Bir büyük usta, bir kahraman

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Geçen hafta pazar günü, ünlü karikatür ustamız Semih Balcıoğlu ile çok hoş vakit geçirdik. Saatlerce sohbet ettik.

Balcıoğlu, TGS Genel Başkanı iken, ben Genel Eğitim Sekreteri idim. Ve MC'ye karşı omuz omuza müthiş mücadeleler vermiştik:

‘‘Kaderimiz.. O zaman Türk ırkçılarına, şimdi Kürt ırkçılarına karşı mücadele veriyoruz.. Ve 'ne mutlu Türküm diyene' diye haykırıyoruz.’’

Ekibimiz de çok yamandı; rahmetli Bülent Dikmener, Ziya Sonay, Şükran Soner, Hikmet Çetinkaya, Ümit Gürtuna, Taylan Sorgun, Ayberk Temel, Hosep Karslı, Aytekin Yıldız, Gürhan Hersek.. İstanbul Şube Başkanımız Vasfiye Özkocak'tı. Daha kimler, kimler.. Zaman su gibi akıyor.

Büyük ustanın son kitabı; Kapadokya.. Çizgilerle bezenmiş bir belgesel..

Seçimler yaklaştıkça kafalar karışıyor. İnsanlar sorunlarıyla boğuşuyor. Çoğu kızgın ve öfkeli. Çaresizlik, toplumu ahtapot gibi sarıyor. Yüzler asık, kaşlar çatık. Balcıoğlu gibi ustalarla biraz tebessüm edebiliyoruz.

'Güle Güle İstanbul' adlı kitabını anımsatıp, ‘‘Abi, nereye uğurladın İstanbul'u?’’ diye sordum. Gayet ciddi, ‘‘O kestirme yoldan bir yerlere gitti. Ama şimdi nerde bilmiyorum’’ yanıtını verdi. Ve bir fıkra anlattı:

Temel hasta.. Uzanmış yatıyor. Fadime de yanına çömelmiş, kaderine razı. Karısına, ‘‘Kız Fadime, vaziyetim kötü, herhalde öleceğim.’’ diyor. Fadime, ‘‘Ağzından yel alsın, neden ölesin?’’ diye itiraz ediyor. Temel, ‘‘Bilirim ben öleceğim, ben ölünce sen biriyle evlenirsun’’ diyor. Kadın, ‘‘Evlenmem, neden evleneyim?’’ diyor. Temel ısrar edince Fadime, ‘‘Mecbur kalırsam evlenirim’’ diyor. Temel, ‘‘Evlenince sen o adamin kirli çamaşırlarını da yıkarsun’’ diyor. Kadın itiraz ediyor. Temel ısrar ediyor. Kadın, ‘‘Mecbur kalırsam yıkarım’’ diyor. Temel, ‘‘Tamam evlen, kirli çamaşırlarını yıka. Ama baa söz ver, o güzel hamsi buğulamasından yapmayasun ona’’ diye vasiyet ediyor. Fadime anında yanıt veriyor:

‘‘Hamsi buğlamasi zaten sevmiyor..’’

Sen çok yaşa, koca usta!

DEBRELİ HASAN'IN TORUNU

Mustafa Yetişmişoğlu, eski Harbiyeli.. Kader arkadaşım.. 13 Şubat günkü 'İçeri girip düğmeye basmayanlar' başlıklı yazımla ilgili bir faks geçti:

‘‘Seni çok severim. Öncelikle Harbiyeli arkadaşımsın. Sonra yazılarını ve Tv programlarını beğenerek izlediğim 'mayası temiz' ve 'hamuru sağlam' bir ekolün güzel örneği, çezgisi belli, dürüst gazetecilik yapan biri olduğun için severim.. Müsaade edersen, seni tenkid edeceğim.’’

Üç sayfalık metni bir solukta okudum:

‘‘Üçüncü paragrafta, Tansu Çiller'e atıfla, 'Öyle atıp tutmakla politika yapılsaydı, Debreli Hasan'ı meclise sokarlardı' diyerek, Debreli Hasan'ı atıp tutan, sözünü yerine getirmeyen, sesin özüne önem vermeyen, palavracı gibi görmüşsün. Ve Tansu Çiller'le özdeşleştirmişsin.’’

Sanki, martini ile kurşun sıkıyordu beynime:

‘‘Eğer Debreli yaşasaydı, sana ne yapardı bilmem. Ama, torunu olarak..’’

Baltayı taşa vurduğumu anladım. Ben, halk dilinde tekerleme olan sözün enini boyunu düşünmeden yazmıştım. Debreli Hasan'ın özgeçmişini yazacağına keşke gelip, beni kızılcık sopasıyla dövseydi.

Debreli Hasan, isyancı Yunan ve Bulgar çetelerine karşı, savunmasız Türk köylerini koruyan kahraman bir Türk yiğidi. Büyük dedem ve sülalemin göç dönemine raslıyor. Bizimkiler Kırklareli'ne yerleşmiş, Debreli Hasan'nın torunları Bursa civarına.. Kader, iki sülaleyi Kurtuluş için mücadelede de yine aynı ortak paydada buluşturmuş. Yiğit Debreli Hasan, rahat uyusun.

Bu da bize ders olsun!



Yazarın Tüm Yazıları