Biracılarda inecek var

Bu aralar hayat bize bira ve müzikten yana göründü. Herhangi bir itirazımız ya da şikayetimiz var mı; hayııır...

Ki, hayat bize zaten genellikle o taraflardan görünür, dolayısıyla çok şaşırmış değiliz, o da ayrıdır...

Geçtiğimiz akşam, Safran’da bir Tuborg tanıtımı vuku buldu. Efendim, yakınlarda zaten duyacak, görecek, konserlerini izleyeceksiniz fakat biz şimdiden duyuralım, gazetecilik vazifemizi yerine getirmiş sayılalım.

Önümüzdeki -uzuuun süreceğini tahmin ettiğimiz- bir dönem, Tuborg’un yeni yüzü Teoman, Teoman’ın konser sponsoru da Tuborg olacak.

Vallahi Münir Özkul ile Adile Naşit, Ginger Rogers ile Fred Astaire, tahin ile pekmez (Carlos’umun Bağdat’taki kulakları çınlasın!) kadar uyumlu bir ikili derim.

Daha isabetli bir seçim olamazdı nitekim. Başkalarının yalancısıyım ama Teoman da zaten kendisine yıllardır ‘biracı’ bir sponsor arar dururmuş.

‘Paramparça’ bir ‘Zamparanın Ölümü’ öyle portakallı mortakallı meşrubat elinden olabilir mi hiç azizim!?!

Dememiz odur ki, Teoman yaz boyunca bir yandan biraları çekecek, bir yandan da memleketin dört bir yanında konserler verecek. Üstelik program dahilinde Teoman ve Bülent Ortaçgil’in birbirlerinin şarkılarını seslendirecekleri konserler de bulunuyor.

İşte bizim deli gönlümüz, esas o konseri izleyebilmek için fena hálde sabırsızlanıyor.

Böyleyken böyle...

Gelelim başka bir ‘bira hadisesi’ne: Babylon’da uzun süredir düzenlenen ‘Millering The Nite’ gecelerinin bu akşamki yıldızı Orient Expressions.

El mahkûm, ille ki gidilecek... Bendeniz son bir aydır DJ Yakuza (Can Utkan), Richard Hamer ve Cem Yıldız’dan oluşan grubun, Murat Uncuoğlu’nun da katılımıyla Doublemoon’dan çıkardığı Divan albümünden başka bir şey neredeyse dinlemiyorum.

Elektronik müzikle Türk Halk Müziği’nin harmanlandığı albümde Sabahat Akkiraz’dan Aynur Doğan’a, birçok güzide sanatçı, harikuláde vokal performansları sergiliyor.

Bunun yanında nefeslilerde coşan Richard Hamer’ın ve bağlamayı eline aldı mı döktüren yaylılar üstádı Cem Yılmaz’ın da gayet başarılı vokal performansları da bulunuyor.

Sazdı, cümbüşdü, uddu, bağlamaydı... Muhtelif folklorik enstrümanlar elektronik altyapıyla şahane bir şekilde düzenlenmiş; coş coş, bitmiyor, dalgalar durulmuyor.

Eh, ruhumuzu kaptırdığımız böylesi bir grubu ilk kez canlı olarak sahnede izleyeceğiz, insan háliyle mutluluğa gark oluyor.

Hem zaten Babylon’un da kalbimizin başköşesinde ayrı bir yeri bulunuyor.

Bilenler bilmeyenlere anlatsın, açıldığından beri hakikaten baba grupları ve dünya çapında pek çok caz üstadını ağırlamış olan Babylon, dünyanın en prestijli caz dergisi Downbeat’in ‘En İyi 100 Caz Kulübü’ listesine bu yıl ikinci kez girdi.

Amiyane tabiriyle Türkiye’de iyi şeyler de oluyor ve oldu mu, bu durum elin gavurunun gözünden kaçmıyor. İyi müzik dediniz mi, iyi iş yaptınız mı, yankısı okyanuslar ötesine ulaşıyor.

Ahválimiz budur efendim. Sefadan sefalete doğru emin adımlarla ilerlemekteyim.

Bu kadar müzikten bahsedince insan havaya giriyor; bari sahne jargonuyla bitireyim: Bu akşam 23:00 itibarıyla Babylon’dayım, sizleri de beklerim. (Ben niye bekliyorsam artık? Hatta vazgeçtim, aman abi, gelmeyin; bazen mahşer kalabalığı oluyor; insan daralıyor.) (Ne diyorum ben ya? Birazdan mikrofonu kapıp Kuşum Aydın’dan şarkı söylemeye başlayacağım.) (Ay, bu ne? Aç parantez, kapa parantez, böyle böyle Seda Sayan’lara yolumuz var yani; aman abi, sessizce dağılalım.)

Anneme özel not: Hayır anne, vallahi çok içmiyorum. İki gözüm önüme aksın bak, vallahi... Ben bunları tamamen vazife icabı, görev aşkıyla yazıyorum!!!

Asparagas

Kurs neyin şeyettik...

23 Nisan etkinliklerini tanıtmak için düzenlediği basın toplantısında bir gazetecinin davetli listesinde eşinin adının neden yer almadığını sorması üzerine ‘Nedeni nedir diye bunu bana tekrar niye soruyorsunuz? Yani ne öğrenmek istiyorsunuz? Bu nedir? Şeyini şey ettiğimin şeyi! Bilinmedik ne kaldı canım kardeşim’ şeklinde yanıt veren TBMM Başkanı Bülent Arınç’ın son zamanlarda Mehmet Ali Erbil ile samimiyeti ilerlettiği ortaya çıktı. Arkadaşlığın tohumunun Kasımpaşa’da yeni açılan ‘Hızlandırılmış Sinkaflı Küfür Kursu’na aynı dönemde yazılıp, aynı sınıfa düşmeleriyle başladığı belirlendi. İkilinin küfür kanon korosuna da kaydolduğu, ancak Arınç’ın ezberinin biraz zayıf olduğu biliniyor. Arınç, Erbil sufle yapmadığı zamanlarda hatırlayamadığı yerleri ‘Şey canım, işte şey...’ şeklinde geçiştiriyor.
Yazarın Tüm Yazıları