Başbakan’ın çevresi kötü mü

DÜN çok önemli bir yazı okudum.

Başlığı şöyleydi:

“AK Parti’nin elinde neden bütün anlamlar hastalıklı hale geliyor.”

Haberin Devamı

Bir bölümünü aynen aktarıyorum.

“AK Parti, ‘anlamlarımızı’ anlamlı kılamıyor.


Kendi haline bıraksa bundan daha beter olmayacak durumlara el atıyor.


El atıyor ve eline değen her şey kül oluyor.


AK Parti’nin anlamlar konusunda kafa yorduğunu, iyi brifingler aldığını düşünmüyorum.


Kifayetsiz muhterisler korosundan kadro kuran AK Parti, başına gelenlerin önemli bir kısmını liyakatsiz kişilere baş tacı yaptığı için yaşıyor.


Yanlışı yanlış ile örtmek AK Parti’nin vizyonu gibi oldu.”

* * *


Şimdi gelelim bu yazıyı kimin yazdığına ve nerede yayınlandığına.


Bu yazıyı yazan kişi, Fatma K. Barbarosoğlu.


Yazı “Yeni Şafak” Gazetesi’nde yayınlandı.


Yani Başbakan Erdoğan’ı en güçlü şekilde destekleyen gazetelerden biri.

Haberin Devamı


Bu gazetenin bir başka özelliği daha var.


Bazı yazarları, başka gazetelerin sahiplerine tasfiye önerilerinde bulunuyor.


Özetle, “Şu gazetenin sahibi iyi insan, ama çevresindekiler ona kötülük ediyor” tezini işliyorlar.


Bunu kime söylediklerini de tahmin ediyorsunuzdur.

 

* * *


Bu tezler, sonunda Türk basın tarihinin en MacCarty’ci tasfiye dönemini açtı.


Şimdi bu gazetenin bir yazarı aynı şeyleri “Başbakan Erdoğan’ın çevresi” için yazıyor.


Yani, onun etrafındaki “kifayetsiz muhterisler korosunun” AK Parti’yi kötü duruma soktuğunu söylüyor.


Başbakan’ın çevresi gerçekten böyle mi?


Ben aksini düşünüyorum.


Erdoğan’
ın çevresinde çok başarılı bulduğum birçok insan var.


Ayrıca yanında tecrübeli, kendinden emin siyasetçiler de bulunuyor.


Bazılarını şahsen tanıyorum, bazılarıyla ise hiç karşılaşmadım.


O nedenle, kifayetsiz muhteris tezine katılamıyorum.


Buna karşılık Başbakan’ın çok ciddi bir başka sorunu var:


Onu destekleyen bazı köşe yazarları.


Erdoğan’
a her konuda koşulsuz destek veren bu yazarlar, Erdoğan’ı çok temel bazı konularda yanıltıyorlar.


Mesela Ergenekon davasının gidişatı konusunda.


Mesela telefon dinlemeleri konusunda.


Mesela, medya ile ilişkiler konusunda.


Bu gibi konularda, şahsi kinlerden, kıskançlıklardan, kesin inançlılığın yarattığı fanatizmden beslenen keskin ideolojik yaklaşımlar Başbakan’ı çevreleyen psikolojik atmosferi toksik hale getiriyor.

 

Haberin Devamı

* * *


Oysa hepimizin kendi kalıplarımız dışındaki bakış açılarına ihtiyacı var.


Ciddi bir durum muhasebesi yapmalıyız.


Türkiye bugün çok kritik bir döneme girdi.


Demokratik açılım projesi en kritik ve en riskli döneminde.


Ülke her türlü provokasyona açık.


Bazı şehirlerimizde insanlar öfkelerinden burnundan soluyor.


Yanlışlıklar sürdüğü takdirde hepimiz altında kalabiliriz.


Ülkenin bütün kurumlarının bir araya gelip tarihi sorumluluğu paylaşması gerekir.


Böylesine riskli bir tarihi misyonu üstlenmek isteyen hükümetin de, toplumun bütün kurumlarına kollarını açması gerekmez mi?


* * *


Bugün “merkez medya” dediğimiz gazeteler, televizyonlar ve internet sitelerinin sahipleri, kaybedecek çok şeyi olan insanlardan oluşuyor.


Hürriyet Gazetesi ve “hurriyet.com.tr” her gün 5 milyon insana ulaşıyor.

Haberin Devamı


Bu sorunları yaşayan toplumların da kaybedecek çok kıymetli şeyleri vardır.


Böyle dönemlerde “kaybedecek şeyi olan” kurumlar zayıflatılır, ortadan kaldırılırsa, meydan “kaybedecek şeyi olmayan” desperadolara kalır.


Son sözüm şu.


Böyle dönemlerde ülkenin geleceği konusunda endişe duyan kişi ve kurumları birleştirecek çok güçlü nedenler var demektir.


Demokratik Toplum Partisi’nin kapatılması hukuki açıdan doğru olabilir.


Ancak siyasi açıdan ve toplumun huzuru bakımından kritik bir iklim yaratması ihtimali var.


Yukarda yazdıklarımın dün akşam önümüze çıkan bu yeni durumun ışığında çok daha fazla anlam kazandığını düşünüyorum.

Yazarın Tüm Yazıları