Bir aşk masalı ve sanatsal ritüele dönüşen lezzet durakları

Doğrusu bu ya, aşkın büyüsüne kapılmış bir Fransız’ın sunduğu lezzetler kadar yaşam öyküsü de çok hoşuma gitti. Sen kalk Fransa’da popüler olmuş restoranını bir kalemde silerek darphane gibi gelirinden vazgeç, ardından hiç bilmediğin bir ülkeye yerleşip, hayata yeniden başla.

Herkes için kolay alınacak bir karar olmasa gerek. Ancak Şef Laurent Petit bunu yaptı. İsmini bir sır gibi sakladığı Türk kızı uğruna Fransa’daki restoranını devredip, yerleşmek üzere Ankara’nın yolunu tuttu. Önce nikâh mukavelesini imzaladı, sonra da GOP semtindeki bir villanın kira sözleşmesini. Sonuçta da semtin sessiz ve huzurlu bir köşesinde yer alan bu villa, yemeğin sanatsal bir ritüele dönüştüğü La Flambee isimli restorana mekan oldu.
Petit, sadece damak zevkini değil, görsel ve düşünsel bir keyif iklimi arayanlara da hitap ediyor. Mekanın içi dingin mavilerin arasında neşeli pembeler, siklamenler, turuncular barındırarak yaşanılan yeri modern resim tuvaline çeviriyor. Eh, gökyüzünü birbirinden görkemli granit bulutların kapladığı Ankara’da da bu renk paleti hoş bir görüntü oluşturuyor. Touquet Turizm ve Otelcilik okulunda eğitim alan Petit kendisini ve Fransa’daki La Flambee’yi anlatırken her satır arasında iddiasını da ortaya koyuyor. Fransa’nın kuzeyindeki Valencienne şehrinde nadiren rastlanan bir inci bulduğunu vurguluyor.
Valenciennes‘e 10 dakika uzaklıkta eski bir postane bu incinin ta kendisidir ve tam 7 yıl boyunca ustalığını ifade etme imkanı bulur. Onun bu sunumuna müşteriler kayıtsız kalmaz ve her gece işletmesini doldurur. Ta ki, o Türk kızına aşık olup, Türkiye’ye yerleşmeye karar verene dek. Sonra her şeyi satıp savar ve elinde bir davulla geldiği Ankara’da bu restoranı açar.
Fransız mutfağının tüm özelliklerini taşıyan La Flambee’da şef Laurent Petit’nin yarattığı lezzetler oldukça güzel. Ama daha da önemlisi gelenlerin kendilerini evlerinde gibi hissetmesi... Hafta Sokak’ta ki bu şirin Fransız restoranını rahatlıkla gidilecek yerler listenize ekleyebilirsiniz.

ÖZLEDİĞİMİZ RV İKLİMİ GERİ Mİ DÖNÜYOR?

Eski Ankaralılar ve yolu sıkça Başkente düşenler iyi bilir, RV isminde lüks bir restoran vardı. 1953 yılında Türkiye’yi fast-food gerçeğiyle ilk kez tanıştıran Piknik’in ardından Reşat ve Vahit Önat kardeşlerin yarattığı ikinci mekandı. Piknik’de bira ile birlikte patates tava ve sosisli sandviç yemek, et türevi ürünlerden oluşan aperatifleri atıştırmak çok modaydı. RV ise gerek mönüsüyle, gerek servis anlayışı ve dekoruyla üst seviye bir restorandı. O dönemin ünlü yazar, sanatçı, diplomat, bürokrat, politikacı ve işadamlarının buluşma noktasıydı. İsmet İnönü, Celal Bayar, Süleyman Demirel, Deniz Baykal gibi ünlü politikacılar bu isimlerden sadece birkaçıydı. Kısacası RV, o yıllarda öyle bir rağbet görmüştü ki Sophia Loren gibi dünya yıldızlarının bile beğenisini toplamıştı.
En son Kuğulu Park’ın karşısındaki müstakil binasında faaliyet gösteren bu mekan, yıllarca hizmet verdikten sonra kapandı ve sahipleri Amerika’ya gitti. Daha sonraki zamanlarda RV gibi dekore edilen ve mönü sunan birçok yer açıldı ama hiçbiri aynı tadı vermedi. Hatta İlbank bloklarının altında sahip değişikliğine giderek “Ben halen yaşıyorum” diyen RV bile aynı keyfi yaşatmadı. Ne o ambiyans yakalandı, ne de o tarihi lezzetler damaklarda hoş bir keyif bıraktı.

KAHVE KONYAK BAHANE YAŞATTIKLARI ŞAHANE

İşte yıllar sonra açılan bir mekan beni ve salonda bulunanları RV’li o yıllara götürdü. İran Caddesi’nde faaliyete geçen Rafine isimli restoran daha ilk gününden itibaren büyük ilgi gördü. Sahibi Big Chefs zincirini de yaratan Gamze Cizreli... Türk ve Akdeniz mutfağından hoş örneklerin sunulduğu mekanda güzel bir Ankara manzarası eşliğinde yenilen yemek kadar sunumlar da çok güzel. Örnek mi? Tıpkı RV’deki gibi yemek bitimi servis arabalarıyla getirilen içki ikramında kahve konyak ikilisini bulmak mümkün. Müstakil binada hizmet veren Rafine’nin yerini biraz daha net algılamanız için bir ipucu daha vereyim. Bir dönemler Ankara’yı bir kenara bırakın, tüm Türkiye’ye ismini duyuran IVY Brasserie’nın eski yeri.

