Bir ekmek, bir de...

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Türkiye'nin sosyo-ekonomik evrimini gazetelerin sloganlarına bakarak anlayabilirsiniz.

Örneğin, bir zamanlar prototip gazete satış sloganı ‘‘Bir ekmek, bir de Cumhuriyet’’ti.

Bu, Cumhuriyet Gazetesi'ne özgü bir slogandı ama bunun yerine ‘‘Bir ekmek, bir de Hürriyet’’i gayet rahat koyabilirdiniz.

Bu slogan gayet tabii ki gazetenin bir ekmek kadar hayati bir şey olduğunu vurguluyordu.

Ama bir yandan da bir zorunluluk sonucu üretilmişti. Çünkü halkın ancak ekmek almaya gücü yetiyordu.

***

Gerçi şimdi de ‘‘Bir ekmek, bir de gazete’’ uygun bir slogan. Ama burada kastedilen bizim bildiğimiz francala değil, Fransız köy ekmeği.

Demek istediğim sosyo-ekonomik gelişme nedeniyle halkın beklentileri de, ağız tadı da değişmiş durumda.

Örneğin, biz Hürriyet'te üst zevk düzeyine hitap etme iddiasındayız.

Bu nedenle bizim sloganımız ‘‘Bir Hürriyet, bir adet de Chateau Margaux 1992’’dir.

Gerçi bu sloganın hayli üst bir soyutlama düzeyinde olduğu yolunda bir tartışma halen Hürriyet üst yönetimi arasında yaşanmaktadır, ama ben şahsen bu sloganın gayet uygun olduğuna inanıyorum.

***

Bir uçta ‘‘Bir ekmek, bir gazete’’...

Diğer uçta ise ‘‘Bir Chateau Margaux, bir gazete’’ yer alıyor.

İşte aslında Türkiye'de sorunların böylesine büyük olmasının nedeni de bence bu manzarada yatıyor.

Bu memlekette orta sınıf yok kardeşim!

Yani varsa bile bunları fazla dikkate alan yok.

Dolayısıyla da ekmek ile Chateau Margaux arasında bir sloganı kendisine uygun bulacak bir gazete ne yazık ki yoktu bugüne kadar.

Dün bu son derece sakıncalı durum sona erdi.

Star Gazetesi'nin çıkması yeni bir slogan ile oldu: ‘‘Bir patates cipsi, bir de Star.’’

Bence bu sadece Babıali'nin değil Türkiye'nin de dönüm noktası olacak.

Çünkü o cipsi tadanların ister istemez, kendileri farkında olmasalar bile orta sınıfa yatay geçiş yapacakları kesindir.

Ünlü Amerika filozofu Ronald Reagan'ın bir zamanlar dediği gibi, orta sınıf bizim canımız, ciğerimizdir.

***

Yahu artık ben bu bizim geniş halk kitlelerinden umudumu iyice kesme noktasına doğru gidiyorum, bunu da bilin.

Aslında evden çıkmadığım zaman bir sorun yok.

Kendi başıma kalıp düşünmeye başlayınca her şey yolunda gidiyor.

Hatta iki gün üst üste evden çıkmayınca 48'inci saat sonunda sosyalist bile olmaya başladığımı hissediyorum.

Teoriyi bozacak pratik yok ortada, böyle olunca her şey tıkırında oluyor.

Ama sonra sokağa çıkmam için bir neden oluşuyor kaçınılmaz olarak.

Örneğin, yeni bir gazete çıkıyor, ben de merak içinde bunu almaya gidiyorum.

O zaman da kaçınılmaz olarak halkın temsilcileri ile muhatap oluyorum.

Ve bir anda iki günlük düşünme maratonu sonuncunda varmış olduğum bütün güzel fikirler bir anda kafamdan silinip gidiveriyor.

Yemin ediyorum, o anda Mussolini'yi bile utandıracak fikirlerle doluyor kafam.

***

Dün de böyle oldu.

Yeni gazeteden aldım, para vermek istedim.

Gerek yok dediler.

Neden, dedim.

Bazı insanlar parayı vermiş cipsi almış, gazeteyi bırakmış.

Promosyonu vermeden gazete satmaları da yasak. Bu nedenle elde kalan gazeteyi bedavadan aldım ben.

Şimdi lütfen söyleyin bana.

Dürüst olun ve elinizi vicdanınıza koyarak söyleyin.

Parasını ödemiş olduğu halde bir gazeteyi orada bırakıp, sadece promosyonunu alan bir insanın özgürlük ve demokrasiyi hak etmiş olması mümkün mü?

Yahu insan bir merak eder be, ne var şunun içinde diye?

Sabah sabah cips ziftleneceksen gazeteyi de al, onu okurken ziftlen, ne olur ki yani?

İki satır kelime görsen o mükemmel beynin mi yorulur ha!! Tövbe tövbe, insanı çileden çıkartıyorlar vallahi.

***

Üstelik bizim halkın bir bölümü kendini pek zeki sayıyor, ama çıkarlarını da tam kollayamıyor. Gazete bayiinin dediğine göre gazeteyi bırakıp sadece cipsi alanların çoğunluğu da genç bayanlarmış.

Bak işte bu olmadı.

Dün baktığım kadarıyla yeni gazetenin ilk başta göze çarpan özelliği bütün köşe yazarlarının erkek olması.

Üstelik çoğu da pek yakışıklı!

Çektirdikleri fotoğraflar, erkeklerin dünyada var olabilecek bütün ruh hallerini yansıtıyor.

Düşünceli erkek var. Romantik olanı var. Sportif olanı var, baba baba duranı var.

Ciddi olanı var, hafif laubali görünmekten korkmayanı var.

Erkekler, olabilecek her türlü prototipleriyle Star'ın sayfalarında yer alıyorlar.

Genç kızlar bu fotoğraflara bakarak cipslerini yeseler ne olurdu ki yani?

Tamam, yakışıklılık yarışmasında bizimle yarışamazlar. Sonuçta son 100 yılın en seksi erkekleri listesine 11'inci sıradan hem de Antonio Banderas'tan bile ön sırada girmeyi başarmış kişi bile Hürriyet'te.

Ama başlangıç için onlar da fena değildi doğrusu, haklarını teslim etmek gerekir.



Yazarın Tüm Yazıları