Bıyık boyu, ense tıraşı, favori uzunluğu falan

“NEDİR bu kara önlükler? Biz neden Amerika olamıyoruz?

Haberin Devamı

Burası Kuzey Kore mi? Bu çağda tek tip kıyafet mi olurmuş?” dediler...
Ve okullarda öğrenciler için serbest kıyafet uygulamasına geçtiler.

 * * *

Peki ya öğretmenler?
Onların durumu ne?
Hemen söyleyeyim:
Öğretmenler için öyle bir kılık kıyafet mevzuatı geçerli ki...
Hiçbir diktatörün ülkesinde herhangi bir kılık-kıyafet bu derece ayrıntılı tanımlanmamıştır.

* * *

Mevzuata bakalım.
-Erkek öğretmenlerin kılık-kıyafeti için sıralanan koşullar şöyle:
-Elbiseler temiz, düzgün, ütülü ve sade, ayakkabılar kapalı, temiz ve boyalı giyilir.
-Sandalet veya atkılı ayakkabı giyilmez.
-Bina içinde ve görev mahallinde baş daima açık bulundurulur.
-Kulak ortasından aşağıda favori bırakılmaz.
-Saçlar kulağı kapatmayacak biçimde ve normal duruşta enseden gömlek yakasını aşmayacak şekilde uzatılabilir.
-Her gün sakal tıraşı olunur ve sakal bırakılmaz.
-Bıyık tabii olarak bırakılır, uzunluğu üst dudak boyunu geçemez, üstten alınmaz, yanlar üst dudak hizasında olur, alt uçları dudak hizasında kesilir.
- Kravat takılır. Kravatı örtecek şekilde balıkçı yaka veya benzeri süveterler giyilmez.

* * *

Haberin Devamı

Kadın öğretmenlerin kılık-kıyafeti için sıralanan koşullar ise şöyle:
-Elbise, etek ve pantolon temiz, düzgün, ütülü ve sade olur.
-Ayakkabılar sade ve normal topuklu ve boyalı olur.
-Görev mahallinde baş daima açık olur.
-Saçlar düzgün taranmış veya toplanmış olur.
-Tırnaklar normal kesilmiş olur.
-Kolsuz ve çok açık yakalı gömlek, bluz ve elbise giyilmez.
-Kot ve benzeri pantolonlar giyilmez.
-Etek boyu dizden yukarı ve yırtmaçlı olamaz.
-Terlik tipi ayakkabı giyilmez.

* * *

Öğrenciler için serbest kıyafet uygulamasına geçilince...
Öğretmenler harekete geçip Milli Eğitim Bakanı’na, “Sayın Bakan, bu ne? Kuzey Kore’den de beter değil mi?” diye sormuşlar.
Bakan Ömer Dinçer, öğretmenlere şu cevabı vermiş:
“O kurallar bütün kamu personeli için geçerli... Değişiklik ancak bütün kamu personeli için yapılabilir... O da bizi aşar.”

* * *

Ömer Dinçer, bir gecede, hem de kimselere çaktırmadan tüm okullarda öğrenci kılık kıyafetini bir yönetmelikle değiştirebilecek güçte bir bakandır.
Üstelik fena halde radikaldir.
Gerektiğinde süper formüller bularak mevzuat hazretlerini pekâlâ aşabilecek çözümler bulmakta üstüne yoktur.
Böyle bir Bakan’ın, okullardaki öğretmen kıyafetlerine bir çözüm bulamayıp “Bizi aşar” demesi, bana pek “manidar” geldi.
Bilmem, siz ne düşünürsünüz?

