Bekar evi olarak kiraya verilen anıt mezar

Çok tuhaf bir başlık oldu değil mi? Evet ama olay da en az başlık kadar tuhaf!

Haberin Devamı

2010 Avrupa Kültür Başkenti dediler her yeri yıktılar, çaktılar, kazdılar diye söyleniyordum. Kim bilir diyordum, kimler ne paralar kazanıyordur bu bitmek bilmez ‘tamirat’ işlerinden...
İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı restorasyonlarını tamamladığı ve hala sürdürdüğü kültür miraslarını tanıtma turları düzenliyordu. Geçen hafta üçüncüsü ve sonuncusu vardı. “Bari bunu kaçırmayayım” dedim, gittim. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı Genel Sekreteri Yılmaz Kurt, arkeolog rehberimiz Nezih Başgelen ve bir grup gazeteci çıktık yola.
İlk durağımız Kumkapı’daki Kudüs Ermeni Patrikhanesi ve tarihi Vortvords Vorodman Kilisesi oldu. Patrikhane’nin, 2010 Ajansı’nca yenilenen müzesini gezdik. Ardından Sultanahmet Meydanı’na gidip 40 bin metrekareye yayılan alan çalışmasına baktık. Oradan çıkıp, Sütlüce’deki Kamondo Anıt Mezar’a gittik ki, itiraf edeyim o ana kadar ne bu anıt mezardan ne de Kamondo’nun varlığından haberim yoktu...

Haberin Devamı

Bekar evi olarak kiraya verilen anıt mezar

BU NASIL BİR EZİYET

Ancak anıt mezara gidip hikayeyi dinleyince anladım ki, sırf benim değil, yıllarca kimsenin haberi olmamış... Haberleri olsa, bir mezar yerine bu eziyet reva görülür mü?
Şöyle anlatayım: Burada yatan, İstanbul Şehir Hatları (Şirket-i Hayriye), Dersaadet Tramvay Şirketi, ilk belediye ve modern okulların kurucusu banker Kont Abraham Salomon Kamondo’ymuş... Çok köklü bir aileymiş Kamondo’lar. 19. yüzyılda finans, kültür ve sanat alanında pek çok başarıya imza atmışlar. Galata, Pera, Karaköy ve Tophane semtlerinin bugünkü çehresini oluşturmuşlar. Bir ayakları burada, bir ayakları Fransa’da bulunan aile, Paris’te ‘sanat hamisi’ olarak ünlenmiş. Şehre, Champs Elysees Tiyatrosu ve Nissim-de Camondo Müzesi’ni kazandırmışlar. Hatta dünyaca ünlü Louvre Müzesi’ne empresyonist tablo koleksiyonu bağışlamışlar... (Bunları Nora Şeni ve Sophie Le Tarnec’in yazdığı ‘Camondolar - Bir Hanedanın Çöküşü’ adlı kitaptan öğrendim.)
Aradan yıllar geçmiş, ‘Doğu’nun Rotschild’ı olarak bilinen bu ailenin reisi Kont Abraham Salomon Kamondo rahatsızlanmış ve 1873’te Paris’te hayatını kaybetmiş. Vasiyeti üzerine buraya getirilerek, Hasköy Musevi Mezarlığı’nda yapılan bir anıt mezara ‘devlet töreniyle’ defnedilmiş. Sonrasında ailenin diğer fertleri, tüm mal varlıklarını bırakarak Türkiye’den ayrılmış (ya da zorunda bırakılmış), 2. Dünya Savaşı sırasında da Nazi toplama kamplarında yok edilmiş!
1952’de E5 karayolu, mezarlığın içinden geçince bu, mermer taşları bile İtalya’nın Carrare bölgesinden getirilen görkemli anıt mezar da sahipsiz kalmış...
Taşları çevredeki ‘insan gücüyle’ kırılmış, anıtmezarın içi harabeye dönmüş. Ve zamanla, (ben duyduğumda inanamadım ve herkese tek tek doğrulattım) bu anıt mezarın içi çevrede yaşayan birileri tarafından altı odaya bölünüp, bekar evi olarak kiraya verilmiş!
Kimse de “Burada ne oluyor!” dememiş, ta ki İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı burayı projelendirip, restorasyon için düğmeye basana kadar! Anıt mezarın eski görkemine kavuşmasına ve bu ülkeye gerçek anlamda pek çok şey kazandıran Kamondo’nun mezarının ziyarete açılmasına çok az kaldı.

YARIM KALAN İŞLER VAR

Ajans’ın genel sekreteri Yılmaz Kurt, aralarında Galata Mevlevihanesi’nin de olduğu, farklı kültürlere ait 178 yapıyı restorasyona aldıklarını, bazılarını müze haline getirdiklerini bunların 86’sının tamamlandığını, 92’sininse inşaatının devam ettiğini söyledi. Bunun dışında, hazire onarımları, anıtsal eserlerin aydınlatılması, cadde ve meydanların çevre düzenlemeleri gibi onlarca çalışmaları daha var. Ve Haziran sonunda İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti Ajansı’nın dolayısıyla Kurt’un da görevi de bitecek. Süren projelerse, bütçesiyle Büyükşehir Belediyesi ve İl Özel İdaresi’ne devredilecek. Aynı ilgiyi, ihtimamı görecek mi bu projeler, orasını da zaman gösterecek...
“2010 Avrupa Kültür Başkenti dediler; her yeri yıktılar, çaktılar, kazdılar” diye söyleniyordum. Kimbilir, diyordum kimler ne paralar kazanıyordur bu bitmek bilmez ‘tamirat’ işlerinden... Ne iyi yapmışlar da yıkmışlar, çakmışlar, kazmışlar... Bu artık bitmek üzere olan ‘tamirat’ işlerinden, kaybetmek üzere olduğumuz büyük bir kültürü yeniden kazanmışız meğer!

Yazarın Tüm Yazıları