıllık bir süreyi kapsamakta ve her yıl düzenli olarak yapılması planlanmaktadır. Yapılan çalışmalar budama konusunda otorite olan İstanbul Üniversitesi Orman Fakültesi öğretim üyesi Prof. Ferhat Bozkuş başkanlığında devam ettirilmektedir. Ayrıca bu kapsamda Park ve Bahçeler Müdürlüğü 12-13 Aralık 2006'da "Kent Ağaçları ve Süs Bitkilerinde Bakım ve Budama Esasları" konusunda eğitim semineri düzenlenmiştir. Orman fakültesinden konunun uzmanları öğretim üyeleri tarafından 2 gün süren ve ilçe belediyelerinin, konuyla ilgili sivil toplum kuruluşu ve odaların, diğer orman fakülteleri öğretim üyelerinin de yoğun katılımıyla tamamlanan seminer ayrıca kitap haline de getirilmiştir. Yapılan bu çalışma bundan sonra yapılacak çalışmalara da kaynak ve referansı noktası olacaktır.1997-2000 arasında İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü yapan Orman Yüksek Mühendisi Mehmet Sandıkçı'nın orman alanlarında yapılan bakım işlerinden haberdar olmaması bizi derinden üzmüştür. İstanbul Orman Bölge Müdürlüğü de İstanbul sınırları içindeki ormanlarda kesim, budama ve ağaçlandırma işlemlerini Orman Kanunu gereği rutin olarak yapmaktadır.Bugüne kadar yapılamayan müdahaleler sonucunda sağlam görülen ancak kırılarak can ve mal kayıplarına sebep olan ağaç yıkılmaları olmuştur. Bu çalışmaların yapılmadığı takdirde kazalarında devam edeceği bir gerçektir.”

Muğla’dan ‘AKP’ haberler

MUĞLA’yı dinliyoruz:

“AKP Muğla örgütünde çok şeyler oluyor... Sizi arayan ne güzel anlatmış. Türk siyasetinin en acı tarafı budur... Yandaşları beslemek, rant yaratmak, bürokrasinin tepesine binmek. Adam (Saffet Karabayık) ilkokul mezunu, çalıştığı Orman idaresinden emekli olmuş, sonra gitmiş AKP’den Muğla İl Genel Meclisi İmar Komisyonu’na başkan seçilmiş. Ben iktidarım diye geziyor. İl Başkanı Mehmet Nil Hıdır da hiç sesini çıkartamıyor; Ne yazık ki Ankara bunlardan habersiz görünüyor. Milletvekili Seyfi Terzibaşıoğlu’nun bu gibi tercihleriyle çok marifetli olduğu anlaşılıyor.

Muğla’daki siyasetçiler size minnettardır; AKP’liler de…. Bizler de çok şeyler biliyoruz; Saffet Karabayık’ın, Akçaova yolundaki kereste atölyesini (ihalesiz) icra yoluyla nasıl aldığı, daha sonra bunu dört katına bir bedelle sattığını, kendisine İl Genel Meclisi Başkanı Çağrı Alper’in gizli ortak olduğunu, o işyeri sahibinin daha sonra tabanca ile intihar ettiğini… Karabayık bu olayı doğruluyor. AKP’in Kurucu Teşkilat Başkanı Celal Karakaş bütün bu olanları Divan Toplantısında anlatıyor, ama hiç kimse ilgilenmiyor. Eğer AKP’den istifa ederek ANAP’a geçen Hasan Özyer’e de sorarsınız, size bu kişilerle ilgili iddiaları size belgeli olarak anlatabilir.”

Bunu telefonla bulduğumuz Karakaş’a sorduk, doğru mu diye…

“Hepsi doğru… Şaibeli kişilerin göreve getirilmesine karşı gereken uyarılarımızı yaptık.

Yanlışlığı, yolsuzluğu ve usulsüzlüğü bilinen kişilerin hangi makama getirdiğini Muğlalılar gayet iyi biliyor. AKP, artık bu söylentileri taşıyamaz. AKP artık bu yükü taşıyamaz. Ben kurucu teşkilat başkanı olduğum AKP’den arkadaşlarım ile istifa edeceğim. Bu durum karşısında ya yolsuzluk ve hırsızlıklara alet olacaksınız, ya da siyaseti bırakacaksınız.”

