Bu tavırla Merkez Bankası bağımsız kalamaz

MERKEZ Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz, sürekli olarak iniş-çıkışlar gösteren, kararsız bir trend izliyor. Yani kendine henüz bir yön bulamamış izlenimi veriyor.

Bir bakıyorsunuz, "Tam bir Merkez Bankacı" gibi davranıyor. Yani para politikalarının yürütülmesi, istikrar ve enflasyonla mücadele açısından umutlanıyorsunuz. Diyorsunuz ki; "Helal olsun adama, kendini bu göreve getirenlerin fikirleriyle uyuşmasa bile, doğru bildiğini okuyor ve tavırlı davranıyor"...

Ama ardından öyle bir şey yapıyor ki; bütün umutlarınız yitip gidiyor. Hatta "bu iş olmayacak herhalde" diye umutsuzluğa kapılıyorsunuz. Diyorsunuz ki; "Yanılmışım, meğerse cemaate aidiyeti ağır basıyor, gerekli olanı yapmak yerine, kendisini bu göreve getirenlerin istediklerini yapmayı tercih ediyormuş"...

Bu ikircikli tutumu aslında göreve geldiğinden bu yana, zaman zaman izliyoruz. Daha doğrusu yapılan hatalara rağmen hálá gönlünüzden Merkez Bankası yönetimine, başına kim gelirse gelsin inanmak, güvenmek geçiyor... Onun için mümkün olduğunca olanları olumlu yorumlamaya, "bir bildiği vardır" demeye çalışıyorsunuz.

Onun da ötesinde Durmuş Yılmaz’ı, çok yakın olmasa da, yıllardır tanıdığımız, iyi bir teknisyen ve iyi bir insan olarak bildiğimiz için, Merkez’in başına gelebilecek herhangi bir kişiye kıyasla, çok daha olumlu bakmak eğilimindeyiz.

Ancak ne kadar toz kondurmamaya çalışsak da, yaşananlar hiç hoş değil.

Daha önceki gün Merkez Bankası’na ilişkin yaşananlar, ne kadar olumlu bakmaya çalışırsanız çalışın, olumlu bakmanıza engel oluyor.

Devlet Bakanı Ali Babacan, durup dururken "Karar aldık Merkez Bankası’nın merkezini İstanbul’a taşıyacağız" diyor.

Ardından Merkez Bankası bu demece karşı sert bir tavır takınıp, "Bizim yasamızda merkez Ankara’dır yazıyor, bizim İstanbul’a taşınma gibi kararımız yok" diyor.

Bu demeci görünce, daha önce de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın yaptığı hatalara karşı takındığı tutum gibi, yeni Merkez Bankası yönetiminin kararlı bir tutum gösterdiğini, bağımsızlık adına bu tavrın çok umut verdiğini düşünüyorsunuz.

Hatta içinizden "Acaba Babacan kötü adam olmayı göze alıp, Merkez Bankası’nın ihtiyacı olan bağımsızlığı sağlamak için danışıklı dövüş mü yapıyor" gibi cince fikirler bile geçiyor.

TL’NİN İTİBARI BÖYLE SAĞLANMAZ

Sonra bir bakıyorsunuz, işler tümüyle ters dönmüş... Ne planı, ne bağımsızlığı... Bunun adı kelimenin tam anlamıyla aidiyet ve boyun eğme....

Yılmaz, bu yazılı açıklamadan birkaç saat sonra çıkıyor, "Hükümetin böyle bir kararı olabilir" diye çark ediyor. Ardından bu teknoloji çağında İstanbul’un finans merkezi olması için ille de Merkez Bankası’nın merkezinin İstanbul’a gitmesi gerekmediğini söylüyor. Onun ardından da yine "Merkez’in İstanbul’a taşınması iyi olabilir" gibi bir söz söylüyor.

Şimdi bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu...

Birkaç saat önce yazılı açıklamayı yapan sanki aynı Merkez Bankası yönetimi değil. Başkana sorulmadan böyle bir yazılı açıklama yapılmayacağına göre, Durmuş Yılmaz nasıl oluyor da birkaç saat içinde bu kadar keskin bir karar değişikliğine gidebiliyor.

O zaman insanın aklına "Acaba o birkaç saat içinde neler oldu?" sorusu geçiyor.

Büyük ihtimalle olan belli: Babacan, Merkez Bankası’na sorma gereği bile duymadan, birkaç bankacıyla konuşup arada Başbakan’a çıtlatıp, çıkıp "Merkez Bankası’nın merkezini İstanbul’a taşıyoruz. İstanbul’u finans merkezi yapacağız" diye açıklama yapıyor.

Merkez Bankası yönetimi bunun üzerine efelik yapıp, "Bizim böyle kararımız yok" diye rest çekiyor. Ama ardından Babacan telefon açıp "Ne yapıyorsun, bize karşı mı çıkıyorsun, bu hükümetin kararı" diyor. Bunun üzerine Durmuş Yılmaz çıkıp "Hükümet böyle istemiş, iyi olur" diyor. Bu tavırla Merkez Bankası bağımsızlığı da olmaz, TL’nin itibarı da...
Yazarın Tüm Yazıları