Benim Adım Kırmızı

Ayşe GÜR
Haberin Devamı

Reklam panoları şehrin hem kiri, hem süsü.

Bazıları, çirkinlikleri, bakımsızlıkları, çevreye uyumsuzlukları, üzerlerindeki yazıların aptallığı, kullanılan dilin özensizliği ile insan beynine yönelik bir tecavüzden başka bir şey değil.

Neyse ki bazıları da tam tersine insanın hayal gücünü zorluyor, hatta ufkunu açıyor.

Son günlerde İstanbul sokaklarını kirleten en korkunç tabelaların başında ANAP'ın seçim afişleri geliyor:

Sessiz çoğunluk.

Sesinizi duyuyorum.

Sevsinler sizi! Ne buluş!

Löwe Adam Reklam Ajansı hazırlıyor bunları. Herhalde bu her türlü zekadan uzak sloganın bütün sorumluluğu onlara ait değildir. Bir tek kişinin kafasından çıkmış olamaz bu ahmaklık.

* * *

En çok beğendiğim pano ise maalesef yakında kalkacak. Ultra Ajans'ın hazırladığı bir kitap reklamı: Orhan Pamuk'un romanı ‘‘Benim Adım Kırmızı’’ bu. Kitabın kapağı ve pano Hakkı Mısırlıoğlu tarafından hazırlanmış.

‘‘Benim Adım Kırmızı’’, İzmir'de Alsancak'ta, İstanbul'da ise üç yerde, Dolmabahçe'de, I. Levent'te ve Bakırköy'de caddelerden geçenlerin gözüne takılıyor.

Romanı okumamış olanlar için muamma: Çekik gözlü bir dilber, süslü bir yorganın altında iki sevgili, mavi topraktan fışkırmış çiçekler, parmağı ağzında bir genç, küçük mavi bulutlar ve süslü eyeriyle zarif bir at.

16. yüzyılın sonunda İstanbul'da nakkaşlar arasında geçen bir romanı bu resimler anlatabilir ancak. Panodaki her desenin bir hikayesi var.

Çekik gözlü dilber: Hakkı Mısırlıoğlu, kendi çektiği bir siyah-beyaz fotoğrafı kullanmış. Ama insanın dikkati bu 20. yüzyıl kadınının yarım yüzüne değil, 1360'da Tebriz'de hazırlanmış bir Miraçname nüshasından alınma çekik gözlere yöneliyor ister istemez. Romanı okurken öğreniyoruz ki, eski resimde güzel kadın deyince hep böyle çekik gözlü Çinli bir dilber resmedilirmiş.

Şaşkın genç, sevgililer, bulutlar, çiçekler: Bunlar bir resim tutkunu, hatta kendisi de usta bir nakkaş olan İran Şahı Tahmasp tarafından yaptırılmış bir yazmadan, Fırdevsi'nin Şehnamesi'nin bir yazmasından alınma.

At: Şah Tahmasp'ın en az onun kadar nakşa meraklı yeğeni ve damadı Sultan İbrahim Mirza tarafından yaptırılmış bir yazmadan, Câmi'nin Heft Evreng'inden alınmış.

* * *

İşte insan bunları caddede yürürken ya da bir otobüsle geçerken gözünün ucuyla gördüğünde ve altındaki o esrarengiz yazıyı okuduğunda (‘‘Benim Adım Kırmızı’’) birkaç saniye için şehrin gürültüsünden, günün telaşından uzaklaşıyor.

Romanı okumuş da okumamış da olsanız, bu panolar dikkatinizi çektiyse, sessiz seçmenlerinin sesini duyduğunu iddia eden eski başbakanlardan, bulaşık makinalarının içine konulan sabun tozu küplerinden, dünya rekoru kırdığını iddia eden belediye başkanlarından bir an için bile olsa kurtulduğunuzu hissedip ferahlıyorsunuz.

Yazarın Tüm Yazıları