- Bırakıyor musunuz siyaseti?

DYP’den bize inanılmaz baskı geldi, kendilerine katılmamız için. Muhtemelen büyük bir katılımla DYP’ye geçeceğiz.

- AKP Merkez İlçe Başkanı’nın eşi avukat Tülin Şahin’in eşi İsmet Şahin Bayındırlık’ta üst göreve getirilmiş; hakkında bazı iddialar varmış; peki kim atamasını yaptırıyor...

AKP Milletvekili Seyfi Terzibaşıoğlu… Sayın vekile bir gün dedim ki, ‘Bu Saffet’i yanında taşıyorsun, neden’ dediğimde ‘Sen beni havaalanında gelip karşılayabilecek misiniz, üç dört saatini verecek misin?’dedi.

MİLLETVEKİLİ NE DİYOR?

Bu arada AKP Muğla Milletvekili, Diş Tabibi Seyfi Terzibaşıoğlu dün öğle saatlerinde bizi telefonla arıyor.

“Size yanlış bilgi veriyorlar. Bunlar Muğlalı değildir… Muğla’da merkez ilçe kongresinde il başkanını dövdüler, bu iddialarda bulunanlar. Bu işleri onlar karıştırıyorlar. Muğlalılar bunların kim olduklarını biliyorlar. (Bu arada muhalifleri için kullandığı bir sıfatı burada nezaketen yazmıyoruz.Y.B.)

Size dönük iddialar için ne diyorsunuz?

- Biz Muğla’da bilinen bir aileyiz. Ailemizden bugüne kadar beş milletvekili çıkmıştır, saygın hukukçu büyüklerimiz vardır. İleri sürülenlerle benim alakam olamaz. Ben dürüst olmayan insanlara sahip çıkmam… Beni doğal olarak sevmiyorlar, çünkü bunlara rant vermiyorum. Zaten verirsem de Muğla allak bullak olur. Vermediğim için de çamur atıyorlar. Ben kimseden yemek bile yemem.

- İl Genel Meclisi İmar Komisyonu Başkanlığına seçilen Saffet Karabayık’ın durumu...

Ben onun İl Genel İmar Komisyonu Başkanlığına getirildiğini daha sonra öğrendim.

- Arazilerinize imar durumu almışsınız, bir arazinizin yanında da TOKİ ‘in yeri varmış.

TOKİ’nin şu anda inşaat yaptığı yerle uzaktan yakından ilgim yoktur.

- CHP’li belediye başkanı Dr. Osman Gürün ile çok yakın olduğunuz söyleniyor?

- Benim çocukluk arkadaşımdır, meslektaşızdır. Dürüst bir başkandır, CHP’liliği dışında... Eskiden beri o CHP’lidir; ben de DYP’liydım.

BANA YOLSUZLUK BELGESİ VERSİNLER

Bu iddialarla ilgili ellerinde belge bulunan varsa bana getirsin. Bunların karşısına çıkacak ilk önce ben olurum. Lütfen, bana yardım etsinler, belge koysunlar önüme, ben milletvekiliyim. Saffet Karabayık’ı partiye girmeden önce tanımam. İsmet Şahin’i de, eğer yanlış bir şey yaparsa savunmam.

- Kurucular Kurulu üyelerini...

Merkez ilçe kongresinde liste dışı kalınca, Saffet Karabayık’ı sokakta dövdüler. Bunlar hep benim dışımda olan olaylar. Bunlar yanlış şeyler…

- Saffet Karabayık’ın komisyon başkanlığı...

İki yıl önce komisyon başkan yardımcısı olmuş, bu yıl da başkan... Bunda ne var?

- Doğa harikası yerlerdeki ormanların taşocakları açılmasına ne diyorsunuz?

