‘Bölgesel asgari ücret’e geçelim

TÜRKİYE Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Umut Oran, sürekli ilgili bakanların kapısını aşındırıyor.

Bir gün dış ticaretten sorumlu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'e, ertesi gün Başbakan Yardımcısı Abdülatif Şener'e gidiyor. Maliye Bakanı Kemal Unakıtan ile Sanayi Bakanı Ali Coşkun'u ihmal etmiyor. Anadolu'ya yatırım kaysın diye ‘‘bölgesel teşvik modeli’’ni anlatıyor.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ‘‘Kişi başına yıllık geliri 1500 doların altındaki illere vergi ve SSK primi teşviği’’ de bu kapsama giriyor. Bu konudaki yasa Meclis'in gündeminde bulunuyor.

Oran, asgari ücreti de gündeme getiriyor: ‘‘Bugün neti 226 milyon lira olan asgari ücretin İstanbul'da yaşama hakkı tanımadığı açık bir gerçek. Ancak, bu paranın nispeten yeterli sayılabileceği bölgelerimiz var. Öyleyse asgari ücret uygulamasında ‘bölgesel model'e geçelim.’’

Oran
, ‘‘bölgesel asgari ücret’’ için, değişik devlet yardımları ve destekleri için belirlenmiş ‘‘dört bölge’’ esasını öneriyor:

‘‘Türkiye, ‘gelişmiş yöreler, normal yöreler, kalkınmada öncelikli yöreler ile olağanüstü hal bölgesi' diye dört bölgeye bölünsün. Her bölge için ayrı asgari ücret belirlensin. Üçüncü bölgedeki Adıyaman'da asgari ücretli 226 milyon alırken, İstanbul'dakine daha yüksek rakam verilsin.’’

Peki bu durum Anayasa'nın ‘‘eşitlik’’ ilkesine ters düşmez mi?

Oran, bu modellerin Almanya, İrlanda ve Hindistan'da uygulandığını belirtip, şöyle diyor: ‘‘Zaten bazı destekler ve yardımlar için Türkiye'yi dört bölgeye ayırmışız. Asgari ücrette neden sorun çıksın?’’

Oran
, ‘‘bölgesel asgari ücret’’ önerisini şöyle somuta indirgiyor:

Gelişmiş Yöreler: Net 350 milyon lira.

Normal Yöreler: Net 270 milyon lira.

Kalkınmada Öncelikli Yöreler: Net 225 milyon lira.

OHAL Yöreleri: Net 175 milyon lira.

Oran ayrıca, 226 milyon liralık net asgari ücrete rağmen Güney Doğu'da 70 milyon liraya kayıtsız işçi çalıştırıldığına dikkat çekip, şu noktayı vurguluyor: ‘‘İşçinin cebine giren para elbette artmalı. Bize ağır gelen yüksek SSK primi ve vergi. Asgari ücret yüzde 20 artsa, 1 Nisan 2004'te otomatik olarak SSK primi yüzde 20 artacak. Sırtımıza binen yükü düşünün.’’

Genel refah düzeyi yükselmedikçe, ne asgari ücrette, ne de diğer ücret ve maaşlarda ‘‘herkesi memnun edecek düzey’’i bulmak mümkün olacak.

Erdoğan, ‘‘Asgari ücrete yüzde 20 zam’’ dedikçe işçi hevesleniyor.

Memur, yüzde 6'şardan yüzde 13'ü biraz aşan zamma bozuluyor.

Özel sektör işçisi yüzde 12 hedef enflasyona endeksli zamma içerliyor.

Bu ortamda ‘‘bölgesel asgari ücret’’ işe yarar mı? Düşünelim.

Uyarı ilanı vermek SPK'nın işi değil mi

KANAL D'de Abbas Güçlü'nün programına bağlanan izleyici, Devlet Bakanı Ali Babacan'a haykırıyor: ‘‘İmar Bankası'nda 3 milyar liram bonoda battı. Bu yüzden 2.5 aylık bebeğimi düşürdüm. Paramı ödeyin, iki elim yakanızda.’’

22 bin kişinin 850 trilyon lirası ‘‘hayali bono’’da battı. Hepsinin içi yanıyor. Bu ortamda, 1990'dan beri ‘‘yasaklı’’yken Uzanlar'ın bangır bangır ‘‘hayali bono’’ satmasında sorumluluğu olan Sermaye Piyasası Kurulu (SPK), topu Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'na (BDDK) atıyor.

SPK, bunu yaparken, ‘‘denetim ve düzenleme süreklilik arzeder’’ ilkesini unutuyor. Uzmanlar şöyle diyor: ‘‘İmar Bankası ilanlar verdiği sırada, SPK da karşı ilan verip, vatandaşı uyaramaz mıydı? İlanlar Şırnak gazetesinde çıksa, ‘görmedik' diyebilirler. Oysa Star TV ile Star Gazetesi'nde çıkan ilanları görmemeleri mümkün değil. SPK ilanla en basit uyarı görevini yapsa, bugün vatandaşa dönüp, ‘ben sizi uyardım' diyebilecekti.’’

Sahi SPK neden bunu yapmadı?
Yazarın Tüm Yazıları