Haberin Devamı

Gelin, itiraf edelim

MİLLİYET gazetesi hareketlenmiştir ama renklenmemiştir.
Fahrive Evcen hakikaten kötü bir oyuncudur.
Oyuncu milletinden “Sayın Başbakanım” diye başlayan nameler gelirken Kadir İnanır’dan “evladını boğanlar benim ecdadım olamaz” şeklinde bir çıkış gelmesi fevkalade delikanlıcadır.
Özgü Namal’ın bir süre yüzünü dinlendirmesi hiçbir işe yaramayacaktır.
Puslu havalar güzeldir.
Yayınına son verilen her dizi, şımarıklığa vurulmuş bir şamar olmaktadır.
Asıl kıskanılacak şahıs Vedat Milor’dur.
Orhan Pamuk için artık “Orhan Pamuk’un Türkiye’deki imajı” zerre kadar takılacak bir mesele değildir.
Türkiye’de her şey vardır ama hiçbir şey tam değildir.
Salih Memecan her geçen gün daha da gerilemektedir.
Burcu Esmersoy en büyük hatayı spor haberleri sunmaya başladığı gün yapmıştır.

Haberin Devamı

Çok alametler belirmiştir belki

DİYANET İşleri Başkanlığı fetvayı vermiş.
Demiş ki:
“Henüz çok alametler belirmedi... 21 Aralık’a kafaya takmayın... Rahat oynayın.”

* * *

Diyanet’in hadislere dayandırdığı alametlere bakıyoruz.
Şöyle şeyler sayılıyor:
Mehdi’nin zuhuru... Deccal’in çıkışı... Fitnenin artışı... Yüksek binaların dikilmesi... Dabbetü’l arz’ın gelmesi... Ye’cüc ve Me’cüc’ün belirmesi...

Diyanet’e sormak isterim:

* * *

Ali Ağaoğlu’nun diktiği yüksek binalar alamet sayılmaz mı?
Cemaat ile hükümet arasında doğan ihtilafta fitne kelimesinin iki bin kez kullanılmasına alamet diyemez miyiz?
Çin’in yükselişi ile Ye’cüc ve Me’cüc arasında herhangi bir irtibat kurmak hepten imkânsız mı?
Adnan Hoca’nın zuhurunu kıyamet alameti olarak göremez miyiz?
Esad’ın deccalleşmesi konu dışı mıdır?
“Dabbet’ül arz”, Yaşar Nuri Hoca’nın 10 yıl evvel söylediği gibi ünlü fizikçi Stephen Hawking olamaz mı?

Haberin Devamı

Ahmet Altan neden istifa etti?

AHMET Altan’a bakıyoruz:
Herhangi bir gerekçe açıklamıyor.

* * *

Taraf’ın sahibine bakıyoruz:
Ahmet Altan’a minnettarız” diyor, başka bir şey demiyor.

* * *

Dedikodulara bakıyoruz:
Kimi “iktidar baskısı” diyor.
Kimi “maddi sorunlar” diyor.
Kimi “misyonu tamamlandı” diyor.
Kimi “Ahmet Altan zaten gazeteye uğramıyordu” diyor.

* * *

Bu her şeyi belirsiz bırakma hali...
Her şeyi açıkça söylemekten imtina etmemekle övünen bir gazeteye de, o gazetenin babası konumunda olan Ahmet Altan’a da yakışmıyor.

Türk taksicilerinin ortak özellikleri

YA çok konuşuyorlar, ya hiç konuşmuyorlar... Ortası yok.
Sıcak seviyorlar, çok sıcak seviyorlar... Arabaların içi hamam gibi...
İki adımda müşteri alıyorlar: Önce müşteriyi seçiyorlar, ardından müşterinin gideceği yeri seçiyorlar... Ancak iki adımdan sonra taksiye binmek mümkün olabiliyor.
Kısa mesafeyi para az diye sevmiyorlar, uzun mesafeyi trafik sıkışık diye sevmiyorlar.
Politik görüşlerini açıklamaya fazlasıyla meraklılar... Görüşlerini iki ana eksen üzerinde ifade ediyorlar: Ya “Helal olsun Tayyip Bey’e” diyorlar ya da “Bunlar da tırt çıktı” diyorlar.
Taksiye hafiften tanınmış biri binince “Benim taksiye geçen gün de Bülent Ersoy bindi abi” diye muhabbete başlıyorlar.
Aralarında “Taksim” deyince “Orası neresi” diyenler var.

Yazarın Tüm Yazıları