TAŞOCAKLARI RUHSATI

Bu yerlerin verilmesinden en fazla ben rahatsızım. Bunu bakana karşı da dile getirdim. Kanundaki bir eksiklik bu… Ne yazık ki, Enerji Bakanlığı Maden Genel Müdürlüğü, bu durumu görmezden gelerek ön izin veriyor. Bizim de elimiz kolumuz bağlı kalıyor. Çaresiz bir durum yani… Biliniz ki Özel İdare’nin İmar Komisyonu bu yerlere izin vermiyor; Muğla Meclisinin CHP’li, AKP’li ve DYP’li üyeleri de bu yerlerin verilmesine karşı. Şunu söylemek istiyorum sonuçta… Yolsuzluk ve kayırma gibi olayların olmaması için elimizden geleni yapıyorum, ama gözümüzden kaçan şeyler olabilir tabii, ama ben çok titiz davranıyorum.

- İl Genel Meclisi üyesi Eray Çiçek için ne diyorsunuz...

Eray’ı önceden tanımazdım. Bana ‘Benim mahkemeye intikal eden bir kişiye borcum yok, dedi... Jeep’e binmesine sordum; taksitle ikinci elden 28 milyar liraya aldığını söyledi. Bir kişiye sizin böyle bir araca binme hakkınız yok denilebilir mi? Benim arkadaşlarım bana Mercedes’e niye binmiyorsun diyorlar. Muğla’da 30 milyara aldığım Bora’ya biniyorum, Ankara’da ise 1998 model bir Opel’e...

Sonuç olarak şunu eklemeliyim; ben örgüt adına değil kendi adıma konuştum size.

40 SAYFALIK RAPOR, IRK AYRIMCILIĞI YAPIYOR

Bu arada Terzibaşıoğlu’nun Muğla’daki partiiçi muhaliflerinin Başbakan Erdoğan’a, içinde çeşitli iddiaların yer aldığı 40 sayfalık bir rapor gönderdikleri belirtiliyor. Bunu bize bildiren kaynaklar “Başbakan Terzibaşıoğlu’nun kim olduğunu gayet iyi biliyor” diyerek şu iddialarda bulundular:

“Bu sayın milletvekili, Muğlalı-yabancı ayrımını gündeme taşıyarak ırkçılık yapmaktadır. Ona göre, Muğlalılar dışındakiler ‘Kızıldereli’dir. Herkes kardeşçe geçinirken, bu ayrımcılığı Muğla için çok tehlikeli buluyoruz.”

Dün yazdıklarımız Muğla’da büyük yankı uyandırdı.

Dün akşam yerel Şah TV’de konuşan İl Genel Meclisi İmar Komisyonu Başkanı Saffet Karabayık, “İlkokul mezunu olmak ve şoför olmaktan gurur duyuyorum. Ben üniversite mezunlarına taş çıkartırım. Bir yolsuzluğum ortaya çıkarsa partimden ayrılırım. Milletvekilimiz bana yakın olduğu kadar herkese yakındır” diye konuşmuş.

MİLLETVEKİLİNE ŞOFÖRLÜK

Karabayık, Bodrum ve Dalaman Havalimanlarına uçakla geldiğinde Seyfi Terzibaşıoğlu’nun özel şoförlüğünü yapıyor.

Muğla’nın gayrimenkul zenginlerinden biri olarak sayılan milletvekili Terzibaşıoğlu da, aynı programda, “Yalçın Bayer, köşesinde dedikodu yapan bir adamdır. Pazartesi günü kendisini arayıp bunları hesabını soracağım” demiş… (Halbuki bizi dün aradı ve ne söylediklerini de yukarıda özetledik. Öyle hesap felan sorduğu yok... Neyi sokacak ki... Sözleri yukarıda.

TV’de fazla sallamış ‘seçmenleri’ne galiba... Biz kendisiyle bir gazeteci gibi konuştuk, o da milletvekili gibi... Öyle gürlediği felan yoktu Şah TV’de, Muğlalılar bilsin. Eğer pazartesi arayacaksa biz de kendisine başka ilginç sorular yönelteceğiz. Örneğin Yatağan Kaymakamı ile neden tartıştığını...)

