Başkent'te düello

Yavuz GÖKMEN
Haberin Devamı

Son zamanlarda Ankara'da manzara-i umumiye bir cümleyle özetlenebilir duruma geldi: ‘‘Bir ölümüne düello öncesi hazırlıkları.'' Düellonun tarafları ve hazırladıkları planlar analiz edilmeye değer nitelikte görünüyorlar. Öncelikle bunları sınıflandırmalıyım.

Saldırıda olan ve düello değil baskın zafer isteyen kesim iki kelimeyle, ‘‘bürokratik devlet'' şeklinde nitelendirilebilir. Bürokratik ve değişime karşı devlet kesimi zaten 28 Şubat'tan beri saldırı halinde bulunuyor. Ancak bu saldırının askeri dilde kesin sonuç alıcı durumda olmadığı da açıkça belli oluyor. Saldıran güçler tüm kuvvetlerini kullanarak bir kuşatma harekâtı yaptılar ve sonucu silahların değil, ‘‘üstünlüğün hukuku''nun almasını bekliyorlar.

Bu yüzden silahlar hukuku örgütlüyor ve zamanında gene silahla dikte edilmiş olan yasalar ve bunları uygulayan kurumlar fazla uzun olmayan bir zaman içinde sonuç almaya zorlanıyor.

Bu karmaşık görünen izahların özeti şudur: ‘‘Refah Partisi, aralık ayında Anayasa Mahkemesi'ne kapattırılacak ve Refah kadrolarına siyaset yasağı da getirilerek Mart 98'de bir baskın seçime gidilecektir.''

Bu arada Sarışın da DYP'den silkelenebilirse ne âlâ!...

* * *

Ancak ve lakin, şu anda kuşatılmış durumda bulunan ve derme çatma kalelerinde tank mermilerinin açtığı delikleri onarmaya çalışan kesimin de eli armut toplamıyor. Onların içinde de düşünen adamlar var. Ve bunlardan bir tanesi bana geçenlerde şunları söylüyor:

‘‘Biz de dengeler zorlanarak sıkıştırılırsak birtakım şeyler yapacağız. Umarım işler oraya gitmeyecektir. Ama giderse biz de boş durmayacağız.''

Kendisine ne yapabileceklerini soruyorum. Şu cevabı veriyor:

‘‘Şu anda demokrasi dışı güçlerin tam karar vermedikleri inancındayız. RP'yi kapatıp devre dışı bırakarak mart ayında baskın seçime giderlerse her şeye rağmen istedikleri sonucu alamayabileceklerinden endişe duyarlar. Şimdilik kendi yaptırdıkları anketlerle avunuyorlar. Ama bunların zorlama olduğunu kendileri bizden daha iyi biliyorlar. Belki de seçimi normal zamanına kadar yapmamaya karar vereceklerdir.''

Yüzüne bu cevaptan tatmin olmamış bir ifadeyle bakıyorum; ekliyor:

‘‘Kısaca şu: Anayasa Mahkemesi'nin RP'yi kesinlikle kapatacağı ve baskın seçime gidileceğini anlarsak biz önden vuracağız. En geç ekim ayı ortasında RP ve DYP milletvekillerinin tümü istifa ederek erken seçimi zorlayacaklar. Bu kez top bizim ayağımıza geçmiş olacak.''

* * *

Bence iki tarafın planları da diyalektik yasalar uyarınca hazırlanmadığı için global düşünceden yoksun görünüyorlar. Demokratik katılımın olmadığı bir ülkede karargâhlarda yapılarak bürokrasiye empoze edilen planların bir dereceye kadar geçerli olabileceğini düşünüyorum. Ancak sosyal olayların deney tüplerindeki gibi sonuçlanmadıklarını da çok iyi biliyorum.

Bu yüzden seçimi halk adına zorlayan düşünceler bana daha yakın geliyor. Ancak devletin bürokratik yapısını değiştirecek inançlı kadroların seçilemeyecekleri belli olan bir seçim ne getirebilir ki?

Sadece sonraki aşamaya geçiş için bir adım olabilir.

Yazarın Tüm Yazıları