Bugün yanlış olan yarın doğru olmaz!

ÖNCEKİ gün yolum Sarıyer’e düştü... Sarıyer, İstanbul’un en güzel ilçelerinden biridir.

Baktım, caddeler, sokaklar, meydanlar afişlerle, pankartlarla dolu... Hepsi de Tayyip Erdoğan’ı destekliyor:

"Başbakanımızı cumhurbaşkanı olarak görmek istiyoruz."

"Sayın Başbakanımızın cumhurbaşkanlığı konusundaki kararını destekliyoruz."

"Cumhurbaşkanlığı sana ananın ak sütü gibi helaldir."


Daha sonra benzeri pankartları otoyollarda, köprülerde, üstgeçitlerde de gördüm.

Bazıları imzalı, bazıları imzasızdı...

Cumhurbaşkanı Sezer’in "Cumhuriyet tehlikeyle karşı karşıyadır" diye alarm vermesi, Genelkurmay Başkanı Büyükanıt’ın "Sözde değil özde" uyarısı, 14 Nisan günü başkentin yollarından sel gibi akan yüz binlerce kişinin tepki ve kaygıları, bunlara bir şey ifade etmemişti.

Tehlikeli bir söylem olan "iki Türkiye" bu olsa gerek... Oysa elbirliğiyle "tek Türkiye" yaratmak zorundayız.

* * *

Bu durumdan en çok endişelenmesi gereken kişi olan Tayyip Bey’in hiçbir şeye aldırış ettiği yok. "Başbakan, Çankaya’ya gittiğinde siyasi kimliği hafızada kalır" diyerek, aklının fikrinin Cumhurbaşkanlığı’nda olduğunu açıkça ortaya koydu. Ona yakın bir gazete de "11’inci Cumhurbaşkanı hayırlı olsun" diye manşet atıp Tayyip Bey’e layık bir gazete olduğunu gösterdi.

Erdoğan bu arada hiçbir makamın gözünde olmadığını anlatmak ihtiyacı duymuş olacak ki, "Başbakan olsan ne yazar, cumhurbaşkanı olsan ne yazar. Öldün mü seni koyacakları yer iki metreküp yerdir" diyerek kitaplara geçecek çok felsefi bir konuşma yaptı. 14 Nisan mitinginin mahşeri kalabalığını ise "Bindirilmiş kıtalar" diye küçümseyip milletin uyutulduğunu iddia etti.

O nasıl nitelerse nitelesin, cumhuriyet tarihinde hiçbir başbakana böyle sert eleştiriler yöneltilmemiş, böylesine tepki gösterilmemişti. Vatandaşların büyük bir kısmı, "Tayyip Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkmasına karşıyız. Çünkü laik cumhuriyetin en önemli kalesi, dinci bir zihniyetin eline düşecek!" kaygısında...

Eleştiriler yenir yutulur gibi değil ama o "Dediğim dedik" havasında... Tayyip Bey’in kültüründe uzlaşma yok! Dedik ya... Serde delikanlılık var ama devlet adamlığı yok! Durumdan anlaşılan o ki, Tayyip Bey kendisini, ülkesinden daha çok seviyor!

* * *

Başbakan’ın bir süre önce söylediği şu sözler hálá kulaklarımda batıyor:

"Bir gün gelecek, egemenlik duvarda değil, kayıtsız şartsız milletin kendisinde olacak."

Ne demek bu? Demek ki, mevcut düzenden memnun değil... Hatta çok şikáyetçi...

Oysa şöyle düşünmelidir: Bu düzen, bu demokratik rejim onu başbakanlığa taşıdı. Bu düzen sayesinde şimdi cumhurbaşkanlığına çıkacak. Türkiye demokratik, laik bir ülke olmasaydı o başbakanlığı da, Çankaya’yı da rüyasında bile göremezdi.

Başbakan’ın istediği, düşlediği, hayal ettiği rejimin laik, demokratik cumhuriyet olmadığı belli. Bunu üzülerek yazıyorum. Türkiye laik bir cumhuriyet olmasaydı, Tayyip Bey de padişah efendinin ümmetinden biri olurdu...

O zihniyet Çankaya’yı ele geçirdiğinde, devlet kadrolarını kendi dünya görüşüne uygun insanlarla dolduracak.. Onlar da, cumhuriyet kurumlarını devre dışı bırakıp çağdaş düzen yerine "dinci düzen"i, çağdaş eğitim yerine "medrese eğitimi"ni getirmek isteyecekler!

Yakın bir gelecekte Türkiye’yi karışık bir dönem bekliyor!
Yazarın Tüm Yazıları