MÜSAMAHA GÖSTERMEM

AKP Muğla İl Başkanı Mehmet Nil Hıdır, bizimle sohbet ederken “Saffet Bey bir seçilmiştir, Eray temiz bir adamdır. Ancak bizi eleştirme hakkınız gayet doğaldır. Ancak muhalif arkadaşlar kongreyi kaybedince hırçınlaşmışlardır. Ben yolsuzlukları olmadığını sanıyorum, olsa müsamaha göstermem. Yenmiş içilmiş bir şey yok ortada… Gerekirse daha sonra konuşuruz” demekle yetindi...

Aksu'nun genelgesi

İÇİŞLERİ Bakanı Abdülkadir Aksu, “Emniyet Kemeri Kullanımı ve Denetimi” ile ilgili olarak, 81 İl Valiliğine bir genelge yayınladı.

Bakan Aksu’nun genelgesi şöyle:

“Ülkemizde meydana gelen trafik kazalarında her yıl binlerce vatandaşımız hayatını kaybetmekte, on binlercesi de yaralanmakta veya sakat kalmaktadır. Trafik kazalarındaki ölüm ve yaralanma oranı diğer ülkelerle kıyaslandığında, ülkemizde daha yüksek olduğu görülmektedir. Kaza sonrası ölüm ve yaralanmaların azaltılabilmesi için alınacak tedbirlerden en önemlisi, emniyet kemeri kullanılmasının alışkanlık haline getirilmesidir.

Yapılan bilimsel araştırmalar, emniyet kemeri kullanımının, kaza sonrası araçlar içinde meydana gelen ölümleri % 45, ağır yaralanmaları % 50 oranında azalttığını ortaya koymaktadır. Ölümle sonuçlanan kazalarda oluşan yaralanmalar incelendiğinde ise % 37 ile baş-boyun yaralanmaları, % 8 ile omurga ve göğüs yaralanmaları üzerinde yoğunlaşmaktadır. Ayrıca, arka koltukta emniyet kemeri kullanmayan yolcuların yaralanma riskleri ön koltukta oturanlardan iki kat daha fazladır. Bu nedenle, emniyet kemeri kullanımı bu olumsuz etkileri asgariye indirmekte son derecede etkin bir role sahiptir.

Yapılan düzenlemeler, alınan tedbirler ve denetimler sonucu emniyet kemeri kullanımının, şehirlerarası karayollarımızda yüksek seviyelere çıkarıldığı ancak, şehiriçi yollarda yok denecek kadar az olduğu görülmektedir. Oysaki yapılan araştırmalar ve kaza istatistikleri, şehiriçi yollardaki kaza riskinin otoyollara nazaran beş kat, şehirlerarası yollara nazaran ise iki kat daha fazla olduğunu göstermektedir. Bu amaçla, emniyet kemeri kullanımının şehiriçi-şehirdışı ayrımı yapılmaksızın "% 100"e ulaşmasını sağlamak temel amacımız olmalıdır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 78 ve bağlı Yönetmeliğin 150 nci maddesine göre belirli sürücülerin ve yolcuların, araçların sürülmesi sırasında koruyucu tertibat (emniyet kemeri vb.) kullanmaları zorunludur. Ayrıca, 10 yaşından küçük çocukların araçların ön koltuklarında oturarak seyahat etmeleri yasaktır.

Her platformda ve etkinlikte, basın-yayın organlarında ve okullarda, emniyet kemeri kullanılmaması durumunda karşılaşılabilecek riskler konusunda eğitici nitelikte tavsiye ve bilgilendirmelerde bulunulacaktır.

Ayrıca, emniyet kemeri kullanımının araçların ön ve arka koltuklarında yaygınlaştırılması konusunda yukarıda bahsedilen bilimsel araştırma sonuçlarını da içerecek şekilde bilgilendirme kampanyaları düzenlenecek ve imkanlar ölçüsünde, sivil toplum kuruluşlarımızın katkıları da alınarak, stikır, broşür ve afişler hazırlanarak, trafik denetimleri sırasında ve duran trafik ortamında yol kullanıcılarının bilinçlendirilmeleri sağlanacaktır.

