Boşuna heyecanlanmışım!

DOĞRUSUNU isterseniz Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Salıdan sonra bir hafta söylediklerimle oyalanırlar" dediğinde bayağı heveslenmiştim.

Dün bu heyecanla Başbakan'ın açıklamalarını okudum ve sonuç: Benim için hayal kırıklığı!

Başbakan bugüne kadar çiğnene çiğnene sakız olmuş sözleri tekrarladı sadece: "Mal varlıklarında gizlilik esastır. Hiçbir kurum bunu açıklayamaz. Sadece siyasiler mal bildiriminde bulunmamalı. Bu sorumluluk herkesindir. Bürokratların, askerlerin, medya patronlarının, köşe yazarlarının da mal bildiriminde bulunması gerekir!"

Başbakan, bu tartışmalarla ilgili olarak tartışmalar için bir de adres verdi: "Biz er meydanında güreşiriz, o er meydanı da sine-i millettir. Sandıktır!"

Bütün bu sözlerin bir tek sonucu var. Başbakan mal varlığını açıklamayacak!

Başbakan, mal varlığı tartışmasına bürokratları, askerleri ve gazetecileri de katarak "zemini genişletmeye" çalışıyor. Bu da tartışmalardan ve sorulardan kurtulmak için çok eski bir yöntem.

Ama unuttuğu bir şey var. Turgut Özal da gazetelerde mal varlığının tartışıldığı dönemlerde sinirlenmiş ve gazete sahipleri, yöneticileri ve köşe yazarları için "mal bildiriminde bulunma zorunluluğu" getirmişti. O günden beri her beş yılda bir bizler mal bildiriminde bulunuyoruz.

Ancak bizler siyasi parti olmadığımız için Başbakan ile "sandıkta bilek güreşine" girme olanağına sahip değiliz.

O nedenle CHP'nin vereceği "mal varlıklarının açıklanmasını" öngören yasayı Başbakan da önayak olur çıkartırlarsa, kimin saklayacak bir şeyleri olduğunu daha iyi öğreniriz diye düşünüyorum.

Şişli'de 'dumansız masa'

İKİ ay kadar önce lokanta, kahvehane gibi kamuya açık kapalı alanlarda ve kamu dairelerinde sigara içmeyenleri, sigara içenlerin dumanlarından korumak için bir cesaretli belediye başkanı aradığımı yazmıştım.

O yazıdan sonra özellikle İstanbul'da bu konuda çalışmalar başlatılmış olması memnuniyet vericiydi.

Ve ilk uygulama ocak ayının sonunda Şişli Belediyesi bölgesinde başladı. Sadece lokantalarda ve kahvehanelerde sigara içmeyenler için özel bölümler ayrılmasıyla da yetinilmiyor. Artık Şişli Belediyesi'nin ofislerinde de sigara içilemeyecek.

Bu tür kampanyaların başarılı olabilmesi sadece "yasak hemşerim" emriyle mümkün değil. Sigara içenleri sigaranın zararları konusunda bilinçlendirmek, sigara içmekten vazgeçmeseler bile başkalarına verebilecekleri zararlar konusunda onları eğitmek de uygulamanın başarısı için önemli.

Şişli Belediyesi, düzenleyeceği seminerler ve eğitici bir reklam kampanyasıyla uygulamaya destek olacak.

Bana da buradan Mustafa Sarıgül'ü kutlamak ve bu uygulamanın öteki bölgelerde de yaygınlaşmasını dilemek kalıyor!

Türk olmak kolay değil!

AMERİKALI film yaldızı Angelina Jolie, Birleşmiş Milletler "iyi niyet elçisi" olarak Davos Ekonomik Forumu'na katıldı ve bir konuşma yaptı. Ülkesinin 1989 tarihli Çocuk Hakları Sözleşmesi'ni hálá onaylamamış olmasını eleştiren Jolie şunu da söyledi: "Amerikalı olmanın korkunç utanç verici bir şey olduğunu düşünüyorum."

Jolie, bir Türk olsaydı ve böyle bir konuşma yapsaydı bugün hakkında Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi uyarınca soruşturma başlatılmıştı
.

Bazı işgüzar kaymakamlar filmlerinin sinemalarda gösterilmesini yasaklamış, hatta filmlerini topluca yakmak isteyen grupların korsan eylemlerini polis zor zahmet durdurabilmişti.

Ama bunların hiçbiri olmadı. Angelina Jolie'nin başına, Orhan Pamuk'un başına gelen hiçbir şey gelmedi. "Vatan haini" ilan edilmedi, sözleri "bir düşüncenin açıklanması" olarak değerlendirildi. Kimisi kızdı, kimisi onayladı ama bu yüzden yumurta yağmuruna tutulmadı. İki ülke arasındaki bu fark nereden kaynaklanıyor?

"Amerikan" kimliği, "Türk" kimliğinden daha güçlü bir kimlik mi? Hiç kuşkusuz böyle bir şey ileri sürülemez. "Türklük" eleştiri mahiyetinde söylenen birkaç söz yüzünden zedelenebilecek bir kavram mı? Herhalde bu da ileri sürülebilecek bir gerekçe değil.

O zaman geriye bir tek şu kalıyor: Türk olmak kolay değil!
Yazarın Tüm Yazıları