Bir hayat

Babasından ilk dayağı 1955 yılının ekim ayında yedi. İlk dayağını yediği anda henüz iki aylıktı. ‘‘Bu kadar minik bebeğe dayak atılır mı hiç’’ şeklindeki sorulara ise baba ‘‘Aslında atılmamalı ama insanın sabrının da bir sınırı var, değil mi ama’’ diye cevap verdi. Çocuğu iki aylıkken bile iyi tanıyanlar babaya hak verdiler.* * *Üç yaşındayken misafir odasının ortasında duran sobayı komşu teyzeye benzeterek sarılan çocuk gerçek acının ne olduğunu ilk kez ciddi anlamda tattı. Çocuk bundan sonra hayatında bir kez bile tanımadığı insanlara katiyen sarılmadı. Yabancıların ona acı vereceğini düşündü hep. Aynı zamanda o gün çocuğun gözlerinin tuhaf bir şekilde şaşı olduğu da ortaya çıktı.* * *Çocuğun beceriksiz olduğu beş yaşında ortaya çıktı. Bisiklete binmeyi pek beceremeyeceğini düşünen anne oğluna bir adet tornet aldırdı. Çocuk sokağa ilk çıktığında bundan çok ilginç bir şekilde düştü. Çocuk çenelerde açılan yaranın saatlerce kanadığını ve hatta yara izinin 43 yıl sonra bile hâlâ daha kapanmayabileceğini öğrendi.* * *7 yaşında sünnet oldu. Çocuk ilerde baba olursa kendi çocuğunu doğar doğmaz sünnet ettirmeye o gün karar verdi. O zamanlar sünnet bugünlerdeki açık kalp operasyonu gibi bir şeydi. İnanılmaz komplikeydi. Üstüne üstlük çocukta da bir uğursuzluk olduğundan sünnet sonrasındaki sargılar yaraya yapışarak bir hafta boyunca işkence çektirdi çocuğa. Onun penise takmasındaki bilinçaltı Freudgil neden büyük ihtimalle bu travmaydı.* * *Çocuk sünnet öncesinde kendisinden çok daha panik olan ve içki içmeye başlayan babasından sakinleşmek için içki içmenin güzel bir şey olduğunu öğrendi. Çocuk hem Türkiye'de yaşadığından, hem de genetik olarak asabi olduğundan bundan sonraki yaşamının bir bölümünü alkolik olarak geçirmeye ilk adımını da o gün, pipisini kestirmeden 15 saniye önce attı.* * *İkinci bir darbe girişimi daha oldu. Annesi çocuğu Kızılay'a götürdü. Çocuk kime tezahürat yaptığını bilmeden saatlerce bayrak salladı. Ancak nedenini bilmese de çok hislenerek ağladı. Anne çocuğun bunu kendisini irrite etmek için yaptığını düşünerek ona tokat attı. Çocuk o tarih itibariyle hangi nedenden olursa olsun askeri darbelere karşı olmaya başladı. * * *Yıl 1965. Salgın hastalıklar dizisinin ilki başladı. Kolera artık Ankara'daydı. 10 yaşındaki bilinç düzeyiyle bile Ankara'da kolera olabilmesinden dehşet duyan çocuk, etraftaki büyüklerin sanki hiçbir şey yokmuş, her şey normalmiş gibi davranmalarına gıcık oldu. 6 yıl sonra olan darbede de insanların yine her şey normalmiş gibi davranmalarını gözleyen çocuk Türkler'in anormal hiçbir sosyal olaydan katiyen etkilenmediklerine o gün karar verdi.* * *1967 yılında çocuk etobur oldu. Artık Yerli Mallarını Koruma Haftalarından gerçekten gına gelmişti. Çocuk bu tarihten sonra ilk incirini geçen hafta yedi. İnciri gerçekten çok özlemişti.* * *Bayan öğretmenlerin yaptığı bir dizi inanılmaz derecede vahim psikosomatik yanlışlar sonucunda oğlan mazoşist oldu. Allah'tan bunun çok da keyifli bir şey haline dönüştürülebileceğini kısa sürede anladı da olay fazla büyümeden kapandı.* * *En iyi okullara gitmesine, en iyi dershanelerde ders almasına rağmen çocuk üniversiteye giriş imtihanından öylesine kötü bir puan aldı ki eğitimciler eğer kanunlara aykırı olmasaydı oğlanı tekrar ilkokul birinci sınıftan başlatacaklardı. Baba, oğlunun imtihandan mahsus bu sonucu aldığını düşündü. Çünkü ona göre moronlar bile uğraşsalar bu sonucu katiyen alamazlardı. Ayrıca oğlan illa da okumak isterim diye tutturup, bir dizi başka yalanları da buna ekleyerek Amerika'ya gitmişti.* * *Oğlan diploma aldı ama okumadı. Üniversitenin birinci yılını hâlâ daha hatırlamıyor bile. Genç insanları kötü alışkanlıklara teşvik etmenin doğru olmadığını zorla da olsa kabul ettiğinden, hayatının bu döneminde yaptıklarını ne yazık ki açıkça anlatmasına gerek yok. Ancak şunu söylemeliyim ki çocuk o dönemde her kötü alışkanlığın aslında iyi olabileceğini de düşünmeye başladı. * * *Türkiye'ye döndü. Ankara Hukuk Fakültesi tarihindeki en vahim hatayı yaparak onu asistan olarak aldı. Çocuk ilk derse gireceği gün, ders vermesinin manen ve maddeten imkânsız olduğunu dehşet içinde fark etti. Çünkü fakültede okutulan iktisat, ekonomi fakültelerinde okutulan derslerin ilk yılıyla sınırlıydı ve çocuk üniversitedeyken ilk yılının nasıl geçtiğini katiyen hatırlamadığından makro ve mikroiktisat bilmediğini de o gün anladı. Çocuğun daha sonra makro ve mikro iktisat öğrenmeden ekonomide doktora yapmış olması da bilim dünyası açısından bir utanç kaynağı olmalıdır bence.* * *1980 İhtilali sonrasında askeri yönetim sadece tek bir rasyonel karar aldı. Çocuk üniversiteden atıldı. Bu basın dünyasındaki manevi çöküşün de başladığı gün oldu, çünkü çocuk üniversitede tembelliğe alıştığından bu kez de gazeteci olmaya karar verdi.* * *Bir kadınla tanıştı, hayatı kaydı. Halen bugünlerde bile kendisini toparlayabilmiş değil. Onu görenler haline acıyorlar.* * *Üç kolera salgınını, iki yaygın sarılık vakasını, dört sel baskınını, üç adet darbeyi, bir darbe girişimini yaşadı. İleride bunların tekrar olmayacağı yolunda da tek bir umudu bile yok. Ve de üstelik 44 yaşına girdi. Gel de üzülme şimdi şu işe.
Yazarın Tüm Yazıları