Yapılan bütün uyarı ve bilgilendirme kampanyalarına rağmen emniyet kemeri kullanmamakta ısrarlı davranışlar gösteren, ön koltuklarda 10 yaşından küçük çocukların seyahat etmelerine izin veren araç sürücü ve yolcuları hakkında gerekli yasal işlemler kararlılıkla yapılacaktır.

Emrin başta birim amirlerimiz olmak üzere tüm trafik personelince titizlikle takip edilip, uygulanmasını, emniyet kemeri kullanım oranının şehiriçi ve şehirdışı ayrımı yapılmaksızın "%100"e ulaşması için özel çaba gösterilmesini ve herhangi bir aksaklığa meydan verilmemesini rica ederim.”

Kandemir'den Başbakan'a doğalgaz soruları

İZMİR Milletvekili Erdal Kandemir Başbakan'a soruyor:

Haberin Devamı

Bilindiği üzere, AKP hükümeti, satıcı firmaların hükümetler arası anlaşmalara dayalı olarak yapılan anlaşmaların devrine olumlu bakmamasını dikkate alarak, 4646 sayılı yasada değişiklik içeren 16. 06. 2005 tarihli 5367 sayılı yasayı çıkarmıştır. Bu değişiklikle, “kontrat devirlerinin, devir için istekli olan ve ithalat lisans yeterlilik sahibi olup satıcı şirketten sözleşme devri konusunda ön onay alan şirketlere yapılabilmesi” öngörülmüştür. Bu değişiklikle, “Doğalgaz kontrat devir ihaleleri” gerçekleştirilmiş, bu devir ihaleleri sonucu BOTAŞ, büyük ölçüde doğal gaz ticaretinden çekilmiştir. 4646 sayılı yasada yapılan değişiklik çerçevesinde bazı ihaleler Yönetim Kurulu Kararınca iptal edilmiştir.(19.09.2005)

Haberin Devamı

Bu süreçlerde, bir çok “Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmeleri Devir İhaleleri” gerçekleştirilmiş ve Yönetim Kurulu Kararınca onanmıştır. Bu devir ihalelerinin gerçekleştirildiği tarihte, dönemin BOTAŞ Genel Müdür Vekili ve Yönetim Kurulu Başkan vekili Salih Paşaoğlu, aynı zamanda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak görevini sürdürmektedir.

Oysa, Danıştay Birinci Dairesinin 19.02 2002 tarih ve 2002/31 sayılı iştişari kararı uyarınca, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi olarak çalışmakta olan bir kişi, 1475 sayılı İş Kanununa göre, personel çalıştırması yasal olarak olanaklı değildir. Buna göre, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa göre, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapan Salih Paşaoğlu’nun, 1475 sayılı İş Kanununa tabi BOTAŞ Genel Müdürlüğünde görev olması mümkün değildir.

Haberin Devamı

Salih Paşaoğlu’nun her iki görevide üstlendiği tarihlerde yapılan “Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmeleri Devir İhaleleri” yasal görülmemektedir. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun “BOTAŞ Genel Müdür Vekilinin atanmasına ilişkin Özel İnceleme Raporunda” da yer alan bu konu, yapılan devir ihalelerinin hükümsüz olduğunu göstermektedir.

1- Salih Paşaoğlu’nun her iki görevi de üstlendiği tarihlerde gerçekleştirilen “Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmeleri Devir İhaleleri” hangileridir?

2- Salih Paşaoğlu’nun her iki görevi de üstlendiği tarihlerde gerçekleştirilen Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmesi Devir İhalesini alan firmalar hangileridir? Bu firmalar hangi ülkelerin doğalgaz kontrat devri ihalesini almışlardır?

Haberin Devamı

3- Aynı tarihte, farklı statülere sahip iki kurumda aynı anda görev üstlenilemeyeceğini işaret eden Danıştay Birinci Dairesinin 19.02 2002 tarih ve 2002/31 sayılı iştişari kararına rağmen doğalgaz kontrat devri ihaleleri bilginiz dahilinde mi gerçekleştirilmiştir? Değilse, hukuka aykırı gerçekleştirildiği görülen devir ihalelerinde hükümetin yeteri kadar bilgilendirilmediğini mi göstermektedir?

