Bir sopranoya gecikmiş mersiye

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Sevgililer Günü'nde ille de yaşayan birine mi ilán-ı aşk edersiniz?

Evet, derseniz, gerçek aşkı bildiğiniz konusunda beni şüphelere salarsınız. Doku temasını tercih edenlerdensiniz.

O zaman bu yazı sizi etkiler mi?

Ölü áşıkların baladını hissedenler için benim bu yazım. Kimilerinin yüreklerine, sevincin yarısının hüzün olduğunu düşürebilirsem, 'Sevgililer Günü'nde bu dünyadan, söylenmemiş aşkın güzelliğiyle göçen áşıkları da anmış olurum.

Evin İlyasoğlu'nun 'Zehra'nın Öyküsü' kitabını okuyup, onun aryalarını dinlerken, bugünü sevdiğim bir sopranoya adadım. Zehra Yıldız'a ilán-ı aşk etmek ya da bir mersiye yazmak istedim.

Severek dinlediğim iyi bir opera sanatçısının sesini, yaşamını, bir günlük temasın aldatıcılığına feda edemezdim.

Ses belleğimde hep hayatım boyunca yankılanacak, acısı dinmeyecek.

Opera sanatçısı beğenilmez, ona áşık olunur. Sanatına bir ömür adayanlara, sevginizi taparak ispatlayabilirsiniz ancak.

Peter Conrad, 'A Song of Love and Death' kitabında, ‘‘Opera bir gizdir’’, diyor. İşte bu gizin rüya kraliçesiydi Zehra Yıldız.

Conrad, şöyle sürdürüyor opera tanımını:

‘‘Opera öyle bir sanattır ki, aşka ve ölüme adanmıştır. Don Giovanni şampanya aryasını söylerken, Carmen, Don Jose ile meyhanede buluşurken, ölüm ve aşk birlikteydi.’’

Zehra Yıldız, 'Salome'de, kesik başla aynı anda bu rüyayı mı görüyordu.

Sevgilerimiz, bugün ölen áşıkların üstüne mi olsun diyelim.

* * *

ZEHRA Yıldız, Beethoven'in 'Dokuzuncu Senfoni'sindeki 'Neşeye Övgü'yü söyleyecekken, hüznü mırıldanarak aramızdan ayrıldı.

Operanın bir ses ve beden sanatı olduğu gerçeğini ne kadar iyi bilirdi.

Filiz Ali'nin yazdığı gibi, kaç kişi Salome'yi söyleyebilir dünyada.

Onu müzikçiler bilir ama dünyada kaç kişi, onun sesinden çok, dekoltesiyle ilgilenebilirdi. Ne yazık Türkiye'ye bu yorumunda arkadaş bir ülke bulmak isterdim, ama bulamıyorum.

Küçükken babası yatağının başucunda Madama Butterfly'ı çalarmış. Sesler daha küçük yaştan onun bütün benliğini sarsın diye.

Konservatuar yılları, sahnedeki başarının ardındaki disiplin, katı kurallar.

Ben daima, kendini sanatına adayanlara aşk duymuşumdur. Kutsallığı onlara láyık bulmuşumdur.

Müzikte en iyi, en etkileyici enstrümanın insan sesi olduğunu ispatlayan örneklerden biriydi Zehra Yıldız.

Hepiniz, kırmızı gülleri, cıvıl cıvıl gözleri gülen bir sevgiliye vereceksiniz belki. Ya da sevgili dediğiniz başka insanlara armağan alacaksınız.

Ben sevmem böyle sürü psikolojisinin insanları yönlendirdiği günleri.

Sevgimin ispatı için bir gün yeterliyse, neden bir ömür harcayalım.

Sevgililer Günü'nde bir operacıya ilán-ı aşkım, sanırım, seyrettiğim bütün operalardaki ölümsüz ölümlülerin anısına da bir sevgi göndermesi oldu.

* * *

ZEHRA Yıldız'ın CD'sinden Puccini'nin 'Madama Butterfly'ından, o çok sevdiğim, beni ürperten aryasını dinliyorum:

'Un bel di vedremo'.

Yaşasaydı, o da, opera da, ben de ne kadar mutlu günler görecektik.

Anna Seghers'in bir kitabının adı, 'Ölüler Genç Kalır'dı.

Evet, benim belleğimde de operacılar hep şarkı söylerler, ebediyen.



Yazarın Tüm Yazıları