TABAKTAKİ BALIĞIN YAKIN ARKADAŞINA İHANET

Üçüncü durağımız ise Yıldız Semti’ndeki Hollanda Caddesi’nde bulunan bir balıkçı. Kısa bir süre öncesine kadar Balık Pişirme Evi ismiyle faaliyet gösteren bu işletme tepeden tırnağa değişime ugramış. Sırf dekoruyla değil, zihniyetiyle de farklılık yaratmış. Daha önceki konseptinde sunduğu lezzetler hoşuma gider ama alkol servisi yapmadığı için inceden inceye kızardım. Zira sağlık nedeniyle alkolden uzak duran biri olmama rağmen tabaktaki balığın yakın arkadaşı kadehteki rakıya ihanet edildiğini düşünürdüm. Sonra bir baktım ‘Rastgele’ ismiyle tekrar faaliyete geçmiş ve terasında oturanlar kadeh tokuşturuyor.
Esas değişimi ise mekanın içine girince fark ettim. Cıvıl cıvıl renklerle bezenmiş dekoru, balıkçı pazarını aratmayacak çekicilikteki tezgâhları, açık ve temiz mutfağı görünce şaşırdım. Daha da şaşırtan ikinci katta yer alan ocakbaşı oldu. Kebabın ocakbaşına aşinaydım ama balığın ocakbaşına ilk kez Rastgele’de tanık oldum. Tezgâhın etrafındaki erkek ve kadın müşteriler bir yandan gözlerinin önündeki dev mangalda pişen balıkları sıcağı sıcağına yiyor, diğer yandan da kadeh tokuşturup sosyalleşmenin doruk noktalarına ulaşıyorlardı.

İKİ KAT’A YAYILAN BEŞ AYRI DÜNYA

Bu mekan da “En taze balık Ankara’da yenir!” sloganını benimseyen bir yer olmuş. Ayvalık’ın dalgıç ahtapotu, çakıl barbunu, Saroz’un mezgidi, İğneada’nın kalkanı, Karataş’ın karidesi, İskenderun’un lagosu, İstanbul Boğazının lüferi sunduğu lezzetlerin sadece birkaçı. Ayrıca ana yemek öncesi masalara serpiştirilen mezeler ile otların hepsi sağlıklı ve leziz. Zaten balığı adresinden getirtme özelliği iki kattaki salona da yansımış. İki katlı işletme de her salonun ismi ve dekoru farklı. Toplam 5 ayrı salonun ikisi giriş katın da diğer üçü ikinci katta bulunuyor. Tematik dekorlara sahip salonların giriş katında olanların ismi Bodrum ve Amasra. Üst kattakiler ise Olympos, Kekova ve Simena. Ocakbaşı ise bu üçlünün tam ortasında yer alıyor.
Doğrusunu söylemek gerekirse Ankara’da faaliyet gösteren yüzlerce balık restorandan farklı çizgiler taşıyan Rastgele oldukça hoş bir mekan olmuş. Eh sahibi de Dalyan Balıkçısı’nın yaratıcısı Hüseyin Bey olunca kaliteyi ucuza yeme fırsatı doğmuş.

ONLARDA YENİLENDİ VE GÜÇLENDİ

Söz balıkçılardan açılmışken dekor ve zihniyet değişikliğine giden iki işletmeden daha bahsedeyim. İran Caddesi’ndeki yılların Yosun Restoran’ı yeni haliyle çok güzel olmuş. Keza, Rastgele ile aynı caddeyi paylaşan Kalabalık isimli balıkçı da. Yosun’un rakı, balık ve sigara üçlemesine katkı sağlayan verandası, Kalabalık’ın ferahlayan ve özel odalara da imkan tanıyan hacim büyümesi cazibelerini arttırmış. Bir üst derece hizmet anlayışına sahip Trilye, Kalbur ve Park Fora’yı ayırırsak, Balıkçıköy, Bay Nihat, Sadoby, Bilkent Fish House, Lagos gibi işletmelerle birlikte Ankara’da balık piyasası bir hayli hareketli geçecek.

DEKOR VE SUNDUĞU LEZZETLER TAMAM DA..!

İstanbul’un Tepebaşı Semti’ndeki doğumundan tam 53 yıl sonra Ankara’ya gelen bir işletmeden de bahsedeyim. Pasta ve çikolatalarıyla ünlenen Pelit Pastanesi nihayet Ankara’da da faaliyete geçti. Çukurambar semtindeki Ambrosia AVM’de açılan Pelit, dev mekanında yemek mönüsü ve uzman olduğu pasta-çikolatalarıyla kafe hizmeti veriyor.
700 kişiye aynı anda hizmet verme kapasitesine sahip mekanın Ankara sosyal hayatına, özellikle de Ak Parti Genel Merkezi’ne yakın oluşu sebebiyle, Ak Partililere katkı sağlayacağı bir gerçek. Zaten açılışını da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan yaptı. Resmi açılışından iki gün önce çalışma arkadaşlarımla birlikte pasta yemeğe gittik. Dekora ve sunduğu lezzetlere diyecek bir şey yok ama biraraya getirdiği personelde bir sıkıntı var. Eğitimlerini tamamlayamadıkları her hallerinden belli personelin değil 700 kişiye, 70 kişiye bile servis yaparken hatalar yapacağı kesin. Bu fikrimi daha sonra Pelit’in yetkililerine de bildirdim. Bakalım resmi açılıştan sonra servis kalitesi yükselecek mi? Zira iş muhteşem bina ve dekor yapıp, leziz ürünler çıkarmakla bitmiyor. Bu tür görkemli mekanları esnaf lokantalarından ayıran en önemli özellik bu hizmet kalitesi değil mi?
Yazarın Tüm Yazıları