4- Hukuka aykırılığı açık olan Doğal Gaz Alım Satım Sözleşmeleri Devir İhalelerinin Türk halkına ve küçük ve büyük ölçekli sanayicisine maliyeti ne olmuştur?

5- Doğalgaz kontrat devri ihalelerinin hukuki sonuçlarından dolayı ortaya çıkacak olumsuzluklardan, Türk ulusunun olumsuz etkilenmemesi için bir çalışmanız olmuş mudur?

6- Doğalgaz kontrat devri ihalesini alan firmalardan, sözleşmeye aykırı davranan ve gaz teslimatında aksaklıklar gösteren var mıdır? Varsa, bu firmalar için Hükümetinizce ne tür bir işlem sürdürülmektedir?

'Master Planı' şart

TMMOB Makina Mühendisleri Odası Başkanı Emin Koramaz'dan:

"İran'ın Türkiye’ye gaz sevkıyatını durdurması, yine geçen Ocak ayında, Rusya ve İran’ın ülkemize sattığı doğalgazı azaltması nedeniyle birçok sanayi kuruluşunun gazı kesildiği, kentlerde doğalgazla ısınan milyonlarca konut soğuk tehdidiyle karşı karşıya kaldığı günleri hatırlatmıştır.

Sorun, yoğun kış şartları nedeniyle bugün İran’ın, yarın arz sıkıntısı, fiyat sorunu veya başka bir nedenle Rusya’nın Türkiye’ye sattığı gazı azaltmasıyla açıklanamayacak ve iddiaların aksine “üç gün içinde, beş gün içinde” çözümlenmeyecek kadar ciddi bir sorundur.

Sorunun temelinde yıllardır çeşitli siyasal iktidarlarca enerji sektöründe izlenen çarpık, yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımına ağırlık vermeyen dışa bağımlı politikalar bulunmaktadır. Bu çarpık politikalar nedeniyle:

- Zengin linyit ve taş kömürü kaynaklarımızın yeterli bir şekilde değerlendirilmemiş, bugünkü elektrik üretim kapasitesinin dörtte biri oranında 10.000 MW kapasiteli ömür yakıtlı santraller kurulmamış,

- Özelleştirileceği gerekçesiyle mevcut linyit yakıtlı santrallerde gerekli iyileştirme, kapasite artırımı, bakım ve onarım çalışmalarının yapılmamış,

- Zengin hidrolik kaynaklarımızın yalnızca 1/4’nin değerlendirilmiş ve yapımı süren santrallerin süresi içinde bitirilmesi için DSİ’ye yeterli kaynak aktarılmamış,

- Yerli rüzgar ve jeotermal kaynaklarımızın yeterince değerlendirilmemiş,

- Toplam elektrik enerjisi üretiminin beşte biri “doğalgaz temin ve üretilen elektriğin satın alma “ garantisi verilen 4 adet özel sektör santralinden satın alınmış, elektrik üretiminin %45’inin doğal gaza dayandırılmış,

- Doğalgaz temininde tek bir kaynağa Rusya’ya (% 65 oranında) bağımlı kılınmış ve doğalgaz temin anlaşmalarına Türkiye aleyhine hükümler konulmuş,

- Yeterli kapasitede doğalgaz depolama tesislerinin zamanında inşa edilmemiş,

olması bulunmaktadır

Gaz temin programlarının bir dizi teknik öğe yanı sıra, politik parametre içerdiği görülmelidir. Gaz temin anlaşma ve programlarının ilgili tüm tarafların, uzmanların ve akademisyenlerin de katılacağı çok ciddi bir stratejik çalışma olarak ele alınması gerekmektedir. Zira ülkemiz uluslararası arenada enerji kozunu elinden çıkarmakta, vanaları başkalarınca açılıp kapanabilecek bir küresel enerji savaşında “enerji koridoru” olmakla avunmaktadır.

Bu ortamda, ülkemizin bir enerji krizi ile karşılaşmaması ve yaşanan bu tür uluslararası sorunlardan etkilenmemesi için her zaman yinelediğimiz kapsamlı önerilerimizi güncelleştirerek kamuoyuna sunuyoruz.

1. Elektrik enerjisi üretiminde ulusal ve kamusal kaynaklar ile yerli, yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına ağırlık verilmelidir. Özel olarak elektrik enerjisi üretiminde genel olarak tüm enerji kaynaklarının temin ve kullanımında, ülke ve kamu çıkarlarını gözeten bir strateji esas alınmalı ve ülke ölçeğinde geçerli olacak bir “Master Plan” uygulamasına geçilmelidir. Ülkemizin enerji politikalarında temel kıstas kamusal planlamaya dayalı temiz, ucuz, bol ve yerli enerji olmalıdır.

2. Doğalgazda Rusya’ya bağımlılığımızın azaltılmasına yönelik çalışmalar yürütülmeli, bu alandaki “al ya da öde” koşullarını içeren abartılı projeksiyonlara dayalı anlaşmalar gözden geçirilmeli, kaynak çeşitlemesine gidilmeli, Azeri gazının gelişi geciktirilmemeli, Türkmen, Mısır, Irak gaz temin projelerinin uygulanmasına başlanmalıdır.

3. Yerli doğal gaz arama ve üretim faaliyetleri ve TPAO’nun bu doğrultudaki çalışmaları desteklenmelidir.

4. Doğalgaz ithalatı ile ülke ihtiyaçları arasında bir açık söz konusu olduğunda, kentlerin ve sanayinin gazı kesilmemeli, doğalgaz yakıtlı elektrik üretim santrallerine verilen gazda kesinti yapılmalıdır.

5. Silivri Yeraltı Doğalgaz Depolama Tesisi yatırımı bir an önce işletmeye alınmalı; 2000 yılından beri sürüncemede kalan, Tuz Gölü Depolama Tesislerinin projesi tamamlanarak yatırımına ivedilikle başlanmalıdır.

6. Doğalgaza bağımlı enerji politikalarından bir an önce vazgeçilerek yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımıza yatırımlar yapılmalıdır.

Yerli ve yenilenebilir enerji kaynaklarımız ülke ihtiyacının büyük bir bölümünü karşılayacak potansiyeldedir. Bugün ülkemizdeki mevcut hidrolik kaynağımızın dörtte biri, 10.000 MW rüzgar enerjisi kaynağının yalnızca 50 MW’si kullanılmaktadır.10.000 MW kapasitede santral tesis etmeye yeterli linyit yatakları değerlendirmeyi beklemektedir.

7. Termik santrallerimizde gerekli bakım, onarım, iyileştirme, kapasite artırımı çalışmaları hızla sonuçlandırılmalı çevre kirliliğini önleyecek önlemler alınmalı, bu santraller tam kapasitede çalıştırılmalıdır.

8. Mevcut hidrolik santraller, tam kapasitede çalıştırılmalı, yapım sürecinde gerekli kaynaklar aktarılarak hızla sonuçlandırılması sağlanmalıdır. EPDK lisans verdiği santrallerin yapım çalışmalarının öngörülen süre içinde sonuçlanıp sonuçlanmadığını denetlemelidir.

9. BOTAŞ’ın mevcut doğalgaz sözleşmelerinin özel kuruluşlara devrine son verilmelidir.

10. Yap-İşlet alım garantisi verilen doğalgaz yakıtlı Yap-işlet santrallerinin sözleşmeleri tekrar gözden geçirilmeli, bu santrallere verilen gaz temin ve elektrik alım garantileri ile ayrıcalıklar iptal edilmelidir.

11. Kamusal planlama, kamusal üretim ve yerli kaynak kullanımını reddeden, bu alandaki yatırımların aksama, gerileme ve gecikmesinin temel nedenini oluşturan özelleştirme uygulamalarından vazgeçilmeli, enerji sektöründe kamusal çıkarları gözeten planlama ve uygulamalar esas olmalıdır.

TMMOB MAKİNA MÜHENDİSLERİ ODASI

Yönetim Kurulu Başkanı

Emin KORAMAZ

Yazarın Tüm Yazıları